Yargının böyle olduğu memlekette,festival jürileri de ona göre olur

Güncelleme Tarihi:

Yargının böyle olduğu memlekette,festival jürileri de ona göre olur
Oluşturulma Tarihi: Şubat 01, 2015 10:43

Yönetmen Zeki Demirkubuz, Türkiye’nin son dönemde muhafazakârlaştığı fikrine katılmıyor, yaşananları malumun ilamı olarak görüyor: “Hükümet bence İslamcı bile değil, yarın konjonktür değişince laik bile olabilirler.”

Haberin Devamı

Üç yıl önce festivallere film göndermeyeceğinizi açıkladınız. Geçen hafta İstanbul Film Festivali jüri başkanlığınız açıklanınca herkes çok şaşırdı.
Ben de insanların şaşırmalarına şaşırdım, ikisi ayrı şeyler. Ben festivallerde yarışmayacağım dedim, jürilik yapmayacağım demedim ki.

Türkiye’deki film festivallerine film vermeme kararınız devam ediyor mu peki?
Ediyor. ‘Yeraltı’ndan sonra öyle bir karar vermiştim. Hatta “Gerzekler jürilik yapsın diye çekmiyorum ben bu filmleri” demiştim.

Kafa karışıklığı olmuş o zaman...
Ayrıca bu yarışmalara film vermek bana hep kendimi kötü hissettirmiştir. Ama işin bir mecburiyeti var; çektiğiniz bu filmler bir yerlerde gösterilecek. Benim çektiğim tipteki filmlerin en önemli gösterim alanı festivallerdir. Ama büyük ödülleri aldığımda dahi çok da özel şeyler hissetmedim. Sadece para ödülleri bir sonraki filmi çekmek için işime yarıyordu.

Haberin Devamı

Yargının böyle olduğu memlekette,festival jürileri de ona göre olur

‘Bulantı’ diye bir film çektim. Ölümü öğrendiğinden beri sekiz yaşındaki kızıma korkular, krizler geliyor. Sorular soruyor ve mecburen uzun uzun ölüm hakkında konuşuyoruz. Geçen sene martta çektim, kurgusu yeni bitti. Başrolünü kendim oynamak zorunda kaldım.

Jürilere yönelik eleştirileriniz yurtdışındaki festivaller için de geçerli mi?
Belki ama onların iç işlerini bilmiyorum. Adamları tanımadığım ve ne haltlar yediklerini bilemediğim için de bir şey diyemiyorum. Ama buradakileri bir şekilde biliyorum. Mesela ilk filmim ‘Masumiyet’ bir festivalde ilk değerlendirme toplantısında büyük ödüle layık görülmüş sonra akşam “Bu adam bize hakaret ediyor” diye geri almışlar. Yine ‘Kader’e Antalya’da büyük ödülü sabah verip, akşam geri almaya kalktılar, sağduyulu birkaç kişi direnince jüri başkanı kaçtı.

Sizin jürinizin önüne hiç anlaşamadığınız bir yönetmenin filmi gelirse kişisel duygularınızı işe karıştırmayacağınızı nereden bilelim?
O zaman öğrenin, karıştırmayacağım. Çünkü bunları bu açıklıkta söyleyen biri bunu yapmaz. Yargının böyle olduğu bir memlekette jüriler de tabii ki ona göre olur. Bugün yargının halini görüyoruz işte, utanç verici. İnsanların hayatlarına, kaderlerine karar veren mahkemelerin ne halde olduğuna bakıp festival jürilerini hiç önemsemeyebilirsiniz tabii. Ama ben hayatta her şeyi önemserim. Bu yüzden Azize Tan’a (İKSV Festival Direktörü) “Sizin festivale başvuracak filmlerin yönetmen ve yapımcılarından benimle ilgili bir sorunu olan ya da adaletli davranmayacağımı düşünen birisi olursa gelsin bunu açıklasın, gerekirse jürilikten çekilirim” dedim. Bir de festivallere naçizane tavsiyem bu jüriler hep sinemacılardan olmak zorunda değil. Hele bu ülkede... Sinemayı kendine dert etmiş çok değerli insanlar var. Mesela Ali Yaşar Sarıbay var, Dücane Cündioğlu var.

Haberin Devamı

Yargının böyle olduğu memlekette,festival jürileri de ona göre olur

Mesela 16 Türk devletinin ‘Saray’daki temsilini görünce ya da Başbakan Davutoğlu için bestelenen şarkıyı duyunca ne tepki veriyorsunuz?
Ne yapabilirim ki? Özellikle Tayyip Erdoğan’ı, Ahmet Davutoğlu’nu falan görünce hemen zap yapıyorum. Ama çok da haksızlık etmemek lazım; bu ülke hep böyleydi. DSP iktidarı döneminde Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman vardı mesela, hatırlar mısın? Televizyonlara çıkıp komiklik yapardı. Bunlar aynı adamlar aslında. 15 sene önce başka kılıktalardı, bugün başka kılıkta. Zamanı geliyor AP’li, zamanı geliyor CHP’li, zamanı geliyor AKP’li oluyorlar.

