Zülfü Livaneli: Sonsuz saygı ve sevgilerimizle

Güncelleme Tarihi:

Zülfü Livaneli: Sonsuz saygı ve sevgilerimizle
Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 2016 12:38

 Protest müziğimizin (bir yorumcu olarak değil ama bir şarkı yazarı olarak) ulu çınarlarından Zülfü Livaneli’nin 50. yılı için yapılmış ve adlı adınca da isimlendirilmiş albümde, dev bir kadro bir araya ge(tiri)lmiş. Sezen Aksu’dan Yeni Türkü’ye, Aynur’dan Nükhet Duru’ya, Ciwan Haco’dan Erkan Oğur’a, Kenan Doğulu’dan Kardeş Türküler’e kadar, hemen hemen her tür, eğilim ve yaştan sanatçı, şarkıları dünya çapında ünlenmiş ve bir kısmı da dünya çapında yorumcular tarafından seslendirilmiş Livaneli’ye saygılarını sunmak için toplanmışlar.

Haberin Devamı

Son birkaç yıldır bu tür albümlerin sayısında bariz bir artış var. Sebebi de giderek düşmüş fiziki ve bir türlü istenen seviyeye gelmemiş dijital satışları, bu tür zengin projelerle tetiklemek, müziğin elden tamamıyla uçup gitmesini engellemek. İşe çok yaradığı da söylenebilir. Tek bir şarkıcının albümüne para vermek istemeyen dinleyici, çok sayıda ismin yer aldığı böyle albümlerde cimrilik yapmayabiliyor; korsancılık oynamak istemiyor, elini cebine atabiliyor.
Livaneli için yapılmış yeni albümün bugüne kadar yapılanlara kıyasla, en zengin ve en güçlü kadroya sahip olduğu söylenebilir. Hem renkli, hem de çok dilli. Bu tür projelerde, bu toprakların dili değilmiş gibi genellikle ihmal edilen Kürtçe şarkı da (Ciwan Haco, ‘Merhaba’) dahil albümün repertuvarına. Sırf bu bile, saygı ve sevgilerin yapımcı firma ve emeği geçen herkese sunulmasını gerektiriyor.

Haberin Devamı



NİCELİĞİN NİTELİKLE İMTİHANI

Zülfü Livaneli: Sonsuz saygı ve sevgilerimizle



Albümün içeriğiyse beklenebileceği kadar iyi değil. 51 şarkının büyük bir kısmı orta halli. Değil üç disk arasında, her diskin kendi içinde dahi müzikal bir bütünlük ya da tutarlılık yok. Aslında bu tür albümlerde, beklenebilecek bir şeydir bu. Çok sayıda yorumcu, müzisyen ve stüdyo girince işin içine, kontrolü elde tutmak imkânsızlaşabiliyor. Hele hele tek değil de üç disklik bir albüm bahis konusuysa. Ama işte mühim olan da budur; zoru hatta imkânsızı başarmak.


Kendi renklerini söyledikleri her şarkıya katmakta (Sezen Aksu, Selda Bağcan, Göksel gibi) usta isimler dahi, söyledikleri şarkılara nüfuz edememişler. Bir kısım şarkıcıysa, böyle bir albümde yer almanın dayanılmaz heyecanının altında kalmış. Erkan Oğur ile Hakkı Demircioğlu, Hüsnü Arkan, Melihat Gülses, Kardeş Türküler gibi çok az sayıda isimse mükemmel işler çıkarmış ama albümün baskın vasatlık ortalamasının altında kaybolmuşlar. Albümün tamamından sıyrılıp bir tek onlara kulak verildiğinde, yaptıklarının mükemmelliği anlaşılabiliyor.

Bu iş ruh ve kalp işi. Her biri dünyalara bedel bu şarkıları hissedebilmek gerekirdi öncelikle. Zamanında Leman Sam’ın hissettiği gibi. Ya da Maria Farantouri’nin Yunanca seslendirirken dinleyene hissettirdiği gibi. Kıymetli bir şarkı yazarına sevgi ve saygı sunmakta kusur etmemek elbette alkışlanabilecek bir şeydir ama bu şarkıların yüreklerin ta derinliklerinde hissedilebilmesi ve bunun dinleyiciye de aktarılabilmesi gerekirdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!