Çoğu insan gibi “su içsem yarıyor, metabolizmam yavaş, vücudum su topluyor” gibi bahanelere sığınmaz, evdeki tartı cihazını suçlamayı bırakırız. Kilo almak, vücuda kazandırdığınız kalorilerle harcadığınız kaloriler arasındaki dengenin bozulması, vücudunuzda sürekli olarak fazla kalori kalmasının sonucudur.
Herkesin, her bedenin yaşı, cinsi, işi ve genetik, hormonal, metabolik, kısacası biyolojik kurgusu, yani “beden şartnamesi” ile ilgili bir “
günlük kalori ihtiyacı” var.
Hareket edebilmek, işinizi gücünüzü yapabilmek, düşünebilmek, hatta yatağınızda mışıl mışıl uyuyabilmek için bile bu enerjiyi kullanırsınız ve onu her gün yiyecek içeceklerle kazanmak zorundasınız. Eğer kazandığınız enerjileri aktiviteniz, bedensel faaliyetleriniz, metabolik süreçleriniz vs. ile harcayabiliyorsanız kilo sorununuz olmaz. Eğer fazla kaloriler kalırsa işiniz zor, yağlanmanız kaçınılmazdır.
VÜCUTTAKİ FAZLA KALORİVücudunuz kullanmadığı kalorileri yağ olarak biriktirmek üzere planlanmıştır. Yaklaşık her 7-9 kalori bir gram yağ olarak depolanır. Yani yaklaşık olarak 7-9 bin kalori fazlanız olduğunda bu göbeğiniz, gıdığınız, kalçanız ya da bacaklarınızda bir kilo kadar yağ birikimi yapar.
Kısacası kilo fazlalığı vücudunuza giren enerjinin, harcadığınız enerjiden fazla olduğu durumlarda ortaya çıkan bir sorundur. Ne yazık ki vücutlarımız birer kalori hesaplama makinesi gibi girip çıkan her kaloriyi kayıt altına alıyor. Kullanmadığı kalorileri “gün gelir işime yarar, zorda kalırsam kullanırım” deyip yağ dokusu şeklinde depoluyor. Çünkü “genetik kodlarınız” böyle emrediyor!
DEPONUZ DAİMA BOŞ OLSUNKilo sorununa yol açan enerji dengesini daha iyi anlayabilmek için vücudunuzu bir otomobil gibi de düşünebilirsiniz. Eğer bir günde ihtiyaç duyacağınız miktardan fazla yakıt depolarsanız, her gün deponuzda bir miktar fazladan artık yakıt kalacaktır.
Bu yakıtın cinsi, kaynağı ne olursa olsun değişmeyen sonuç yağ olarak saklanmaktır. Eğer kullanacağınız kadar yakıt almazsanız ya da deponuzda mevcut yakıttan daha fazlasını kullanacak bir düzen oluşturursanız, işte o zaman bu yedek depoları sisteme sokar, yağlarınızı yakmaya başlarsınız.
Her vücut deposunda yakıt kalmadığı zaman ihtiyacı olan enerjiyi yağ dokusundan karşılamaktadır.
ÇÖREK YASASINI UNUTMAYINSık sık tekrarladığım bir anımı yeniden hatırlatmakta fayda görüyorum:
80’li yıllarda yanında çalıştığım İsviçreli bir profesör hastalarına kilo problemini daha kolay anlatabilmek için daima “çörek yasası” diye bir hikâyeden bahsederdi.
Bu yasaya göre her gün hep aynı şeyleri yiyen birinin, bir gün eğer akşam beş çayına 200 kalorilik küçük bir çöreği eklemesi söz konusu olursa, bu minicik farklılık bile ona yılda 12, beş yılda 60 kilo kazandırabilir! Çörek yasası kilo matematiğini anlatan mükemmel bir örnektir.
Her gün 200 kalori fazla almanız toplamda ayda 6-7 bin kalori, yani bir kilo yağ depolamak anlamına geliyor.
Kilo sorununa kalıcı bir çözüm düşünen herkesin kilo aritmetiğini ciddiye alması gerekiyor. Her iki yazımızdan birinde kilo vermenin sırrı “yediklerinizi azaltmak, aktivitenizi artırmaktan geçiyor” diye tekrarlayıp durmamızın sebebi de budur.
