Güncelleme Tarihi:
Gezi Parkı protestoları, ilk polis müdahalesinin olduğu 28 Mayıs 2013’te başladı ve önemli sayıda insanın hayatına çıkmayacak izler bıraktı. O izi anlatan çalışmaların sonuncusuna da “Bu ekibi sadece, medyanın farklı mecralarında yer alan, eli kalem, kamera, mikrofon tutan aracılar olarak kabul ediniz” diyen Deniz Koloğlu, Didem Gençtürk, Gözde Kazaz, H. İlksen Mavituna ve Saner Şen imza attı: ‘Polis Destan Yazdı, Gezi’de Şiddet Tanıklıkları’.
Her biri okurken sizi tedirgin edecek türden 56 tanıklık var kitapta. Mesela, İzmir’de felsefe okuyan Ezgi Harbelioğlu. 31 Mayıs 2013’te, bir sokağın uç köşesinde sivil bir polis tarafından yere yatırılıyor ve yanındaki diğer sivil polisin katılımıyla çivili sopayla dövülüyor. “Aklımdan geçen tek şey bir daha ailemi göremeyeceğimdi. Hayatımda kendimi hiç o kadar aciz hissetmemiştim” diyen Harbelioğlu, olaydan bir yıl sonra yapılan mülakatta hâlâ sırtına bakamadığının altını çiziyor.
Ali İsmail Korkmaz’ın hayatını kaybetmesi ülkeyi sarsan gelişmelerden birisiydi. O esnada birkaç sokak ötede de Öğrenci Kolektifleri Yürütme Kurulu üyesi olduğu için polisin ‘kara listesinde olan’ Tevfik Caner Ertay, polis şiddeti görüyordu: “Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne götürdüler. Yorgunluktan uyumuşum. Uyandırdılar. Hademeden bir bardak su istedim, hademe polise baktı. Polis de ‘Verme, karakolda içer’ dedi. Yanda yatan hastanın refakatçisi bir şişe su getirdi. Birkaç ay sonra öğrendim, yanımda yatan Ali İsmail’miş suyu da kuzeni Okan Korkmaz vermiş. Beni oraya getiren polislerden bir tanesi Mevlüt Saldoğan. Ali İsmail’e son tekmeyi atan.” Ertay’ın darbelerden kaynaklı olduğunu düşündüğü belinde ufak bir sıkıntısı var. Bir de burnundan nefes almakta zorlanıyor. Olaylara kızgınlığı ise baki.