Güncelleme Tarihi:
Gerek çizgi roman senaryosu yazmakla ilgilenenleri gerekse de çizgi roman konusunda işin mutfağına da merak duyanları doyuracak ‘Çizgi Roman Senaryosu’ kitabının yazarı ve Lila Düşler Tiyatrosu’nun Genel Sanat Yönetmeni Ümit Kireççi ile kitabını ve çizgi romanı enine boyuna konuştuğumuz sohbetimize buyurmaz mısınız?
Çocukluğu, yetişkinliği çizgi romanla geçmiş biri olarak çizgi romanla tanışmanızın hikayesiyle başlayalım mı?
Nasıl, nereden başladı veya hep mi vardı bilmiyorum, ben kendimi bildim bileli ne izlesem, ne okusam, ne öğrensem hemen hayatla bağlantısına bakardım. O da yetmez, elime ansiklopedi alır, ayrıntılı bilgi arayışına girerdim. Hatta edindiğim bilginin diğer sanat dallarında nasıl yorumlandığını gözlemlerdim. Yaşım dörttü, beşti, yirmiydi, kırktı hep böyle oldu. Haliyle çizgi romanla ilişkim de bu yönde gelişme gösterdi.
Çizgi roman yıllardır sanat dalı olarak görülmedi. Hatta bazı kesimler tarafından gereksiz sayıldı. Neydi bu konuda çizgi romanla ilgili kabul edilmek istenmeyen?
Dediğiniz gibi, çizgi roman uzun yıllar sanat olarak görülmediği gibi ayıplanacak bir okumalık olarak muamele gördü yıllarca. Haliyle ben de diğer okurlar da çocuklukları boyunca kaliteli kitap okuyan bir kitle tarafından ayıplı mal olarak lanse edildik. Bu kimi zaman öğretmen kimliğiyle edildi, kimi zaman anne-baba, kimi zaman da tanımadığımız ama kendinde uyarma hakkı gören herhangi bir yetişkin olarak. Çizgi roman okurlarının yaşı ilerledikçe de bu ayıplı mal yaftası şekil değiştirdi. Çocuk işi okuyan beyni gelişmemiş adamlar statüsü icat edildi.
Alanında bir şeyler yapmak, çizgi roman hazırlayıp bir de üstüne çizgi roman senaryosu kitabını yazmanız için nasıl bir kıvılcım yetti?
2006 yılında Çizgi roman Okurları Platformu’nu (ÇROP) kurduğumda tüm bu bakış açılarını değiştirecek bir programı devreye soktum. Çizgi roman okurlarının; yaşları ne olursa olsun tümünün, korkmadan ve abuk muameleleri umursamadan ortaya çıkmalarını sağlayacak etkinlikler hazırladım. Çizgi romanın tıpkı diğer sanat dallarının olduğu gibi bir medyaya ihtiyacı vardı. Önce bir blog kurdum. Daha önce kendileriyle hiç röportaj yapılmamış sanatçılarla, yayıncılarla, okurlarla söyleşiler yaparak yayınladım. Ardından düzenli bir şekilde dünya çizgi romanından haber paylaşımları yaptım. Sonra buna yeni çıkanların tanıtımlarını, son olarak da etkinlikleri ekledim.
Sonra…
ÇROP olarak okur, yazar, çizer, tasarımcı yarışmaları yaptık. Yayıncıların desteğiyle birçok okura hediyeler dağıttık. Sonra çizgi roman inceleme ve araştırma yazıları etkinlikleri başladı. Bu etkinlerde çizgi roman kazanan kazanmayan birçok dostumuz yıllar içinde profesyonel düzeyde yazarlara dönüşerek farklı alanlarda yazmayı sürdürdüler. Böylece ÇROP çizgi roman okurunun korkmadan meydana çıkıp çizgi roman okuduğunu ilan edebildiği bir süreçle birlikte yayıncıların organik olarak okuruyla iletişime geçebildiği, çizgi roman sanatının onu anlayan ve bilen uzmanlarca anlatıldığı bir sonuca ulaşmış olduk.