Jinekolojik check-up programları
Jinekoloji branşının ayrı bir özelliği vardır: Erken teşhis koymak genellikle çok kolaydır. Kadın hastalıklarında erken teşhis ile yüzde 100’e yakın tedavi yapılabilir. Hayatımızı “keşke”lerin yönettiğini düşündüğümüzde yılda bir kez yapılan ve bir saat içinde biten jinekolojik check-up’ın önemi açıktır. Kişiye özel yapılan check-up programlarında gereksiz taramalar en aza indirilmiştir. 40 yaş altında yapılan check-up’ta jinekolojik muayene, ultrasonografi ve smear testi ile birlikte meme muayenesi, doplerli meme ultrasonu, vajinal kültür testi, tam idrar tahlili ile tam kan sayımı ve Ca 125 testi, TSH testi yapılabilir.
40 yaş üzerinde bunlara mamografi ve kolesterol’ler eklenir. Menopoz check-up’ında yine bunlara tümör marker’leri olan Ca 19-9, Ca 15-3 ve CEA ile şeker, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, HbA1C, sedimantasyon da eklenir. Genç kızların check-up’larında muayene, ultrason, meme kontrolüne ek kan sayımı, TSH, Hepatit testleri yapılması uygundur. Hamile kalmak isteyenlerde 40 yaş altı check-up testlerine ek seroloji testleri yapılmalıdır. Bütün bunlara ilaveten özel durumları olan hastalarda doktorun önereceği başka tetkikler de check-up programlarına eklenmelidir.
Genler ve besinler
Yiyeceklerle genler arasında yakın bir ilişki vardır. Genler yiyecek tercihlerimizi etkiliyor. Ayrıca genler ve yiyecekler arasındaki uyumsuzluk bazı sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Çünkü yiyecekleri vücudumuza kazandırdıktan sonra gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar genetik yapımızı bozabildiği gibi genetik yapımız bu reaksiyonların oluşturacağı zararlarla her zaman baş edemeyebiliyor.
Şişmanlıktan diyabete, hipertansiyondan romatizmaya, kanserden kronik yorgunluğa, koroner kalp hastalığından astıma kadar sık görülen birçok hastalığın arkasında işte bu gen-yiyecek uyumsuzluğunun yattığı belirtiliyor. Özellikle son yüzyılda daha fazla kullanmaya başladığımız beyaz şeker, beyaz un, nişasta, et, bitkisel yağlar, gıda katkı maddeleri, rafine tuz, konserve yiyecekler, dondurulmuş besinler, kolalı içecekler, gazozlar, meşrubatlar, teflon, alüminyum ve plastik esaslı malzemeler, sayıları yüzlerceyi bulan gıda katkı maddelerinin genlerimiz tarafından hâlâ yeteri kadar tanımlanamadığı ve bu durumdan genlerimizin az veya çok zarar gördüğü tahmin ediliyor.
Birçok beslenme ve sağlık uzmanının ve -tabiî ki bizim- tuz, nişasta, beyaz şeker, zeytinyağı dışında kalan bitkisel yağlardan uzak durmanızı ve mümkün olduğu kadar doğal hatta organik yiyeceklere ağırlık vermenizi önermemizin nedeni budur.
Erkekler de menopoza girer mi Erkeklerde yaşlanmanın doğal sonuçlarından biri “testosteron” azalmasıdır. Vücutta testosteron hormonun azalmasıyla ortaya çıkan belirtiler topluluğuna andropoz (erkek menopozu) deniyor. Ancak bu deyim üzerinde kadınlardaki menopoz kadar sağlam bir fikir birliği oluşmuş değil. Erkeklerde testosteron azalmasının yol açtığı sorunların en başında yorgunluk, aşırı duyarlılık, gerginlik, sinirlilik, uyku düzensizlikleri, ruhsal dengede bozulmalar ve bazen de depresyon geliyor.
