Güncelleme Tarihi:
Bilen biliyordur bilmeyenler de şimdi öğrensin: O,en yakın arkadaşlarımdan biri. Çağla’yı bu röportajı kendim sorup kendim yanıtlayacak kadar çok tanıyorum galiba. Ama tabii öyle yapmadık. Anneler Günü’nü fırsat bildik, onunla bir moda çekimi gerçekleştirdik. Uzun süredir sahalardan uzak olmasına rağmen çok iyi iş çıkardı.
Anneler Günü vesilesiyle annenden başlamak istiyorum. Sen bugüne kadar onunla ilgili her soruyu, “Kelimelerim annemi anlatmaya yetmez” diyerek geçiştirdin. Onun haklı bir anne olduğunu ne zaman idrak ettin?
- Biraz geç oldu aslında, 25 yaş sonrasıydı. Onu gerçekten anlamam ve kendimi onun yerine koymamsa anne olmamla başladı. Yani iki buçuk yıl önce. Ergenlik dönemindeki bütün kavgalarda ne derece haksız olduğum birer birer vurdu yüzüme.
Çok mu disiplinliydi?
- Aslında her anne gibiydi. Mesela her anne gibi o da çocuğunun başkasının evinde kalmasını istemezdi. Ne kadar yakın arkadaşım olursa olsun. Şimdi bana soruyor: “Kuzey eğlenceye gidecek yaşa geldiğinde sabaha kadar onu pencerede bekler misin, beklemez misin?” Ya onunla çıkar eğlenirim ya da haklı; oturur beklerim.
Annen ne kadar arkadaşın?
- Annem annemdir. Anneliğin disiplinini önemseyen, annenin anne olması gerektiğine inanan biri.
En çok hangi konuda nasihat verir?
- Bu günlerde birazcık kendime dönmem konusunda söyleniyor. “Bu kadar çocuklarının içine düşme, biraz nefes al, dışarı çık” diyor. Hatta bazen evden kovuyor.
KUZEY UZAY’I KISKANIYOR AMA ARIZA ÇIKARMIYOR
İkinci çocuktan sonra kendini ikiye bölünmüş gibi hissediyor musun?
- Kesinlikle hissediyorum. Tabii ki ailem, Emre (Altuğ), arkadaşlarım herkesin varlığını, sevgisini hissediyorum ama oğullarımı düşününce ciğerim ikiye ayrılıyor. Çok enteresan bir duygu. Birini daha çok, birini daha az mümkün değil.
Yarın öbür gün kavga ettiklerinde, birbirlerine tekme tokat giriştiklerinde ne yapacaksın?
- Beni üzmek istiyorlarsa yapsınlar öyle bir şey. Vicdani baskı kanalından gireceğim. Eğer birbirinizi incitirseniz anne çok üzülür gibisinden…
Çekerse benim oğlum çekiyordur zaten... (Gülüyorum)
- Rüzgar çeksin, o yabancımız değil, bizimle!
Kuzey kardeş kıskançlığı yaşıyor mu?
- Kuzey, Uzay’ı yüzde 100 kıskanıyor ama çok fazla da arıza yapmıyor. Kendimi Uzay’a biraz fazla kaptırdığımda, ağlıyor, bağırıyor, “Anne elimi tut gel gidelim oyun oynayalım” diyor. Ama kardeşi olduğunu, benim onun da annesi olduğumu artık biliyor.
EMRE BENİM KAPIMDI ŞİMDİ İKİMİZ DE KAPIYIZ
Benim tanıdığım Çağla’nın hayatında pek fazla tesadüf olmaz. Üniversite yıllarında sen bir gelecek hayâl ettiğin zaman tam da böyle bir şey mi vardı kafanda?
- Her zaman bir aile hayal ettim. Ama bu kadar güzelini hayal bile edemezdim. Evlenmek için seçtiğin adamın, sevgilin olması iyi bir şey. Ama bu kadar uyumlu olacağımızı tahmin edemezdim.
Emre’nin sana verdiği en önemli duygu nedir? Sadakat, aşk, güven…
- Huzur. Bizim evde huzuru beraber sağladık.
Peki, emniyetteyim duygusu?