‘Çizgi Roman Senaryosu’ kitabınız ise bu gelişmeler yaşanırken lisans bitirme tezi olarak tamamlanmıştı.
Aynen öyle… 1997 yılında ilk kez fotokopi yoluyla çoğaltılan bir dergide editörlük ve yazarlık yapmış olmam bu alana olan ilgimi daha da arttırmıştı. O sıralar Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı’nda Turgut Özakman öğrencisiydim ve dramatik yazarlığa dair hemen her senaryo/metin çeşidini öğreniyordum. Üstüne üstlük Ankara İzdüşüm Tiyatrosu adını verdiğim çocuk tiyatro grubumda oyunlar yazıyor, yönetiyor, TRT’ye çocuk programı hazırlıyordum.
Ve tüm bunlar bir araya gelince de ‘Çizgi Roman Senaryosu’ kitabının şablonu aslında ortaya çıkmış oldu galiba?
Evet. Tüm bu birikimlerimi ve deneyimlerimi bir potada eriterek sekiz senelik maceraya atıldım. ‘Çizgi Roman Senaryosu’nun dünya çapındaki tüm şablonlarını ve anlatım olanaklarını kapsayan, diğer senaryo ve metin türleriyle de kıyaslayan derinlikli bir tez hazırladım. Sonunda da mezun oldum.
Tezinizin kitap olarak basılma aşaması nasıl gelişti peki?
Tezin kitap olarak ilk kez basılması editör-yazar Aşkın Güngör’ün desteği sayesinde 2008 yılında gerçekleşti. Kitap iki bin basıldı ve altı ay gibi kısa bir sürede tükendi. Ancak yeniden basılmadı. Bunun için 2020 senesini beklemem gerekti. LAL Kitap kaleme aldığım iki kitabı basmak üzere harekete geçti. Önce ‘Önce Yazı Sonra Çizgi: Çizgi Roman Senaryosu’ basıldı. Önümüzdeki iki ay içinde de İstanbul Üniversitesi Çeviribilim Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamlamamı sağlayan ‘Çizgi Romanın Dili ve Çevirisi’ tezim raflarda yerini alacak. Okur olarak çizgi romanın / okurunun özgüvenini arttıracak etkinliklerde bulundum, sanatsal üretimine katkıda bulundum. Çizgi romanın akademik olarak değerlendirilmesinin önemine inanarak tezler yazdım.
ÇİZGİ ROMAN HÂLÂ HAKİR GÖRÜLSE DE BİR SANAT DALIDIR!
Çizgi romanla çok küçük yaşlarda tanışmanızdan hayatınıza işlemesine kadar yaşadıklarınızı hayat çizgisi niteliğinde anlattığınız hikayenizin ve çizgi roman tekniklerine kadar birçok konuyu paylaşmanızın paralelinde, bu kitap, ulaştığınız insanlara neler verecek, neleri fark ettirecek?
Çizgi roman hâlâ hakir görülse de bir sanat dalıdır. Çizgi roman üretmek isteyen de sadece okur olan kişiler de bu kitapla sade dilde anlatılmış bir farkındalık metniyle karşılaşacaklar. Tiyatro bölümünde bize ilk söylenen söz ‘Bir gün okuldan mezun olduğunuzda tiyatrocu olamasanız da iyi birer izleyici olabilirsiniz’ idi. O hesap. Öte yandan ‘Çizgi Roman Senaryosu’ kitabım sanatsal üretimin ancak incelikli tekniklerle gerçekleştiğini vurgulamak üzere insanlığa armağan edilmiştir. Ki kitaba gelen geri bildirimler bu konuda başarılı olduğumu gösteriyor. İnanıyorum ki bu saatten sonra çizgi roman alanında çok daha bilinçli hareket edilecektir.
Ve Lâl Kitap tarafından yayınlanan, illüstrasyonları Necmi Yalçın'a ait olan kitabınız, profesyonel iş birliğinin hediyesi olduğunu da ortaya koyuyor gibi?
