OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 02, 2005 00:00
1992’den beri Gilan için tasarım yapan Gökhan Öngör (44) iki üç yılda bir Gilan için yeni koleksiyonlar ortaya çıkarıyor. Son iki yıla damgasını vuran Harem konsepti artık misyonunu tamamladı.Önümüzdeki yılların teması, Antik Çağlar. Öngör bu temanın materyalist bir dünyada saf ve temiz bir yaşam arayışından ortaya çıktığını söylüyor. İlk koleksiyon Saressa. Kayseri ile Sivas arasındaki bir antik kent olan Saressa ihtişamı ve kartallarıyla Öngör’ü çok etkilemiş.Tasarım yapmaya nasıl başladınız? - Adapazarı’nda doğdum. Babamın saat ve gözlük mağazası vardı. Saat tamir etmekten büyük bir keyif alırdı, onu saatleriyle uğraştığı masasının başında uzun uzun izlediğimi hatırlıyorum. Annem ise güzel sanatların her koluna çok yatkındı, güzel resim yapar, kendi tasarladığı giysileri kendi dikerdi. İlk resim eğitimimi annemden aldım diyebilirim. Çocukluğumu babamın mağazasında kendi oyuncaklarımı yaparak geçirdim. Yani tasarım yapmaya çocuk yaşlarda başladım. Tasarım eğitimi aldınız mı? - Lise eğitimimden sonra tasarımcı olmak için o zamanlar Türkiye’deki en doğru adres olan Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdim. Okulu bitirdikten sonra, hayran olduğum Michelangelo ve Leonardo Da Vinci’nin eserlerini ve tarzlarını yerinde incelemek, akademik eğitimimi tamamlamak ve vizyonumu genişletmek için İtalya’ya gittim. Floransa Güzel Sanatlar Akademisi’nde tasarım dersleri aldım. Bu dönemde ilişkide olduğum hocalarla değişik projelerde çalışarak kişisel ve ortak sergiler açtım.İlk tasarladığınız mücevheri hatırlıyor musunuz? - Unutur muyum? Hitit koleksiyonuna ait bir parçaydı. Hitit güneş kurslarından etkilenerek tasarlamıştım. Eskizlerimin mücevhere döndüğünü görmek benim için inanılmaz bir keyif, bir annenin bebeğini ilk kez eline almasına benzer bir duygu. Hangi kaynaklardan esinleniyor, besleniyorsunuz? - Doğa ve geçmiş kültürlerin yaşam tarzları benim en büyük esin kaynağım. Yaptıklarımda geçmişten izler barındırmayı seviyorum. Geçmiş medeniyetlerde yapılan takıların tüm zamanların en güzel takıları olduğuna tüm kalbimle inanıyorum. Bu nedenle onları tekrarlamaya gerek yok. Tasarımlarımda geçmiş ile günümüzün anlayışlarını birleştiriyorum. Tabii ki moda, müzik ve
sinema dünyası da beni etkiliyor. Gençlerden, onların hayallerinden de besleniyorum. Antik çaÄŸlar teması nasıl ortaya çıktı? - Ä°ki yıldır bu koleksiyonun üzerinde çalışıyorum. Ä°nsanlık yeni bir dönemecin baÅŸlangıcında diye düşünüyorum. Ä°lk çaÄŸlar teması, materyalist bir dünyada saf ve temiz bir yaÅŸam arayışından çıktı. Bu duyguları insanların ilk ÅŸehirleri kurduÄŸu medeniyetlerde buldum, daha naif ve daha sevgi dolu bir hayatın izlerini gördüm. O zamanın insanı daha doÄŸal, daha sevgi dolu, doÄŸaya ve birbirine daha saygılı. Birbirleri ile çıkar iliÅŸkisi içinde deÄŸiller. Ben de bu koleksiyonu hazırlarken o dönemin etkilerini günümüz insanın yaÅŸantısına aktarmak istedim. O sevgiyi, doÄŸallığı ve saflığı bu günün insanına kendi yorumumu da katarak aktarmak istedim. Ä°lk koleksiyonun adı Saressa. Neden baÅŸka bir antik kent deÄŸil de Saressa? - Saressa, bugünkü Kayseri-Sivas bölgesinde bir antik ÅŸehir. Yaz mevsiminde kralların kaldığı, fırtına tanrısının ÅŸehri olarak tapınakların ve sanat atölyelerinin bulunduÄŸu bir ÅŸehir. Duvar süslemelerini, ibadet ve sunaklarını inceledik. Tarihte çok büyük önemi olan ve 300 yıl süren barış anlaÅŸmalarının yapıldığı, Mısır medeniyeti ile kültür ve ticaret alışveriÅŸlerinin sürdüğü bir ÅŸehir Saressa. Saressa’yı çevreleyen gökyüzünde hálá kartallar uçuyor. Orası gizemli ve ihtiÅŸamlı... Evet, kartallar... Yeni koleksiyonunuzda kartal motifleri oldukça ön planda...