- Biz sevgiliyken kapı gibi hissettim onu arkamda. Magazinden kaçtığımız dönemde bile “O yanımda olsun, dünya umrumda olmaz, bana hiç bir şey olmaz” duygusu hep vardı. Ama şimdi aile olduktan sonra biz bu duyguyu evlatlarımıza hissettirmeye çalışıyoruz. “Anne-baba varken size hiçbir şey olmaz” evimizin en önemli mesajı. İkimiz birden kapıyız artık.
Peki sizin aşkınız, tutkunuz nasıl taze kalıyor, neden bayatlamıyor?
- Emre’yle evlenirken asla ‘gittiği yere kadar’ demedik, ‘götürebildiğimiz yere kadar’ dedik. Ve biliyorum ki götürebilmek için elimizden gelen her şeyi ama her şeyi yaparız.
İki küçük çocuklu ev bazen tımarhaneye döner. Emre’yle kafaya huni takma noktasına geliyorsunuz diye tahmin ediyorum. Böyle dalgalar nasıl aşılıyor evde?
- Emre’nin çok güzel bir cümlesi var ve bizi çok güzel anlatıyor bence o. “Aşkımız anlarda gizli” Bazı anlar var. Belki bir dakika birbirimize öyle bir bakıyoruz ki Allah Allah! Yanıyor ortalık valla. Yok böyle bir kabarma. O anlar bizi besliyor. Yoksa aynı evin içinde hiç görüşemediğimiz zamanlar da var, haklısın.
Baş başa kalmak için çaba harcıyor musunuz? Haftada bir mutlaka baş başa yemeğe çıkarız gibi…
- Hiç öyle programlarımız yok. Çünkü program yaptığımız zaman uygulayamıyoruz.
PODYUMA ÇIKSAM YİNE HEYECANLANIRIM
Bir çocuk annesi olmakla iki çocuk annesi olmak arasında bir kıdem farkı var mı?
- Benim açımdan yok. Ama Emre dahil etrafımdaki herkes rütbe kazanmışım gibi davranıyor. Ben sadece Kuzey’in annesiyken de anneydim, şimdi de anneyim. Sadece biraz daha mesaim arttı, işim ağırlaştı.
Modelliğe karşı hâlâ aynı tutkuyu hissediyor musun?
- Kesinlikle. Şimdi beni kolumdan tutup podyuma çıkarsan inanılmaz heyecanlanırım. Bu heyecanı kaybetmediğim sürece çıkmayı düşünüyorum. Zaten bir model için önemli olan budur.
Victoria Secret modellerine baktığımızda doğuruyorlar iki ay sonra podyumdalar. Buna Türkiye’de hâlâ bir mucize gibi bakılıyor, neden?
- Tabii ya bizde bu durum diye bu kadar büyütülüyor bilmiyorum. Türk halkına göre anne bu kadar fit olamaz, bakımlı olamaz, güzel olamaz, feminen olamaz. “Kim der sana iki çocuk annesi” demiyorlar mı, çıldırıyorum.
ÜÇ GÜN AYNI EŞOFMANLA DOLAŞTIĞIM DA OLDU
Hamileliğin son dönemlerinde ya da şu anda loğusayken ve emzirirken kadınlığından uzaklaştığın oldu mu?
- Çok oldu, oluyor da. Hamilelik döneminde de şimdi bu loğusalık dönemimde de gerçekten kendimi kaybettiğim, üzerimdeki üç günlük eşofmanı bütün lekelerine rağmen değiştirmek istemediğim anlar oluyor. Onu değiştirecek takatim kalmıyor bazen. Bu kopuş anlarını mümkün olduğu kadar az yaşamaya çalışıyorum. Çünkü eskimemiş bir ilişkim var. Hâlâ birbirini beğenen bir çiftiz. Çocuk doğurdum diye havalara girmek evliliğe zarar verir.
“İki çocuklu bir anne olarak anneler günü daha da önem kazandı benim için. Her ne kadar Uzay’ın umrunda olmasa da, Kuzey’e yaşatacağım bu günü. Alsın babası bir hediye, gelsin öpsün beni, özel olduğumu hissettirsinler”
“Her fırsatta Allah’a 30 yaşımda anne olmak için dua ettim. Şimdi 33 yaşında ve iki çocuk annesiyim. Çünkü tıpkı annem gibi torunlarımla yere oturup trencilik oynamak istiyorum”