Haberin Devamı

Ve aslında iktidarda hep muhafazakârlık mı var? Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi bugünkü iktidar mı muhafazakârlaştırdı Türkiye’yi?
Daha fazlasını da düşünüyorum. Benim miladım karma eğitimin bozulup bozulmayacağı. Böyle bir şeye kalkışırlarsa ne yapacağımı ben de bilmiyorum. Sekiz yaşında bir kızım var, düşününce bu gidişata karşı benim miladım bu olabilir diyorum.

KARMA EĞİTİM BİTSE NE YAPACAĞIMI BİLMİYORUM

Yargının böyle olduğu memlekette,festival jürileri de ona göre olur

Karma eğitimi bitirirlerse ne yaparsınız, ülkeyi terk eder misiniz mesela?
Bilmiyorum artık ama elimden geleni ardıma koymam. Aslında bunu konuşuyor olmak bile utanç verici. Ama bir yandan bunları bu hükümete yükleyip meseleden sıyrılmak da doğru değil. Ben 1975’te Milliyetçi Cephe hükümeti kurulduğunda köy enstitüsü kökenli bir öğretmen okulunda okuyordum. Bu okullarda daha o yıllarda mescit açıldı, zorunlu din dersi eğitimi konuldu. 12 Mart darbesinden beş yıl sonra, 12 Eylül darbesinden 6 yıl önce yani. Askeri vesayetin en güçlü olduğu zamanlar. Din dersinde kara tahtanın önüne konulan bir sıranın üzerinde namaz kılmaya zorlandık. Kabul etmediğimiz için idarenin yaptığı özel bir odada saatlerce yüzümüz gözümüz şişene kadar dövüldük, polisten önce falakaya o odada yatırıldık ilk defa.

Haberin Devamı

Peki size göre AK Parti hükümetlerinin öncekilerden farkı nedir, var mı bir farkı?
Ayrıntı ve detaylarda, şekilde elbette bir farkı var ama bunu büyük bir fark olarak öne çıkarmak en büyük tuzak. Bu hükümet bence İslamcı bile değil, yarın konjonktür değişince laik bile olabilirler. Bu hükümet ta Osmanlı’dan beri gelen ve Cumhuriyet tarihi boyunca devam eden sağcılığın en ileri halidir, sağcılığın en son aşaması ve en estetize edilmiş halidir. AKP, sağcılığın son numarasıdır. Üstüne bugünkü uygulama ve politikaları yüzünden çok daha ırkçı çok daha faşizan bir iktidarın zeminini hazırlıyorlar.

TÜRKİYE, YUNANİSTAN GİBİ KENDİSİYLE YÜZLEŞMELİ

Yargının böyle olduğu memlekette,festival jürileri de ona göre olur

Haberin Devamı

Yunanistan’da SYRIZA iktidarı ile herkes yeniden dönüp solun Türkiye’deki haline bir baktı... Sonra?
Türkiye, Yunanistan’ın geldiği bu aşamaya 2001 krizinde gelmişti. Yunanistan belki Türkiye’den daha zor bir duruma geldi ama gerçeğe dokunmadı bozmadı. Her şeyi yaşayabilir bir ülke ama gerçeğin genetiğiyle oynamaya başlarsanız Türkiye gibi olur. Türkiye toplumu 2001 krizinden sonra siyaseten ya da siyaset dışı şekilde gerçeği ile sınıfsal ve ahlaki sorunlarıyla yüzleşeceğine bunu görmezden geldi. Türkiye, sağcılığın yarattığı travmalardan yine sağcılığı seçerek kurtulmaya çalışırken Yunan toplumu ufkunu açmaya çalışıp en azından şansını denedi. Bir eşiğe gelindiğinde Türkiye gibi ülkelerde sonuç AKP olur, Rusya’da Putin olur. Türkiye’de Ali İsmail, Berkin en utanç verici şekilde öldürülür, birkaç yürüyüş olur ama ertesi gün çocuklar öldürülmeye devam eder. Ama Yunanistan’da Alexis öldürülür Yunanistan yanar ve bir daha hükümet bırakın bir çocuk öldürmeyi, koluna bile dokunamaz.

Peki Türkiye’de HDP heyecanlandırıyor mu sizi?
Geçen gece sabaha karşı iki saat Selahattin Demirtaş’ı izledim. Samimiyetinden bir gram şüphe duymadım. Altan Tan da öyle. Birçok HDP’liye baktığım zaman heyecan veriyorlar ama bütün olarak baktığım zaman o heyecanı duyamıyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!