- Kartallar doÄŸada tek eÅŸli yaÅŸayan ender hayvanlardan. Ve uçma yetenekleri diÄŸer kuÅŸlara göre çok farklı. Ağır ve büyük olmalarına raÄŸmen rüzgárı çok iyi kullanarak saatlerce kanat çırpmadan havada dolaÅŸabiliyorlar. Saressalılar kartalların tanrıların gözü olduklarına ve onları izlediklerine inanırlarmış. Biz orada kendimizi tıpkı o zamanın insanı gibi hissettik. Kartallar bizi sürekli izledi. Araçlarımıza binip gidene kadar üstümüzde uçtular. Belki de tanrılar bizi izliyordu. Bunu hissetmek bile kartallara duyduÄŸum saygıyı ve hayranlığı daha da artırdı.Sizce gelmiÅŸ geçmiÅŸ en ölümsüz tasarımcı kim? - DoÄŸaya gerçekten gönül gözümüzü açarak baktığımız zaman görüyoruz ki en büyük tasarımcı aslında Tanrı; her ÅŸey öylesine güzel tasarlanıp yaratılmış ve birbiriyle öylesine ahenk içinde ki etkilenmemek elde deÄŸil. Benim en çok etkilendiÄŸim, bu eÄŸitimi almama da sebep olan kiÅŸi ise Leonardo Da Vinci’dir. Birçok anlamda aradan yüzyıllar geçmesine raÄŸmen o dehaya sahip baÅŸka bir tasarımcı göremiyorum. Nerede yaşıyorsunuz? YaÅŸadığınız yer yaratıcılığınızı etkiliyor mu? - Ä°stanbul’da Küçük Çamlıca’da çılgın kalabalıktan uzak, sakin ve huzur dolu bir evim var. Benim için önemli olan tasarımlarımı yaparken konsantre olabilmem; evimde bu huzura eriÅŸebiliyorum. Bir tasarımcı için ortamın kesinlikle güzel, sakin ve huzurlu olması ÅŸart. Koleksiyon için 5500 eskiz yapıldı Saressa koleksiyonu 110 parça. Bu 110 mücevher 5500 eskizden elenerek üretilmiÅŸ. Koleksiyonda kartal motifini iyi simgelesin diye bol bol siyah pırlanta kullanılmış. Rubi, safir gibi taÅŸları da doÄŸal formu hiç bozulmamış. Takıların büyük bir bölümü iri. Bazı kolyeler tüm gerdanı kaplıyor, bazı yüzükler parmağı sarıp sarmalıyor. Saressa’da kolye, küpe, bileklik gibi takıların yanı sıra özel bir ÅŸarap kadehi de bulunuyor. ‘Antik çaÄŸlarda ÅŸarap kutsal sayılırmış. Bu sebeple bu koleksiyonda tamamı pırlanta kaplı bir ÅŸarap kadehi de olsun istedik’ diyen Gökhan Öngör söz konusu kadehin özel sipariÅŸle üretildiÄŸini söylüyor. NEW YORK’TA Ä°KÄ°NCÄ° MAÄžAZA Gilan Mücevher’in tarihi 1870’li yıllara dayanıyor. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun ilk baÅŸkenti Bursa’nın YeniÅŸehir bölgesinden bugünkü Yugoslavya’nın Kosova bölgesine yerleÅŸtirilen Geylan ailesi, köye Gilan ismini verir, geçimlerini ayakkabı yaparak saÄŸlar. 1930’lu yıllarda Hitler’in Yugoslavya’ya girmesinden hemen önce tekrar Bursa’ya göç ederler, ticari iÅŸler Bursa’da da sürdürülür. 1980’e gelindiÄŸinde Geylan KardeÅŸler telkari ustası (ince telden takı süslemeciliÄŸi) Kuddusi Saygın ile çalışmaya baÅŸlar. Bu mücevherleri Kapalıçarşı’daki bir buçuk metrekarelik bir dükkanda satarlar. Tasarımları çok beÄŸenilir. 1986’da Ä°stanbul’a yerleÅŸen kardeÅŸler bir atölye kurar, en iyi ustalardan büyük bir tasarım ekibi oluÅŸturur. Mücevherler Amerika, Japonya ve Belçika’ya ihraç edilir. Ä°stanbul’daki ünlü ailelere, sanatçılara sipariÅŸ üzerine mücevher tasarlayıp üretmeye baÅŸlamaları da bu zamanlara denk gelir. 1994’te Ä°stanbul Akmerkez’de ilk maÄŸazalarında mücevherlerini ‘Gilan’ markası ile satmaya baÅŸlarlar. Türkiye’deki ilk mücevher defilesi ve ilk haute couture mücevher tasarımını da onlar yapar. Ä°kinci maÄŸaza Ankara’da, üçüncü maÄŸaza Ä°stanbul Asya yakasında açılır. 2003’te New York’ ta, 5. Cadde ile 57. Cadde’nin kesiÅŸim noktasındaki The Crown Building’de açtığı prestijli kat maÄŸazası ile ‘bir dünya markası’ olma yolunda ilk adımı atar. Bu yılın ilk günlerinde Azerbaycan Bakü’de bir butik açtılar. Önümüzdeki aylarda ise yine New York 5. Cadde’de bir maÄŸaza daha açacaklar.Â
button