Aynen öyle… Bugüne kadar çizgi roman denince aklımıza büyük çoğunluk çizgi romanı yazan kişinin aynı zamanda çizeri olması gerektiği algısı yerleşmişti. Oysa dünya çizgi roman ekollerine baktığımızda bu işin yazar kısmıyla çizer kısmının büyük oranda ayrıldığı görülür. Yazar da çizer de kendi görevlerini yerine getiren ve o kısmı kusursuzlaştırmaya çalışan sanatçılardır. Ortaya çıkan eser ortak bir çalışmanın ürünü olabilmektedir. ‘Çizgi Roman Senaryosu’ kitabımda bu sürece dair onlarca ipucu vererek daha profesyonel bir çalışma sisteminin mümkün olduğunu da göstermiş oldum.
ÇİZGİ ROMAN YAŞAM COŞKUSU KATAR, ESTETİK BİLİNÇ GELİŞTİRİR!
Öğretmesi, ince noktaları fark ettirmesi, mizahı çark ettirmesi, gülümsetmesi, yüzde tebessüm bırakırken düşündürmesi kadar en önemli özellikleri nedir çizgi romanın?
Tıpkı diğer sanat dalları gibi çizgi romanın da en önemli görevi eğlendirmesidir bana göre. Yaşam coşkusu vermesidir. Bunu yaparken de estetik bir bilinç geliştirilmesini sağlamasıdır. Hayallere sevk ederken düşündürmesi, yeri geldiğinde de irdeleme, sorgulama, yüzleşme için aracı olabilmesidir. Çizgi romanın türleri bu işlevlerden bazılarına veya tümüne hizmet eder. Başka bir pencereden bakarsak eğer, Aristoteles ‘Poetika’ adlı eserinde tiyatro türlerini ayırırken içeriği trajedi olup insanın kendisiyle yüzleşebildiği en büyük anlatım aracı olan tragedyayı en büyük tür olarak gösterir. Komedyanın mizaha dayalı eleştirel ağırlığını vurgular. Satırların eğlenceli yanlarını ve sokaklarda sergilenen oyunların hoyrat mizahını anlatmıştır.
Bunların yanı sıra başka artıları da vardır sanırım?
Çizgi roman sanatı bütün bu içerikleri kapsayabilecek olağanüstü eserleri barındırmaktadır. İyi çizgi roman okurları cüzdanları elverdiğince hemen her türe dair eserlere ulaşmayı görev bilirler. Ancak çizgi roman okuma alışkanlığı bulunmayan dostların yaşadığı sıkıntı büyüktür. Çünkü çizgi roman sanatının ucu bucağı bulunmamaktadır ve okurlar nereden başlayacağını bilememektedir. Tıpkı sinemayla tanışmak gibi, tıpkı romanla, şiirle, tiyatroyla tanışmak ve müptelası olabilmek gibi… Bilinçli, ilgi alanını belirlemiş sanatseverler doğru eserlere ulaşabilmek için nasıl ki çabalıyorsa ve belli bir düzen belirliyorsa çizgi romanla hayat sürdürmenin koşulları da aynı olacaktır. Bu işin sırrı bir sanat dalından mahrum kalmak yerine zaman ayırmaktan ibarettir.
HAYATA ANLAM KATABİLMEDE İŞİN ÖZÜ SANATLA İLGİLENMEKTİR!
Günümüz nesil, çizgi romanı, insana kattıklarını bilmez. Şimdiki kuşağa göre şanslıyız bu anlamda. Peki, çizgi roman, çizgi roman kültürünü, özellikle de günümüz çocuklarına fark ettirmek, sevdirmek ve yaymak için neler yapılmalı?
