Ezgi BAŞARAN
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 10, 2005 01:02
Kitabın iç kapağında yazan ‘Bu romanda geçen olaylar ve kişiler hayal ürünüdür’ ibaresi avukatın tavsiyesiyle konulmuş. Aslında yazarı Mehmet Ünver, başta buna itiraz etmiş çünkü romandaki karakterlerin hepsi gerçek ama sonra başına iş açılmasın diye peki demiş.
Okuyanus Yayınları’ndan çıkan Kırmızı Fener Sokağı adlı kitap, Hollanda’nın başkenti Amsterdam’ın seks merkezi Red Light District’te geçiyor. Zaten ismini de buradan alıyor. Yazar Ünver, 90’lı yılların başında gittiği Amsterdam’da bir erotik shop’ta karşılaşıyor Nurten ve Hacer adlı kadınlarla. Fahişelik yaptıklarını öğrenince hikayelerini öğrenmek için peşlerinden koşuyor. Sonra onlarla çok yakın arkadaş oluyor ve son iki seneye kadar sık sık oraya gidiyor, onlarla vakit geçiriyor, evlerinde kalıyor. Bu arada hem onların hayatlarını hem de fantezi ve fuhuş sektörünün detaylarını öğreniyor. Sonra da oturup bunları yazıyor. Ünver’in dediğine göre kitaptaki olayların ve isimleri dışında karakterlerin hepsi gerçek.
Kitabınızın kahramanlarıyla nasıl tanıştınız?
- Red Light District çok güzel bir yer. Bizdeki genelevler gibi düşünmeyin. Çevresinde her şey var. Mağazalar, kafeler... 90’lı yılların başıydı. Orada hatıra eşyaları satan bir dükkana girdim. Fincan da satılıyordu, sado mazo eşyaları da, suni penis ya da fetiş objeleri de. Dükkanda çok güzel esmer iki bayan gözüme ilişti. Sado-mazo eşyaların satıldığı köşede kırbaç seçiyorlardı. Birden bir tanesi diğerine ‘Yok o değil, bu daha güzel’ dedi, Türkçe. Bunu duyunca ben de hemen yaklaştım. ‘Buradan herkes hatıra bir şey alır, siz de Türkiye’ye kırbaç götüreceksiniz herhalde’ dedim. ‘Yok biz burada yaşıyoruz’ dediler ve döndüler.
Sohbeti uzatamadınız...
- Uzatmaya çalıştım. Nedir sizin mesleğiniz dedim. Saat 10’da şu adrese gel, anlarsın deyip gittiler. Red Light bölgesi son derece medeni ve turistik bir yer. Mesela karı koca geziyorlar, genç kadınlar gayet rahat bir dükkana girip vibratör ya da suni penis alıp çıkabiliyorlar. Ben akşam zaten Red Light’a gidecektim, kadınların söyledikleri adrese de uğrayayım dedim. Ve kalabalığın toplandığı yerde o kadınlardan daha güzel olanını, yani Hacer’i gördüm.
Gösteri mi yapıyordu?
- Genelevlerden birinin vitrininde duruyordu. Tepesinde mor floresan ışıkları, üstünde deri bir bikini ve elinde kırbacıyla müşteri bekliyordu. Yanında da, üstünde vereceği hizmetlerin yazılı olduğu bir tabela vardı: Oral seks, fetiş seks, sado-mazo seks, üstüne işemek, kırbaçlama. Beni görünce göz kırptı.
VİTRİNE ÇIKTIĞINDA SOHBET ETMEK İSTEDİM
Hatırladı yani...
- Çok heyecanlandım. Türk olmasının dışında, bana göre o sokaktaki en çekici bayandı. Bir müşteriyi içeriye aldığında perdeleri kapatıp vitrinin arka tarafına geçiyordu. Vitrine tekrar çıktığı bir ara mümkünse sohbet etmek istediğimi söyledim. Bir yerde bir çay içelim dedim. Nedense pek yüz vermedi önce.
