Güncelleme Tarihi:
Diyetisyen Gonca Güzel, “Beslenme, ruh beden ve zihni bütün olarak etkileyen ve onlardan etkilenen bir eylemdir.” diyerek beslenmenin sadece bir ihtiyaç olmadığını ifade ediyor. Güzel’e göre beslenme aynı zamanda keyif, tat aldığımız, karnımızı ve ruhumuzu doyurduğumuz bir iş.
“Bu yüzden beslenmek, kilo almak, kilo vermek, yemek yemek kavramlarını kolaylıkla yönetemiyoruz.” diyen Güzel konuyla ilgili şu noktaların altını çiziyor:
“Beslenmek ruh ve duygularla o kadar bütünleşmiştir ki, kendimizi tanımamız çok önemlidir. Sıcak ekmeğin kokusunu aldığımızda, sevdiklerimizle yediğimiz bir sofrayı, veya fırının önünden geçerken annemizin yaptığı börekleri ve onun sevgi ve şefkatini hatırlıyor olabiliriz. Bu yüzden beslenme çoğu zaman sedatif etkisiyle yaşamımızda yer alabilir. Ödül için güzel bir yemek yiyebiliriz veya üzüldüğümüzde çikolataya sarılabiliriz. Bu davranışların alışkanlıklara dönüşmesi sonucu yeme bozuklukları ortaya çıkabiliyor.”
Çoğumuzun yaşadığı kilo probleminin aslında duygusal-ruhsal kaynaklı olduğunu kaydeden Güzel “Hassas, duygularını içe atan, baskıcı ailelerde yetişen, çocuk yaşta diyet yaptırılan, yedikleri sayılan, depresyonda veya stres altında olan kişilerde yeme bozuklukları daha sık görülür.” diyor.
Kaç çeşit yeme bozukluğu var
Duygusal açlık sendromu, night eating (gece yeme sendromu), binge eating (kompulsif yeme sendromu), anorexia nervosa, bulimia gibi birçok yeme bozukluğu birçok insanın hayatını etkiliyor. Belli davranış kalıpları, sıkıntılı anlarda başvurulan yiyecekler artık alışkanlık haline gelir ve kişi ya gitgide kilo alır, diyete girer ve tekrar kilo alır ve böyle bir kısır-döngü oluşur. Veya yemeyi reddeder, kilo verir ve artık ölüm riski taşıyacak hale gelir.
Kişinin strese ve duygu değişikliğine dayanıklı olmaması, duygularını ifade edememesi, çevresinden kilo konusunda baskı görmesi, çocuklukta yemek yiyerek duygularını bastırması neden olabilir.
Kadınlar ideal kadın olmaya zorlanıyor
Yeme bozuklukları kadınlarda daha sık görülüyor çünkü medya “ideal kadın” olmaya zorluyor. Bunun sebebi kadınların daha duygusal oluşu, medya ve çevresinden ideal olması gerektiği yönünde algıladığı mesajlar, kendilerini ifade etmede zorlanmaları ve hormonal değişiklikler.
Duygusal beslenmenin belirtileri ise şöyle:
Sıkıntılı hissettiğinizde neyi ne kadar yediğinizi anlamadan besin tüketiyorsanız, özellikle geceleri veya yalnız olduğunuzda tatlı, çikolata, cips, makarna, bisküvi vb gibi abur-cuburlara yöneliyorsanız, duygularınızı ifade etmekten ve yaşamaktan korkuyorsanız, sürekli kilo alıp veriyor, ideal kilonuzu koruyamıyorsanız, aç olmadığınız halde yemek yiyorsanız, yedikten sonra suçluluk hissediyorsanız, daha önce sıkı diyetler yapmışsanız, depresyon veya stres altında beslenmeniz değişiyorsa sizde de duygusal beslenme olabilir.
Türkler duygusal yapıda insanlar olduğu için beslenme konusunda da dengelerini korumakta zorlanıyorlar. yemeklerde, davetlerde kontrolsüz besleniyorlar. Misafirperverliğimiz sebebiyle de ikramı bol tutuyor ve karşımızdaki insanın ihtiyaçlarını önemsemeden yemesi için ısrar ediyoruz.
Türk kadını ise Akdenizli olduğu için kilo almaya yatkın. Medyanın da etkisiyle kadınlar için kilo vermek ve zayıf olmak çok önemli. Özellikle kadınlar için hayatın amacı kilo verme haline geldiğinde ve her kilo verme programının bitişinde ideal kilosuna indiğinde bile, bütün amacı ve hayalleri kilo vermeye odaklandığı için hayatının diğer alanlarını değiştirmediğinde büyük bir hayal kırıklığı oluyor.
Bu hayal kırıklığı sonucunda kendini kandırılmış ve mutsuz hisseden kadın tekrar aynı duygusal yeme hatasına düşüp tekrar kilo sorunu yaşıyor. Dergilerde, magazin haberlerinde, gazetelerde görülen her türlü mükemmel vücutlu kadın ilahlaştırılıyor, reklamlarda ve filmlerde güzelliğin, inceliğin hayati bir önemi varmış gibi gösteriliyor. Bu mesajlar bilinçaltına yollanıyor.
Mutluluk veren besinler
Güzel'in önerileri şöyle:
Duygusal olarak kendinizi kötü hissettiğinizde öncelikle kendinize ne hissettiğinizi sorun, duygunuzun derinliğine inip kendinizi sorgulayın. Gerekirse bir kağıda hissettiklerinizi yazın. Makarna, bulgur, patates içerdikleri karbonhidrat yüzünden seratonin hormonunu arttırır ve mutluluk verir. Ayrıca B vitaminleri içerir ve B vitaminleri de sakinleştirir ve enerjiyi arttırır.
Süt, yoğurt, ve peynir içerdikleri kalsiyum, magnezyum ve D vitamini sebebiyle depresyonu azaltır, kuruyemiş ve tatlı ihtiyacını azaltırlar. Balık içerdiği Omega 3 yağları sebebiyle stresi azaltır. Tavuk ise L-tirozin aminoasidi içerdiği için metabolizmayı hızlandırır, konsantrasyonu arttırır ve stresi azaltır. Muz içerdiği potasyumdan dolayı insanı rahatlatır, üzüm konsantrasyonu ve beyin gücünü arttırır ve portakal ise C vitamini ve potasyum içerdiği için enerji verir ve sakinleştirir.
Ceviz, badem, fındık içerdikleri amino asitler, magnezyum, çinko ve omega 3 yağları sebebiyle sinir sistemini ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Mutluluk ve sakinlik verir.