Kimse durup dururken mücevher almaz, yeni tatlar yaşayabilmek için alır

Güncelleme Tarihi:

Kimse durup dururken mücevher almaz, yeni tatlar yaşayabilmek için alır
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2006 00:00

Gökhan Öngör (45) Adapazarı’nda doğdu. Tasarıma dair ilk bilgilerini babasının saat ve gözlük dükkanında öğrendi. "Babam, saat tamir etmekten büyük keyif alırdı, onu saatleriyle uğraştığı masasının başında uzun uzun izlediğimi hatırlıyorum. Annem güzel sanatların her koluna çok yatkındı. Resim yapmayı ondan öğrendim."

Öngör, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi mezunu. Okulu bitirdikten sonra hayranı olduğu Michelangelo ve Leonardo da Vinci’nin eserlerini yerinde incelemek için İtalya’ya gitti. Floransa Güzel Sanatlar Akademisi’nde tasarımla ilgili dersler aldı. Gilan, onun ilk işi diyebiliriz. 1992’den beri marka için tasarım yapıyor. Hitit, Harem, Antik Çağlar gibi başarılı koleksiyonlara imza attı.

2006 koleksiyonunun ismi "Kraliçeler ve Tutkular." Gökhan Öngör koleksiyonu şöyle anlatıyor: "Kendini seven ve önem veren her insanı kendi dünyasının kraliçesi olarak görüyoruz. İngiltere Kraliçesi’ni ya da Osmanlı sultanlarını kastetmiyoruz. Tarihe baktığımda kraliçelerin çok tutkulu bir yaşamları olduğunu gördüm. Her zaman daha iyiye sahip olmayı istiyorlar. Bu aslında bütün kadınların ortak isteği. Bütün kadınlar için yaşam tutkular üstüne kurulu."

ÇİNİLERDEN ESİNLENDİ

Kraliçeler ve Tutkular koleksiyonunun esin kaynağı kraliçelerin hayatları değil. Tasarımcı hiçbir kraliçeyi derinlemesine incelemediğini söylüyor. "Takılarına bakmadım. Ne giydikleriyle ilgilenmedim. O dönemin takılarını, o dönemin ustaları çok güzel yapmış. Benim bugünün teknolojisiyle aynı şeyi yapmam saygısızlık olur. İçime sindiremem. Ben bu koleksiyonu hazırlarken duyguları yakalamaya çalıştım. Topkapı Sarayı’nın harem dairesindeki çinilerden esinlendim. Renkli bir koleksiyon oldu. Yakut, zümrüt, tanzanit gibi taşları kullandım. Sarı altın da var, beyaz altın da var. Renkli taş kullandığım zaman da sarı altını tercih ettim. Çünkü sarı altın çok sıcak."

Kraliçeler ve Tutkular koleksiyonu 49 modelden oluşuyor. Yüzük ağırlıklı. Kolye ve küpe ikinci sırada. En az bileklik var. Harf şeklindeki kolye uçları çok iddialı. "İnsanların sevdiklerini yanında taşıyabilmesi için bir harf çalışması yaptım. Harf gibi harf değil. Tamamen soyut. İlk bakışta görmüyorsun ne harfi olduğunu. İçerde, derinde gizli..." Gökhan Öngör, mücevherin işlevselliği diye bir şeyden söz edilemeyeceğini söylüyor: "Ben ihtiyaç gidermek için tasarım yapmıyorum. Tamamen duygulara hitap eden ürünler tasarlıyorum. Hiç kimse durup dururken yeni mücevher satın almaz. Yeni tatlar yaşayabilmek için yeni mücevher alıyorlar. Ayakkabı, çanta ve kıyafette de durum aynı. Hiçbirimizin yeni bir ayakkabıya ihtiyacı yok ama almaya devam ediyoruz. İşlev önemini yitirdi. Eğer işlevi için satın alsaydık hálá çarıklarla dolaşıyor olurduk. Çünkü hiçbir ayakkabı çarık kadar ayakları koruyamaz."

Tek bir taştan tek kolye yapabiliyoruz

Bir taşı ikiye böleyim de iki tane olsun, deme şansımız yok. Çok güzel bir kızı ikiye bölmek gibi olur. Bir güzelden iki tane yaratılmaz. Hayalimdeki tasarıma göre taş istediğim için, bazen bir yıl sadece arıyorum. Küpeleri çiftlemek başlı başına zor. Aynı renk, aynı ton, aynı kesimi bulmak çok zor.

Bir taş için Hong Kong’dan Afrika’ya gittim

Renkli taş konusunda çok ısrarcıyım. Dünyadaki önemli taş üreticilerinin hepsi beni tanıyor. Ne zaman özel bir taş çıksa ararlar. Atlayıp gidiyorum. En son Hong Kong’daydım. Bir taş için gitmiştim. Afrika’dan aradılar. "Çok güzel bir tanzanit bulduk, gel" dediler. Hemen gittim. 2006 yılında çıkan en büyük ikinci tanzanitti. Önemliydi. Tam aradığım gibiydi. Bir yıldır mavi ama içinde kırmızı tat veren bir taş istiyordum. Buldum. Harika bir kolye yaptım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!