Güncelleme Tarihi:
Romancılığı ve hikayeciliği bakımından özgün ve dikkat çeken bir edebi kimliğe sahip yazar Kemal Tahir'in vefatının üzerinden 48 yıl geçti.
Doğum tarihiyle ilgili pek çok rivayet bulunan ve asıl adı İsmail Kemalettin Demir olan Kemal Tahir, "Notlar" eserine göre İstanbul'da 15 Nisan 1910'da dünyaya geldi.
İlkokul yıllarını, alaylı bir deniz subayı ve Abdülhamid'in hünkar yaverliğini yapmış bir yüzbaşı olan
babası Tahir Bey'in görevleri dolayısıyla farklı illerde geçiren Kemal Tahir, 1922'de tekrar İstanbul'a gelerek 1923'te Kasımpaşa'daki Cezayirli Haşan Paşa Rüştiyesi'ni bitirdi.
1932'de sanat dergisi "Geçit"i okurlarla buluşturdu
Kemal Tahir, hayatında önemli bir yeri olan ve "Esir Şehir" serisinde de yer alan Galatasaray Lisesi'ne girdi. Ancak annesinin vefatı üzerine öğrenimini yarım bırakıp çalışma hayatına atıldı.
Annesinin vefatından oldukça etkilenen ve cenazesine katılmayan Tahir, ona olan özlemini "İnsan, annesine ne güzel şımarır. Ben bu anne bahsinde anneme hiçbir zaman layıkıyla doymuş olmamamın azabını çekerim. Bu sebeple anneleri yaşayan dostlarımın anneleri topyekün benim annelerim gibiydiler." ifadeleriyle dile getirdi.
Kemal Tahir, 1928-1932'de avukat katipliğinin yanı sıra Zonguldak Kömür İşletmelerinde ambar memurluğu yaparken, edebi hayata ilk olarak 1932-1934'te atıldı.
Türk edebiyatına romancı olarak ün kazanan Tahir, edebiyat hayatına incelemeye konu olan romanlarla ve hikayelerle değil, daha çok sosyal konular taşıyan şiirleriyle başladı.
Eserlerinde Anadolu, Kurtuluş Savaşı yılları ve Osmanlı tarihi gibi konuları işleyen yazar, şiir türüyle ilgilendiği ilk zamanlarda, çeşitli takma adlar kullanarak "İçtihad", "Yeni Kültür", "Geçit", "Karikatür" ve "Yedigün" dergilerinde yazdı.
Usta edebiyatçı, Yakup Sabri, Ertuğrul Şevket, İsmail Safa ve Arif Nihat Asya ile birlikte 10 Ekim 1932'den 14 Temmuz 1934'e kadar, toplam yedi sayı çıkardığı sanat dergisi "Geçit"te ilk şiirlerini kaleme aldı.
Tahir, 1932'de hayatının önemli bir bölümünü teşkil eden gazeteciliğe başladı ve bu mesleğin etkileri romanlarında da "Murat" karakteri vasıtasıyla okuyucunun karşısına çıktı.
"Vakit", "Haber", "Son Posta" gazetelerinde 1932-1938'de düzeltmen, röportaj yazarı, çevirmen olarak çalışan Kemal Tahir, sonrasında "Yedi Gün" ve "Karikatür" dergilerinde sekreterlik, "Karagöz" gazetesinde başyazarlık ve "Tan" gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı.
Kemal Tahir için hapishane bir gözlem yeri oldu
Kemal Tahir, 1934'te çıkan soyadı kanunuyla "Tipi" soyadını aldı. Fakat bu soyadını uzun süre kullanmayarak sonraki yıllarda "Demir" ve "Benerci" soyadlarını aldı.
İktisadi konularda telif ve çeviri yazılar yayımlayan Tahir, 12 Ağustos 1937'de, İzmir'de öğretmen Fatma İrfan Akersin ile ilk evliliğini yaptı.
Eserlerinde sadece "Kemal Tahir" adıyla yetinen yazar, Fatma Hanıma yazdığı bir mektupta "Tipi" soyadını almasına ilişkin, "Kemal Tahir Tipi'den sana selam… Ben (Tipi) soyadını Tanrı'nın yardımıyla aldım. Kocaman deyişli sözleri sevmiyorum. Eller, kendilerini yüceltmek için namlarını ululuk anlatan kelimelerden seçtiler. Bu kalabalığa karışmak bize yaraşmaz. Söyleyişi, 'us'da yer edişi, sesi kolay bir kelime…" ifadelerini kullandı.
Astsubay kardeşi Nuri Tahir'e, Sabahattin Ali'nin bir öykü kitabını vermesinin ardından Tahir, "askeri isyana teşvik" suçlamasıyla Nazım Hikmet ve Hikmet Kıvılcımlı ile birlikte yargılandığı dava nedeniyle 1938'de tutuklanarak, 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
İstanbul Tevkifhanesi ile Çankırı, Malatya ve Çorum hapishanelerinde yatan Tahir, 1949'da Nevşehir Cezaevine nakledilmesinin ardından 1950 yılında genel afla tahliye edildi.
Cezaevi yılları Kemal Tahir'in gerçek anlamda bir romancı kimliği kazanmaya başladığı yıllar oldu. Cezaevinden çıktıktan sonra meşhur sarı defterlerini oluşturan dört bin sayfalık roman notuyla İstanbul'a dönen Tahir, bunun yanında cezaevlerinde tanıklık ettiği kimseleri ve olayları kurgusunun temel malzemesi haline getirdi.