Güncelleme Tarihi:
Sözlerine ‘Sinema sinemadır. Sadece Arthouse Değildir’ diyerek başlayan Aksu ‘Hiç kimsenin gitmediği sinema filmi eşittir yüksek sanat, kalabalıkların gittiği ise arkaik diye bir denklemden söz edemeyiz. Bir sektör çalışanı olarak alarm veriyorum. Sinema sanatı sadece festival filmleri olarak anılan kategoriye ya da bağlama sığmayacak kadar geniştir’ diyerek yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
BAZI FİLMLER SADECE 200- 300 SEYİRCİYE DÜŞTÜ!
Yüksel Aksu ‘Seyirci ile ilişki kurmuş kalabalıklara ulaşmış filmler, sanki sinema değil de kendi içine kapanmış ve yüksek sanatın temsilcisi olarak algılanıyor. Son yıllarda birbirinden çakma Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz taklitleriyle karşılaşıyoruz. Bu arkadaşlarımın özgünlüğüne de zarar veren bir durum. Bazı filmler 200-300 seyirciye düşmeye başladı. Sizi eşinizin dostunuzun, meslektaşlarınız ya da sinefillerin de izlemediği anlamına gelir bu. Halbuki eskiden böyle değilmiş. Mesela Türkiye’nin ilk büyük ödüllü sinema filmi Susuz Yaz, Berlin’de Altın Ayı da alır, aynı zamanda Türkiye’de 7 ay kapalı gişe seyirciye oynar. 1982’de Yol filmi Altın Palmiye’yi de alır, haftalarca Fransa’da kapalı gişe de oynar. Yetmiyormuş gibi 17 yıl arad an sonra Türkiye’de vizyona girdikten sonra kendi döneminin rekorunu kırar’ dedi.
‘GELİN İKİ SİNEMAYI BARIŞTIRALIM VE KAYNAŞALIM’
Bir çıkış yolu bulmanın mecbur olduğunu anlatan Aksu ‘Seyirci gidiyor diye tu- kaka yaparsak, gitmiyor diye ‘iyi film’ dersek yanılırız. Gişe gördüyse festivaller almamayı tercih ediyor. Bir koleksiyon alanı mı festivaller? Mesela AROG... Hadi dediler ki iyi film değil, ama ciddi bir sanat yönetmenliği, ciddi bir atmosfer yönetimi var. Fakat, Türkiye şartlarında bu kadar dekor, kostüm ve atmosfer yaratan sanat yönetmenleri, filmler festivallere gidemediği için ödül alamıyor, onun yerine arkaya bir kilim atan bir kız evladı en iyi sanat yönetmeni ödülü alıyor. Bazen sadece her çerçevede, her mizansende, her duyguda donuk donuk ifadesizce bakıp duran oyuncular en iyi oyuncu ödüllerini alabiliyor. Bakıyor da bakıyor. Kudret Sabancı dizisi gibi’ yorumunu yaptı.
‘AMAN ABİ FESTİVALDE ÖDÜL ALMIŞ’ DİYE FİLMDEN KAÇIYORLAR!
Festivallerde sadece arthouse filmlerin yer almasının insanları uzaklaştırdığını iddia eden Aksu ‘Aman abi festivallerde ödül almış’ diye kaçan çok adam gördüm. Hem de öyle sıradan sinema seyircisi değil. Bayağı bayağı sinema akademisyeni, yazar çizer insanlar. Bu insanlar aynı zamanda saçma sapan gişe filmlerinden de hazzetmiyorlar. Festival filmi diye adlandırılan içine kapalı tıkız filmlerle; geveze, sürekli konuşan filmler arasında tercih yapmak zorunda değiliz. Filmden çıkınca, bir duygu, bir yaşam, bir fikir tecrübesiyle çıkabilmeli seyirci. Bulmaca çözmemeli. Yönetmen ve senaristlerin, psikologların bile çözemeyeceği iç dünyalarına kafa yormamalı. Metnin kendisine, filmin kendisine kafa yormalı’ açıklamasında bulundu.
Sinema sektöründeki bu sorunun çözülmesinin yöntemlerini sıralayan Aksu ‘Birincisi: Sinema salonlarına girdi diye bir filmi taca çıkartmamalı. İkincisi: Çok gişe yaptı diye taca çıkartmamalı. Belki türlerine ve bağlamlarına göre kategorilere ayrılmalı’ dedi.
BEDAVA VERSEN ANASI BABASI İZLEMEYECEK
İlk filminde karşılaştığı zorlukları dinleyicilerle paylaşan Yüksel Aksu, ‘Festival manevi motivasyondur. Kanaat önderlerinden ilgi görmek önemli. Seyirciyi baz almaktan ziyade kamusal insanı önemsiyorum. Dondurmam Gaymak’ta da filmimi gösterecek salon bulamadım. Salon tekeli var diyorlar... Günaydın! Sinemacılar da ‘Elektrik yakıyorum, kalorifer yakıyorum gelen yok giden yok’ diyorlar. Ne yiyeceğiz, taş mı yiyeceğiz diyorlar..’ Biraz seyirci dostu filmler yapalım. Bedava versen anası babası izlemeyecek... Çocuğum sen buna mı estetik diyorsun diyecek.. Anasının babasının izlemediğini adamlar mı izlesin 40 TL’ye’ şeklinde konuştu.