Yaşar Abi’nin heykeliyle konuştum

Güncelleme Tarihi:

Yaşar Abi’nin heykeliyle konuştum
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2015 02:05

Yönetmen Reis Çelik, çocukluğundan beri tanıdığı Yaşar Kemal’i hastanede değil, Yenikapı’daki heykeline giderek ziyaret etti. Türkiye’yi ve edebiyatı konuştu.

Haberin Devamı

Yaşar Abi’yi 15 yaşımdan bu yana tanırım. Cennet Basınköy’de evinin etrafında dolanırdık. Devrimci gençler olarak onu kendimizce korurduk. Ama 15’lerinde benim bir amacım daha vardı. Çıksa da bir görsem bir şey söylesem, sonra o da bana ne yaptığımı sorsa ve hemen yazdıklarımı göstersem diye arkadaşları ben ayartırdım. “Haydin Yaşar Abi’nin evinin etrafında bir tur atalım, Çekmeceli ülkücüler oralarda dolanıyormuş” diye. Oysa bilirdim ki ülkücüler de Yaşar Kemal’e saygı gösterirlerdi.

Yaşar Abi’nin heykeliyle konuştum

Umarım Yaşar Abi birbirini aşılayan, coşturan, renklendiren bin çiçekli bir Türkiye yarattığımızda bu onurla senin etrafında toplaşırız.

Sonra bir gün meramıma ulaştım. Yaşar Abi evinden çıktı, Menekşe sahiline kadar yürüdü. Biz de arkasından, sonra gidip bir süre denize baktı, biz de arkasından. Balıkçılarla çok samimiydi söyleştiler, gülüştüler. Biz de uzaktan sırıttık. Sonra hemen Menekşe tren istasyonu dibindeki kahveye girdi, saatlerce orada oturdu. Dönüşüne yine eşlik ettik. Bizi fark etti, anladı. Yanına çağırdı. Hepimize nereli olduğumuzu sordu. Dört kişiydik, içlerinde en toy bendim. İsmail ve Kürt Kemal’le çok ilgilendi. Bana sormayacak diye kahrederken aniden sordu, “Karslıyım” diye atıldım hemen. “Âşıkları dinliyor musun” dedi. “Dinliyorum, ben de çalıyorum. Ama daha çok Ruhi Su ve Mahsuni’yi” dedim. Sıra bana bir daha gelmez diye hemen: “Hikâyeler de yazıyorum bir yandan.”

“Karslı âşıkları daha iyi dinle, daha güzel yazarsın” dedi. Nereye baktığını belli etmeyen koyu renkli gözlükleriyle biraz uzaklara bakarak... “Ne güzel anlatır Âşık Pürhani Köroğlu kollarını, dinledin mi hiç? Destanları, masalları, manileri söyleyenleri de dinleyin. Yoksa Aras Nehri’ni, Ağrı Dağı’nı, Çukurova’yı, İstanbul’u anlatamazsın. Sosyalizmi de anlatamazsın” dedi.
Yusufcuk Yusuf’u yazıyordu o ara.

Haberin Devamı

Yaşar Abi’nin heykeliyle konuştum


Artık onu tanımıştım. 80 sonrası gazeteciliğe başladıktan sonra başka bir özgüvenle yanına gider-gelir oldum. Barış çağrıları, demokrasi çağrıları, ölüm oruçları sürecini durdurmak için toplantılar, görüşmeler. Yıllar akıp geçti.
En son 2007’de katledilen Hrant Dink’in cenazesi için telefonla konuştuk. 7 yıl geçmiş .
Sonra, geçenlerde “Yaşar Kemal hastanede” dediler. Gittim. Herkes ona gelmiş ama Yaşar Abi yok. “Şu odada yatıyor” dediler. İçimden güldüm. Yaşar Abi o odada yatar mı? O oradan çoktan kaçmıştır. Ya Küp Gölü’nün kenarından Ağrı Dağı’nı seyrediyordur ya Çukurova’da bir dengbeji dinliyordur ya da Toroslar’da bir Türkmen nenesine şecere saydırıyordur.
Aslında ben onu nerede bulacağımı biliyordum. Ayrıldım hastanenin önünden gidip her zamanki yerinde buldum onu.

En son geçen yıl İstanbul’a kar yağdığında Yaşar Abi’yi burada ziyaret etmiştim.
“Yaşar Abi, üşüdün mü? Bayağı soğuk.”
“Üşümedim de şu önüme diktikleri dikenli telli bariyerden Ağrı Dağı’nı göremiyorum. Ne zaman kaldıracaklar” demişti.