Niyetinizin sohbet etmek olmadığını düşünmüştür herhalde!
- Onlar aradaki farkı çok rahat anlayacak tecrübeye sahipler. Sonra zaten ikna oldu Hacer. Ertesi gün yanında Nurten’le, yani ilk gün dükkandayken yanında olan kadınla geldi ve meydanda bir kafede oturduk. Çay kahveden sonra biraya geçtik. O zaman dilleri çözüldü.
Siz basbayağı röportaja oturmuşsunuz onlarla...
- Yok kesinlikle değil. O sırada bunu ne yazmayı ne de yayınlamayı düşünüyordum. Sadece dinlemek istedim çünkü ilginçti hikayeleri. Hacer, Adıyaman’ın ismini vermek istemediğim bir köyünde doğmuş, büyümüş. 18 yaşına bastığında beğendiği adamla kaçmış. Fakat adam bunu akrabalarım dediği bir sürü insanın beraber oturduğu bir evde bırakıp gitmiş. Sonradan anlaşılıyor ki uyuşturucu kaçakçısı. Sonunda Hacer’i amca dediği bir adama bırakıp kaçıyor. O amca da onu Diyarbakır’daki bir geneleve satıyor. İlk başlarda çok direniyor ama ölesiye dövüyorlar, günlerce aç bırakıyorlar. Sonra da dörtte üçü çıplak bir şekilde vitrine çıkarıyorlar. Zaten kadın çok egzotik. Gözlerinde ben adamı yakarım havası var, isyan var. Çok ilgi görüyor ve o genelevin gözdesi oluyor. İsmi duyulunca Amsterdam’ın fuhuş sektöründe adı geçen Azmi diye bir adam onu alıp oralara götürüyor.
Öbür kadın Nurten nasıl gitmiş Red Light’a?
- İlk cinsel deneyimini evlerinde misafir kalan, ondan yaşça büyük bir akrabasıyla yaşamış. O adama çok aşık olmuş ama ilişkileri meydana çıkınca ailesi onu ‘orospu’ filan diye evden kovmuş. İstanbul’a kaçmış, oradan da Amsterdam’a... Bir Türk işçisine aşık oluyor ama adam bir senenin sonunda intihar ediyor. Sonuçta Nurten bir çeşit isyan ya da intikam gibi hayatı tüketmeye karar veriyor. Yaşanmadık hiçbir sapkınlık kalmasın, diyor. Ne kadar dağıtırsam geçmişimi unuturum diyor. Bu sırada Azmi’yle tanışıyor.
GENELEVLERİN YARISI AZMİ’YE AİT
Siz de bu Azmi’yle tanıştınız mı?
- Yok neyse ki tanışmadım. O Avrupa’nın fuhuş sektörünü elinde tutan bir numaralı mafya babası. Aynı zamanda eroin kaçakçılığı da yaptığı söyleniyor. Amsterdam’daki genelevlerin yüzde 50’si buna ait. Rusya mafyasıyla da ilişkisi var.
Sizin Hacer ve Nurten’le ahbaplığınıza nasıl izin verdi?
- Azmi’ye tam pezevenk denemez. Fantezi pazarlamacısı gibi bir şey. Hacer ve Nurten’i canlı porno şovlarına çıkarıyor. Yani izleyicilerin önünde bir adamla cinsel ilişkiye giriyorlar. Azmi’nin Avrupa’nın jet sosyetesine hazırladığı temalı seks ve fantezi partilerine de katılıyorlar.
Nasıl partiler bunlar? Ne gibi temalar var?
- Benim bildiğim Amsterdam’da, Monako’da, Paris’te ve İstanbul’da sosyeteye düzenliyordu bunları. Bir tanesini bana anlatmışlardı. Amsterdam’ın trafiği tramvay üstüne kurulmuştur. Azmi bir akşam o tramvaylardan birini tutuyor, içine sosyeteden insanları dolduruyor. Işıkları da karartıyor. Tramvay şehrin etrafında turlarken ve dışarıda normal hayat akarken tramvayın içinde insanlar uyuşturucu içip, grup seks yapıyorlar.
