Kimseyle birlikte değilim!

Güncelleme Tarihi:

Kimseyle birlikte değilim
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 28, 2006 00:00

Çağan Irmak’ın kısa hikayelerden oluşan filminde rol alan, ardından da "Son Osmanlı-Yandım Ali" filminde başrol oynayan Cansu Dere, bir yanda da Mardin’de "Sıla" adında yeni bir dizi filmin çekimlerini sürdürüyor.

Bu kadar yoğun çalışma temposu içinde aşk hayatını sorduğumuz Cansu Dere, sürpriz bir açıklama yaparak Cem Yılmaz’la beraber olmadığını söyledi.

Uğur Yücel’in yönettiği "Alacakaranlık" dizisiyle başlayan oyunculuk kariyeriniz, iyi projelerle devam ediyor. Şimdi bir sinema filmi ve bir dizi filmde rol alıyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?

- Bu işin eğitimini almadan, muhteşem isimlerle çalıştım. "Alacakaranlık" dizisinde Tuncel Kurtiz, Uğur Yücel bana çok destek oldular. Sonrasında "Güz Yangını" isimli dizide oynadım. Orada Işıl Yücesoy, Fikret Kuşkan vardı. Onların bana çok büyük faydası oldu. Ardından Çağan Irmak’la bir sinema filmi çektim, ondan da çok şey öğrendim. Gelişim anlamında kendimi çok iyi hissediyorum. Gerçekten şanslıyım. Canlandırdığım her rol, içimde olan bir şeyi gün ışığına çıkarttı. Işıl Yücesoy bana hep, "Senin algıların çok açık" derdi. Sanırım öyle. Fazlasıyla almayı, öğrenmeyi çok seviyorum. Şanslıyım, çünkü bu anlamda çok verici kadrolarla çalıştım. Seyrederken değil de ben bu işi yaparken mutlu oluyorum. Artık bu mesleğin içinde olmayı çok seviyorum.
/images/100/0x0/55ea5197f018fbb8f87814ff


n Şimdi bir dönem filmi olan "Son Osmanlı-Yandım Ali" filminde Kenan İmirzalıoğlu ile oynuyorsunuz. O filmde 88 yıl önce yaşanan bir aşk anlatılıyor. O aşkın, o atmosferin içine girdiğiniz zaman neler hissettiniz?

- Senaryoyu okuduğum zaman büyülendim. Sonra kostümleri gördüm, aşık oldum. Her şeyi ile o zamanı yaşamak tabii ki acayip bir duygu. O atmosferin içine girdiğiniz an, "O dönem de şu nasıldı, bu nasıldı" diye yüzlerce soru geçiyor kafanızdan. Mesela ben kostüm giydiğimiz zaman kendi kendime, "Acaba o dönemdeki kadınların tırnakları nasıldı" diye sordum. Ve araştırmaya başladım. Bakışım, hareketlerim için de aynı şey geçerliydi. Bol bol inceledim.

n 88 yıl önce yaşanan bir aşkı canlandıran biri olarak, günümüz aşklarını karşılaştırırsanız bize neler anlatırsınız?

- O dönemde aşk, yıllara yayılıyor. Mesela Defne ile Ali’nin aşkı da yıllara yayılmış bir aşk. Şimdi her şey o kadar kolay ve hızlı ki. Filmde Defne’nin davranışlarında bile bir ağırlık var. Eski aşklarda bir mücadele var, kavuşmama var, hasret var, özlem var. Bu durum artık günümüzde bir masal. Çünkü yok, yaşanmıyor. O yüzden de bu tür hikayeler insanlara çekici geliyor. Genelde insanlara özlem duyduğu şey çekici gelir. Şimdi böyle aşklara özlem duyuluyor ve bu tür hikayeler de seviliyor.

n Özlem duyuluyor, çünkü her şey şimdi o kadar kolay ve basit ki...

- Evet öyle. Bir şeylerin başlaması, bitmesi çok kolay. Ama teknolojinin gelişmesiyle hiçbir şey geçmişteki gibi kalamazdı. Şimdi mektuplaşarak bir aşk yaşanmaz ki. İnternet var, cep telefonu var. Herkese ulaşabiliyorsun. Ama öbür tarafta çok farklı bir durum var. Bunu filmde de olsa yaşadığım için çok mutluyum. Çünkü artık günümüzde böyle aşkları yaşayamayız.

n Tutkulu aşkları değil mi?

- Evet. Filmde Defne ile Yandım Ali’nin çok güzel tutkulu bir aşkı var. Ali savaşa gidiyor ve Defne’ye öldüğü söyleniyor. Ondan sonra Defne ailesi tarafından birisiyle evlendiriliyor. Ama gönlü hep Ali’de. Sonra Defne, Ali’nin yaşadığını öğreniyor. Ali de Defne’yi görüyor ama evli. İkisinin de gönlü birbirinde. Hatta Ali’nin bileğinde defne yaprağından bilekliği var. Acayip bir sevda, bir aşk...

KENAN’LA ÇOK İYİ ANLAŞIYORUM

n Seyirciyi yüreğinden yaklayacak bir aşk filmi desenize...

- Galiba öyle. Artık günümüzdeki aşklar, arkadaşlıklar, dostluklar o kadar çabuk tüketiliyor ki. Ama ben şöyle düşünüyorum, bu zamanda da bazı şeyleri özel tutmamız mümkün. Bunu başarabiliyorsan, müthiş bir şey. Bu da kişiye bağlı. Tabii ki mektuplaşarak aşk yaşayamayız ama kibarca, saygılıca yaşayabilmek bizim elimizde. Bunu tutturabilirsen, eski aşkları da yakalamış olursun bence.

n O dönemin kadınları da ilginç... İktidar hırsı olan, ihtiraslı, aşklarını korkusuzca yaşayan kadın modelleri çok fazla.