ETRAFINI TELLERLE ÇEVİRMİŞLER

Haberin Devamı

Yaşar Abi’nin heykeliyle konuştum


Bakırköy-Taksim dolmuşundan Yenikapı’ya gelmeden sahilde indim. Geçen sene buluştuğumuz yere geldim. Yüzü Anadolu’ya dönük orada öyle oturuyordu Yaşar Abi.
Yanına gitmek istedim. Her tarafı dikenli tellerle korunaklı bariyerlerle çevrilmişti. Sağında solunda vinçler. Makaralar, kepçeler, kompresörler büyük gürültüyle çalışıyordu. Bir kapı bulup içeri girerken görevliler koşarak önüme geçti.

-Pardon beyefendi inşaat alanına giremezsiniz.
-İnşaatla benim işim yok. Yaşar Kemal’in yanına kadar gitmek istiyorum.
-Yasak efendim, izin veremeyiz.
-Sadece yanına kadar gidip hemen çıkacağım.
-Kusura bakmayın, bizim başımız derde girer. Burası inşaat alanı. Bakanlıktan izin almanız lazım.

Haberin Devamı

Yaşar Abi’nin heykeliyle konuştum


Uzaktan Yaşar Abi’ye baktım, kum tepelerinin, vinçlerin kepçelerin arasında öyle tek başına bana doğru bakıyordu.
“Çocukların başını belaya sokma” der gibi gülümsedi.
“Tamam” deyip tel örgülerle kuşatılmış bariyerlerin dışından yürüyerek en yakınına kadar yanaştım. Aradan onu görebiliyordum.

Yaşar Abi açık cezaevine mi koydular seni?
-Hoş geldin. Hep öyleydik zaten.

Bu kadar tel örgünün arasında canın sıkılmıyor mu abi?
-Yahu aslında canım ona sıkılmıyor. Bu makinelerin sesi beni rahatsız ediyor. Şu amelelerin türkülerini duyamıyorum. Bu cumhuriyet 90 yıldır türküleri ve dilleri yüksek sesle bastırma ve yasaklama huyundan bir türlü vazgeçemedi.

Memleketin yasaları çok kuvvetli abi.
-Hâlâ öğrenemediler türküleri yaratanların kanunları yaratanlardan daha güçlü olduğunu.

Haberin Devamı

Yaşar Abi’nin heykeliyle konuştum


Neyse abi bak komşumuzda güzel şeyler oluyor. Avrupa Birliği’ne rağmen sosyalistler iktidarı aldı. Bize de bulaşır mı dersin ?
-Ortak paydada buluşma kültürü bizim insanımızda yok. Her “sosyalistim” diyen tek başına bir sosyalist parti kurarsa bu iş olmaz. 60 ortalarında Türkiye solu aynı şansı yakalamıştı. İşçi Partisi ile Mehmet Ali Aybar böyle yükselişteydi. ‘Güler Yüzlü Sosyalizm’ tarifi yaptı diye yapmadıklarını bırakmadılar.

Sadece solun suçu mu var Yaşar Abi ?
-Solun kendi içini ve aklını söyledim. Ama asıl sorun bu devletin ıslah olmaz aklı. Aydınları asarak, vurarak içeri tıkayarak asıl engelleme yapıldı. Hâlâ aynı kafa devam ediyor. Bu devlet hâlâ başkaldıranın suyunu kurutarak, ormanlarını yakarak, köylerini boşaltarak, yazanı çizeni içeri tıkarak, korkutarak var olacağını sanıyor.

MAKİNELER ÜSTÜME GELDİ

Dikenli tellerle etrafı çevrilmiş makinelerin delik deşik ettiği inşaat ortasında öyle duran Yaşar Kemal’e uzun uzun bakakaldım. Etrafını çevreleyen dikenli teller yüreğime battı.
O heykelin etrafında toprağı acımasızca yaran, karanlık kuyular açan makineler sanki üzerimde çalışmaya başladılar.
Sonra cesaretlenip yeniden baktım bariyer aralıklarından Yaşar Abi’ye. O hiçbir şey yokmuş gibi umutla bakıyordu İstanbul Yenikapı sahilinden Anadolu’ya.
Başka bir sohbete başlamıştı sanki... Homeros’la, Yunus’la , Ehmede Xani’yle, Ağrı Dağı’yla, Fırat’la, İda Dağı’yla...

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!