İstanbul’da ne düzenlemiş?
- Ben size şunu söyleyeyim, İstanbul şu anda bu tür eğlencelerin en yoğun yaşandığı yer. Bildiğim bir parti şöyleydi: Yemekli yatlardan birini kiralıyor. Bütün Boğaz’ı turluyor bu yat. İçinde iki ayrı grup insan var. Birinci grup oraya fantezi yaşamak için gelen grup. Diğeri ise para kazanmak için çeşitli yollar arayan genç ve güzel üniversite öğrencileri. Bu partiye Hacer ve Nurten de katılmış. Azmi’nin bildiğim kadarıyla esas projesi bunu bir şehir hatları vapurunda gerçekleştirmekmiş ama olmamış.
Sizin bizzat katıldığınız böyle bir parti oldu mu?
- Oldu ama izleyici olarak. Ben böyle şeylere çok bulaşmamaya çalıştım. Nasıl ulaşılıyor diye sormayın. Haberi olması gerekenlerin haberi oluyor diyeyim. Bir de bu tür organizasyonların kayıtlı insanları vardır.
Siz onlardan biri misiniz?
- Hayır değilim ama olanlardan haberim olur. Biraz da Nurten ve Hacer’in tanıştırdığı çevreden dolayı. Bu tür olayların hep Nişantaşı, Etiler’de geçtiğini düşünmeyin. Asıl sektör Bağcılar, Bayrampaşa ve Gaziosmanpaşa’da. Zenginler de oralara gidiyor.
ONLARLA BERABER OLMADIM AMA ONLARA AŞIK OLDUM
Siz Hacer ve Nurten’le zaman içinde yakın arkadaş mı oldunuz?
- Evet ama bana tamamen güvenmeleri çok zordu. İlk buluşmalara ben takım elbise ve ince çerçeveli numaralı gözlükle filan gittim ki benim düzgün bir adam olduğumu anlasınlar. Sonraki Amsterdam’a gidişlerimde beni havaalanında karşıladılar. Biz gerçekten çok iyi dost olduk. Üçümüz Hacer’in evinde aynı kanepede uyuduk çoğu zaman.
Siz beraber oldunuz mu onlarla?
- Hayır cinsel yakınlaşma olmadı. Ama duygusal bir bağ vardı. İkisine de aşıktım galiba. Bunu da biliyorlardı.
Hálá görüşüyor musunuz?
-2 senedir görüşmüyoruz. Kitap yazdığımı ve yayınlandığını bile bilmiyorlar. Ama arayıp söylemeyi düşünüyorum.
RED LIGHT’IN DHKP-C’Lİ SAKİNİ
Mehmet Ünver, kitapta Red Light District’in sıradışı bir sakininden daha bahsediyor. Onun adı da Mihriye olarak geçiyor. Mihriye, 1980’lerde üniversitede DHKP-C örgütüne üye olmuş. Uzun yıllar eylemlere katılmış. Önünde arkadaşları kendilerini yakmış. Kullanıldığını fark etse de sesini çıkarmıyor çünkü örgütten bir adama aşık oluyor. Fakat örgüt onların birlikte olmasına çok karşı çıkıyor. Aşık olduğu çocuk sinir hastası oluyor. Mihriye hapse giriyor, çıkıyor ve Gazi olaylarından sonra da siyasi mülteci olarak Hollanda’ya sığınıyor. Tesadüfen Amsterdam’da Hacer’in yaşadığı apartmandan ev tutuyor. Böylece tanışıyorlar. Mihriye fahişelik yapmıyor. Bir şirkette çalışıyor. Siyasi sığınmacılara tanınan haklardan yararlanıyor.