Testosteron azaldıkça cinsel güç ve istek azalıyor. Kas kuvveti düşüyor, ereksiyon bozuklukları ortaya çıkıyor. Özellikle karın çevresinde yağ birikimi artıyor. Kemik yoğunluğunda kayıplar olabiliyor. Bazı erkeklerde ateş basması, terleme gibi menopozu andıran sorunlar da görülebiliyor.
Testosteron azalması yaşlanmanın doğal bir neticesidir ama bazen beslenme bozuklukları, kronik hastalıklar, radyasyon tedavileri, ya da enfeksiyonlar gibi nedenlerle de ortaya çıkabiliyor. Yukarıdaki belirtilerden yakınan erkeklerin testosteron seviyelerine baktırmalarında yarar var. Bu arada, PSA (prostatik spesifik antijen) gibi özgün, tam kan sayımı gibi genel taramaları da yaptırmalarında, özellikle de 50 yaşına gelmiş ve hiç ürolojik kontrolden geçmemişlerse mutlaka bir uzmana başvurmalarında yarar vardır.
Dış genital organ kanseri
Genellikle yaşı ilerlemiş kadınlarda görülen dış genital (vulva) kanserinin olası belirtilerini bilmek hastalığın ilerlemeden teşhisine çok büyük yarar sağlar. Bu belirtiler şunlardır:
- Geçmeyen kaşıntı
- Yanma, ağrı ve hassasiyet
- Adetle ilgisi olmayan kanama
- Ciltte renk değişikliği ve sertleşme
- Açık yara, siğil ve benzeri sertlikler
- Kasık bezelerinde şişme
Vulva kanserlerinin yüzde 30 ila 50’si cinsel yolla bulaşan HPV virüsü enfeksiyonu ile olur. Yaşlı kadınlarda HPV’ye bağlı olmadan gelişen vulva kanserinde tümör baskılayıcı p53 geninde bir bozukluk olması düşünülmektedir. Bu tip kanserler liken denilen ve ciltte incelme, kaşıntı yapan bir deri hastalığı üzerinde de gelişebilir.
Bu kanserin yüzde 50’den fazlası 70 yaş üzeri kadınlarda oluşur, bununla beraber yüzde 15’i 40 yaş altında görülür. Sigara içme, HPV enfeksiyonu ve liken sklerozus hastalığı riski artırmaktadır.
Pnömokok aşısı
Pnömokok pnömoni, menenjit gibi önemli ve ölümcül olabilen hastalık tablosu yapan bir mikroorganizmadır.Yaşlı hastalar gibi toplumun bazı kesimleri ağır pnömokok enfeksiyonu gelişmesine elverişlidir. Aşı yapılması gereken risk gruplar:
- 65 yaş ve üzerindeki hastalar
- Kalp, akciğer hastalığı, şeker hastalığı, alkolizm, karaciğer sirozu, beyin omurilik sıvısı kaçağı gibi hastalıkları nedeniyle pnömokoka bağlı hastalık gelişme riski artmış hastalar
- Bağışıklık sorunları olanlar (dalağı işlevsel olmayan veya alınmış olanlar, kanser, kronik böbrek hastalığı olanlar, organ nakli yapılanlar)
- HIV enfeksiyonu olanlar
- Pnömokok hastalığının görülme riskinin yüksek olduğu bilinen özel çevrelerde ve kalabalık yerlerde yaşayanlar.
Kahvaltı gevrekleri çocuklar için faydalıBeslenme uzmanları beslenmenize daha fazla tam tahıl katmanızı öneriyor. Tam tahılların güvenilir kaynaklarından biri de kahvaltılık gevrekler. Güne bir kâse tam tahıllı kahvaltıyla başlamak akıllı bir seçimdir. Marketlerde ve bakkallarda farklı markaların tahıl gevreklerini bulabilirsiniz. Bu amaçla yulaftan da faydalanabilirsiniz. Kahvaltı gevreklerini satın alırken içine şeker ve yağ eklenmemiş olanları tercih etmenizde fayda var. Kahvaltı gevreklerini yarım yağlı süt ile de tüketebilirsiniz. Böyle bir
seçim size sabah kahvaltısında daha dengeli bir beslenme sağlayacak, kahvaltınıza çeşitlilik kazandıracak, daha fazla posa, vitamin ve mineral sağlayacaktır.