Oluşturulma Tarihi: Temmuz 10, 2004 00:00
Her zaman söylerim, ‘Bu araştırmalar olmasa insan kendine yabancı kalır’ diye...Bakın mesela İngiltere’de durmak bilmeyen araştırmalara bir yenisi daha eklenmiş. Birileri bu sefer de kadınların alışveriş merakını merak etmiş. Ve neticede kadınların bu konuda 5 gruba ayrıldığı çıkmış ortaya.Alışverişi hakikaten seven biri olarak baktım tabii durum nedir diye. Fakat kendimi bir yerlere koyamadım. Tam araştıramamışlar demek... Ya da dünyada tekim ben. Tek başıma 6. grubu temsil ediyorum.Nedir bu benden başka kimsenin rağbet etmediği grup?‘Modafobik ucuzcu kalite düşkünü indirim avcısı alışveriş bağımlısı.’Ya da ‘Hiçbiri.’Yani bana kısaca ‘Bilinçsiz’ denilebilir.‘Modafobikler’e bakalım mesela...Aslında ben bunu tam anlayamadım. ‘Fobi’den modayla bir problemleri olduğunu çıkarıyorum da modaya uymaktan mı yoksa uymamaktan mı tırsıyorlar bilemedim.Neyse netice olarak bu gruba girenler öyle bitap düşene kadar alışveriş etmeyi sevmezlermiş. Teoride ben de sevmem, nefret ederim hatta. Ama beni Akmerkez’den çıkarken gören bir dostum derhal Hızır Acil Servis’i arayabilir. Öyle bir sürünme hali... Parmak uçlarımda gözümün değdiği her şeyi ellemekten doğan bir his kaybı...‘Alışveriş bağımlıları’ deniyor grubun birine...Evet, kesinlikle bu gruba dahilim. Fakat büyük hobileri gardıroplarını yenilemekmiş. Yenilmek eskileri elden çıkarmak anlamına geliyor değil mi? Bana uymaz. Benimki daha çok gardırobu bir gün altında kalıp ezilmek üzere habire genişletip büyütmek oluyor.‘Ucuzcular’la ‘İndirim avcıları’ arasındaki farkı anlayamadığımdan ikisinden hangisine girerim, şeyttiremedim. Ben kendi ucuzluğumu kendim yaratıyorum daha çok. Öyle bir pazarlık ediyorum ki... ‘Kahretsin, al git!’ durumunda kalıyorlar.Aslında beni Kıbrıs müzakerelerine yollasalar... Vallahi Girit’i de verirler üzerine öyle giderler.Uzatmayayım, hem içindeyim grupların hem de büsbütün dışında... Beynimde ‘Al’ diyen bir merkez var, onu biliyorum sadece. Herkeste vardır gerçi... Ama yanında ‘Bak da al’, ‘Düşün de al’, ‘Seç de al’ diyen merkezler de vardır. Benimkinde sırf ‘Al’...Hepsi senin mi?Kızlar genç kızlığa adım attıklarını nasıl anlayacaklar şimdi? Laf atmaya ceza gelmiş. Kim 2 yıl hapsi göze alır da ‘Baban şekerci mi?’ diye sorar artık...‘Kaldı mı soran?’ diyeceksiniz... Keşke kalmış olsa kıyıda köşede... Hala bir yerlerde köşe başında mahallenin gençleri toplanıyor ve bu konuda yaratıcılıklarını kullanıyor olsalar keşke. O yaşlarda hem laf atan hem de o lafın muhatabı için hayatın tadı tuzudur o anlar.İçinde taciz olmayan...Öyle direkt de değil hem. Sanki arkadaşlar aralarında konuşuyorlarmış gibi... Hani ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ misali...Siz geçerken yanındaki arkadaşına ‘Charli’nin melekleri gelmiş gördün mü?’ diyen delikanlı için ‘Tacizde bulundu’ diyebilir misiniz?Biz demezdik. O üç fıstıktan birine benzetilmek hoşumuza giderdi.Hafızamı yokluyorum... Galiba en müstehceni ‘Böyle sevgilim olsun, bilmemne kadar borcum olsun’du. Neden müstehcen? ‘Benim ol’ demeye getirdiği için. Zira genellikle laf atanın kendisi olmazdı temada. Sırf kızın güzelliği, hoşluğuydu söz konusu olan.Ha, tokat gerektirenler de vardı tabii. ‘Hepsi senin mi?’ mesela... Ama şimdi düşününce bu da masum kalıyor.Laf atmaların son yıllarda gelmiş olduğu noktadan haberim yok tabii. Laf atılacak yaşı geçtiğimden mi, iyi kötü bir tanınmışlığım olduğundan mı artık...Bakkal önü, duvar üstü, köşe başı toplaşmalarını da görmüyorum. Başka bir yerlerde başka türlü laflar atılıyor artık herhalde. Yasalar falan çıkartıldığına göre işin rengi değişmiş belli ki. E, her şey birbirine paralel değişiyor. İlişkiler ne ki laf atmalar ne olsun...MIŞ-MUŞBaykal tasfiye düğmesine basmış.Zaman içerisinde o düğme o parmağa kaynadı zaten.İngiliz psikiyatr, ‘Stalin psikiyatriste gitse tarih değişirdi’ demiş.Fakat ders alınmıyor işte; Bush’u tutup psikiyatriste götüren yok.Ana kuzuları daha başarılı oluyormuş.‘Benim oğlum büyüyünce paşa olacak’ diye diye demek...Blair, Irak’ta kimyasal silah bulunamadığı için İngiliz halkından özür dileyecekmiş.Irak halkındansa özür falan dileyen yok.Erdoğan kızının düğün davetiyesini Ürdün’e elden götürüp vermiş.Alın size Yunanistan’la yeni bir bozuşma nedeni!Avusturya’da dil bilmeyen kadını 7 aylık doğurtmuşlar.İyi yine doğurtmuşlar, kürtaja geldi de zannedebilirlerdi.
button