Güncelleme Tarihi:
Bu anlatacağım, 19 Ağustos 1996 tarihli Le Monde’da çıktı, Annick Cojean imzalıydı. Fransız gazetesinin arşivine ulaşamadığım için Hakkı Devrim’den apartacağım. (Cihannüma köşesi, Radikal, 28 Aralık 1996)
Daha önce okudunuz, hatırlıyorsunuz muhtemelen. Ama bunları ne kadar sık tekrarlasak, hatırlatsak az...
İşte bugün, o gün!
*
8 Haziran 1972’de, Kuzey Vietnam’da saklandıkları tapınağa bir Amerikan uçağından dört napalm bombası atıldı. Sağ kalan çocuklar, elbiseleri, saçları, vücutları yanık içinde, çığlıklar atarak kaçışırken, foto-muhabiri Nick Ut kendisine Pulitzer ödülünü getirecek olan bu kareyi çekti. Ortada, çığlık çığlığa koşan çıplak kız, Vietnam Savaşı’nın bütün dehşetinin isimsiz simgesi haline geldi.
Amerika’yı dünya kamuoyunun önünde mahkum eden bir simge...
1982’de bir Alman gazeteci “resimdeki kızın” peşine düştü. Adının Kim, Kim Phuc olduğu ortaya çıktı. Bütün vücudu yandığı için Saigon’da 14 ay hastanede yatmış, yanık derisi ayıklanırken her seferinde acıdan bayılmıştı. İleri bir yaşta, kocasıyla gittiği Moskova dönüşü siyasî mülteci olarak Kanada’ya sığınmıştı Kim.
O günlerde 34 yaşındaydı. Evliydi, 3 yaşında bir oğlu vardı. Astım ve şeker hastasıydı, sık sık migren krizi geçiriyordu. Vücudunda, her vesileyle azan, silinmek bilmez yaralar taşıyordu, cildi nefes alma yeteneğini kaybetmişti, ama “Ama ne talihliymişim ki yüzümde en küçük bir leke bile yok” diye avunuyordu.
*
1995 senesinde Washington’da Vietnam Savaşı’nı anmak için bir tören yapıldı. Kim de oradaydı. Kürsüde konuşurken, “O bombaları atan pilotla karşılaşsam, ona geçmişi değiştiremeyiz, derdim, ama bugün ve yarın, barışa hizmet etmek için elimizden geleni yapabiliriz.”
Salondan sessizce ayrılıyordu ki, eline bir kağıt sıkıştırdılar, göndereni işaret ettiler. Kim önce dönüp adama baktı. Orada öylece durmuş, eli ayağı titreyerek Kim’e bakıyordu.
Sonra elindeki notu okudu Kim:
- Kim, o adam benim!
*
8 Haziran 1972 günü Vietnam’daki o mabede napalm atan uçağın pilotuydu John Plummer. Savaştan sonra yıllarca kendine gelememiş, ne yapacağını bilememiş, din adamı olmuş, “o küçük kızın” resmini gazeteden kesip her an cüzdanında taşımıştı.
Kim bir an adama baktı, sonra kollarını açarak ona doğru koştu.
*
Hangisinin yarası daha derindi dersiniz?