Kim korkar estetikten?

Güncelleme Tarihi:

Kim korkar estetikten
Oluşturulma Tarihi: Haziran 11, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Bilmem farkında mısınız, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir ırkın evlatları olup çıktık. Yeryüzünde her ırkın kendine özgü bir saç rengi vardır, kadın erkek farketmez. Eskiden biz de öyleydik, esmerlerden oluşan bir toplumduk. Fakat son yıllarda durumda bir değişiklik oldu. Erkekler hâlâ esmer, ancak kadınların hemen hepsi sarışın. Bu konuda dünyada tek örnek olduğumuzu zannediyorum ve böyle bir ayrıcalığı gerçekleştiren kadınlar ordusunun bir neferi olmaktan gurur duyuyorum.

Sarışınlığın dışında son yıllarda kadın olarak bir farklılığımız daha oluştu. Erkekler ömürlerini genç, orta yaşlı ve yaşlı olarak doğal akışı içinde geçiriyorlar. Kadınlarsa son zamanlarda iyice azmış, kudurmuş olan estetik mucizeler sonucunda her daim gençler. Hani nüfus kâğıdına bakmadan, sırf insanların yüzüne bakarak, Türkiye nüfusunun yaşa göre dağılımını tespit etmeye kalksalar, otuz yaşın üstünde kadın yok gibi, acayip bir sonuç çıkacak.

Kimse kimsenin yaşını tahmin edemez oldu. Geçenlerde bir ahbabımızı kaybettik. Bildiğim kadarıyla kadının yaşı epey ilerlemişti. Ancak ömrünün ikinci yarısını ameliyathanede geçirdiği için komşuları ‘‘Pek de genç gitti zavallı’’ diye ağladılar arkasından. Kadınlar da ne yapsınlar, ağır tahrik var ortada. Her gün yeni bir haber çıkıyor bu konuda. ‘‘Kırışıklığa paydos, lazer mucizeler yaratıyor’’ gibi... Haydi koş lazere. Ertesi gün başka bir haber ‘‘İğneyle gelen gençlik. Yaşlılığa son.’’ Bu sefer haldır haldır koş iğneye.

Son yıllarda iyice pratik hale geldi bu iş. Bir iki gün içinde tanınmaz hale gelebiliyorsunuz. Ablamın, siyah saçlı, gaga burunlu, kahverengi gözlü, pek de dikkati çekmeyen bir arkadaşı vardı. Bir gün işe onun yerine sarışın, hokka burunlu, mavi gözlü, fıstık gibi bir kadın gelmiş. Allahtan her gün giydiği eteği giymiş de kim olduğunu anlayabilmişler.

Yani artık kimsenin sabit bir tipi yok. Baksanıza Michael Jackson'a, çamaşır suyuna yatırılmış gibi oldu. Eskidenmiş o kumral, kahverengi gözlü, balık etinde diye eşkal vermek. O günlerden kala kala bir tek boy kaldı, bir onu değiştiremiyorlar. Ha bir de ellerle, boyuna müdahale edemiyorlar. Bakıyorsun kadına taş çatlasın 30 yaşında görünüyor, ama gel gör ki eller ceviz içi, boyun sütlaç.

Bazıları işi çok ileriye götürdüler. Geçen gün bir arkadaşımın karnındaki yağları alıp, yüzündeki çöken yerlere yerleştirmişler. Doğrusu ben böyle bir şeye cesaret edemezdim. Bu yağ, herhalde hayatına ayva göbek olarak başlamış, zamanla büyüye büyüye kabına sığamayıp kalçalara doğru yayılmıştır. Şimdi bu yağ, oradan kalkıp kadının yüzüne geldiğini ne bilecek? İster misiniz, fütursuzca büyümeye devam etsin? Benim bütün korkum da müdahalelerin zamanla insanların başına iş açma ihtimali. Birkaç sene sonra insanların arasında şuna benzer konuşmalar geçebilir:

- Bizimki dudaktan gitti, sizinki?

- Ah, sormayın bizimki yanaktan.

Yine de elle gelen düğün bayram deyip, acaba ben de gözümü karartsam mı diyorum.

Ona buna şuna dokundum!

Vergi Usul Kanunu'na göre herkese ‘‘Nereden buldun?’’ diye soracaklarmış.

Bazı sanatçılar (!) nereden bulduklarını eteklerini kaldırarak gösterirler herhalde.

Her beş kadından biri tecavüze uğruyormuş. Yaşasın, hâlâ yüzde 20 şansım var demek.

Kadınlar konuşmayınca hasta oluyorlarmış. Erkeklere nazaran daha uzun ömürlü olduklarına göre bu konuda pek de sıkıntıları yok anlaşılan.

Afrodizyaklar için hayvanlar öldürülüyordu. Viagra sayesinde buna gerek kalmayacakmış. Şu viagrayı kendim için istiyorsam namerdim. Maksat hayvanlar kurtulsun.

25 kere estetik ameliyatı olan Cher, bedeninin ruhu için çok genç olduğunu, dış görüntüsünün ruhuna uymadığını, bu nedenle depresyona girdiğini söylüyor.

Bizim Aysel Gürel'de de bunun tam tersi bir durum söz konusu.

Demirel ‘‘Hükümet imzayla kurulmaz’’ demiş. Doğru, neyle kurulduğunu senelerdir hepimiz görüyoruz: Pazarlıkla!

CHP yenileşme ve değişim politikalarını ‘‘sezmiş ve bezmiş’’ kampanyasıyla halka anlatacakmış.

Aman hiç zahmet etmeyin, biz milletçe çoktan her şeyi sezdik ve hepinizden bezdik zaten.

Çiller yeni aldığı otobüse ‘‘Demokrasi’’ ismini vermiş.

Uygundur. Bizim ülkemizde otobüsle demokrasi, birbirlerine çok benzerler. İkisi de habire gidip gelirler çünkü.

Futbolcu Kubilay ‘‘Avrupa, futbol heyecanını yitirmiş. Türkiye'ye heyecan aramaya geldim’’ demiş.

Adam haklı. Soyunma orasını basan eli sopalı taraftarların ya da tam karınla yatarken, yatağın altından elinden mikrofonla çıkıveren ‘‘Televole’’cilerin olmadığı yerde futbol oynanır mı hiç?

Not: Herkes köşesinden kitabının reklamını yapar da ben Aynalı Meyhane'nin reklamını yapamaz mıyım? Efendim bu gece yaz sezonunu açıyoruz. Havuzlar, mor salkımlar, asma bahçeler... Aynalı Meyhane'nin yazlık görüntüsü çok hoşunuza gidecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!