- Evet çok enteresan kadınlar var. Öyle kadınlar var ki bir imparatorluğu bitirmiş. Kadın şeytanlaştı mı onu kimse tutamaz. Kadını dönem falan etkilemez. Sadece bunları yapma, uygulama şekilleri yaşanan döneme göre değişir, o kadar. Hırsta, ihtirasta değişen pek bir şey olmaz.

n Kenan İmirzalıoğlu’yla bu ikinci buluşmanız. Alacakaranlık’tan sonra şimdi Yandım Ali’de bir aradasınız. İyi bir partner oldunuz?

- Evet Kenan ile çok iyi anlaşıyoruz. Biz Kenan’la çok eğlenerek çalışıyoruz. Birbirimizi anlayabiliyoruz. İkimizin arasındaki elektriğin tutması çok önemli. Her konu üzerine konuşabiliyoruz. İlk sinema filmimde tanıdığım birisiyle kamera karşısına geçmek beni çok rahatlattı açıkçası.

n Yandım Ali’yle beraber aynı anda bir de dizi film çekiyorsunuz. Adı; Sıla... Sizin üzerine kurulu bir hikaye mi Sıla?

- Evet. Dizideki adım Sıla. Töre ve Berdel konularının işlendiği bir dizi film. Hem Berdel hem de töre, gazetelerde okuduklarımın dışında çok bilmediğim şeylerdi. İşin içine girince çok daha üzücü şeylerin yaşandığını gördüm. Ben Sıla’yı canlandırıyorum, yaşıyorum ama bunlar gerçek hayatta oluyor, çok acı bir şey. Hala töre cinayetleri var bu ülkede. Hala kadınlar bir hiç uğruna öldürülüyor. Sıla, 17 yaşında bir genç kız. Bir şekilde evlatlık verilmiş, İstanbul’a gelmiş. Sonra memleketine dönüyor. Çok acıklı bir hikaye. Bir bölümü Mardin’de çekilecek. Bu proje de beni çok heyecanlandırıyor.

HAYATIMI ÖZENLİ YAŞIYORUM
/images/100/0x0/55ea5197f018fbb8f8781501


n Siz de aşklarınızı yaşıyorsunuz, siz de medyatik insanlarla beraber oluyorsunuz... Ama daha mı özenliyim demek istiyorsunuz?

- Özenliyim. Bu camianın içindesiniz ve bir takım şeyler bu dünyanın içinde gelişiyor. Ama benim derdim şu; Herkesi bir kefeye koymayın! Bu biraz ayıp oluyor. Ben bir şey yaşadığım zaman gerçekten yaşıyorum. Kimse bunu basite indirgeyemez. Yaşadıklarım milyonları ilgilendirmiyor. Ama ilgilenilmesini isteyenler var. Onları da görüyoruz. Ama açmayana saygı duyulması gerek.

n Konuşmuyorsunuz ama bir şeyler yazılınca da, "Niye bana sormuyorsunuz" diye kızıyorsunuz?

- İnsanların özel hayatlarını anlatmaları çok ayıp. Bazen birbirlerine nasıl hitap ettiklerini bile söylüyorlar. Bunu yüzbinler ile niye paylaşayım. O zaman yaşadığın ilişkinin ne özelliği kalır? Hadi hoppa, hep beraber yaşayalım, nasıl yani, bu çok komik bir şey! Yürürken görüntülenirsin, tamam. Ama oturup anlatmak ayıp, gerçekten çok ayıp. Defileden çıkıyorum, evlilikle ilgili soru soruyorlar. O an bu soru çok yersiz oluyor. Ben buna tepki gösteriyorum. Şöminenin önünde şık kostümler ile fotoğraf çektirince mi saydeğer bir ilişki yaşanmış oluyor. Böyle bir şey yok.

n O zaman ben, "Ne zaman evleneceksiniz" diye sormuyorum, Cem Yılmaz’la beraber misiniz diye soruyorum?

- Ben kimseyle birlikte değilim. Yani bir birlikteliğim yok. Özel hayatımla ilgili bir şey yazılmasını istemiyorum. Başka bir şey konuşmayacağım...

n Bir şey dikkatimi çekti... Konuşma tarzınız, mimiklerimiz, ifade etme şekliniz, tıpkı Cem Yılmaz gibi...

- Öyle mi, bilmem... Körle yatan şaşı kalkar mı?

Cansu idam sehpasında

Son Osmanlı-Yandım Ali filminde Defne’yi canlandıran Cansu Dere, geçtiğimiz gün Tarabya Alman Konsolosluğu bahçesinde yapılan çekimlerde zor anlar yaşadı. Defne’nin asılacağı sahnede bir taburenin üzerine çıkan ve boynunda ilmiğin soğukluğunu hisseden Cansu Dere, "Sahnenin etkisini uzun süre üzerimden atamadım, oyunculuğun en zor tarafı bu olsa gerek" dedi. Aynı sahnede Defne için yumruklaşan Kenan İmirzalıoğlu ve Emin Boztepe ise çekimler sırasında role kendilerini o kadar kaptırdılar ki, gerçekten birbirlerinin canını acıtacak derecede dövüştüler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!