Açıkçası ben her neslin kendi sanatsal yönelimleriyle gelişeceği inancındayım. Önemli olan bir önceki soruya verdiğim yanıtlardaki ölçütlerin karşılanmasıdır. Bu konuda hiç seçkin davranmayı tercih etmiyorum. Veya çizgi romanı bir üst mertebeye koyarak onunla ilgilenmeyenleri eksikli tanımlamak istemiyorum. Bunu yapmam halinde 1980’lerde break dance öğrendiğimiz için bizi küçümseyen ve bugün adları hatırlanmayan folklorcular gibi olacağımdan korkarım. Veya şiir okumayanları eleştiren ve küçümseyen bir dönem güruhundan… Veya tango bilmeyen, sanat müziği, klasik müzik dinlemeyenleri küçümseyenlerden...
Oysa tüm bu saydıklarınız; şiir, dans, klasik müzik, tango, hayatın özü aslında.
Hayata anlam katabilmede işin özü sanatla ilgilenmektir. Çizgi roman da bunun bir koludur. Okumayan mahrum kalır, okuyan yenilenme ve çoğalma şansı yakalar. Bununla birlikte günümüz okurları kötü bir aranın mirasına maruz kaldılar. 80’lerin ortasından itibaren uzunca bir süre çizgi romanın basılmadığı bir dönem yaşandı ülkemizde. Sektör arkadan gelen çocukları kaçırdı. Sonradan basılanlarınsa duyurusu çok yapılmadığından sadık okurlar varlıklarını geç öğrendi. Üstüne üstlük ülke çapında tekelleşen dağıtım ve satış ağı sebebiyle de çizgi roman her kente ulaşamaz oldu. Bu süreçte ciddi savaşımlarla ayakta kalabilen yayıncı sayısı sadece iki adettir. Diğerleri kapandı.
MİZAH DIŞI MACERA TÜRÜYLE, GRAFİK ROMAN TÜRÜ TÜRK ÇİZGİ ROMANLARINDA ARTIŞ VAR!
Sayısı az da olsa çizgi romanlarda artış olması sevindirici. Ne dersiniz bu noktada?
Şimdilerde çizgi roman dükkânları az olmakla birlikte yaygınlaşmış vaziyette. Çizgi roman toplum tarafından kabul görür oldu. Etkinlikler ve medyası arttı. Dağıtım ağı hala vasat da olsa internet sayesinde ulaşılabilirliği arttı. Çeşit çoğaldı ve şaka bir yana satışlar yükselmeye başladı. Bazı çizgi romanların elli bin sattığı söyleniyor. Ki bu oldukça yüksek bir rakamdır. Yani diyeceğim odur ki yeni nesil zorlu bir mücadelenin ardından çizgi romanın tüm ekolleri ve türleriyle tanışmış oldu. Üstelik mizah dışı macera türüyle grafik roman türü Türk çizgi romanlarında da artış gözlemliyorum. Bu ülkemiz sanatçılarının bu arenada pay kazanmasının önünü açan olumlu bir gelişmedir.
Sizin bu yöndeki çalışmalarınız, yaptıklarınız neler yakın zamanda?
Okur sayısını arttırmak ve çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmanın çeşitli yolları olduğunu düşünüyorum. Örneğin ben yaklaşık on iki senedir çocuklara çizgi roman atölyesi açıyorum. Çizgi romanı okuma, anlama, üretme noktalarında bilinçlendirme çalışmaları hayli yararlı oluyor. Ayrıca çizerlerle gerçekleştirdiğim ortak atölyelerde çizime yatkınlığı olan çocuklara yol göstermeyi hedefliyoruz. Ayrıca anne-babalarla öğretmenlere yönelik düzenlediğim ‘Çizgi Romanı Anlama Kılavuzu' atölyelerinde çocuk okurun neden desteklenmesi gerektiğini bir eğitimci gözüyle anlatıyorum.
***
ÜMİT KİREÇÇİ KİMDİR?
1972 Almanya doğumlu yazar ve sanat eğitmeni. Genel Sanat Yönetmeliği görevini sürdürdüğü Lila Düşler Tiyatrosu’nda çocuklar için oyun yazıyor, sergiliyor, yaratıcı drama liderliği yapıyor. Çizgi roman alanında araştırma yazıları kaleme alıyor, senaristlik yapıyor, ders veriyor, kitap yazıyor. "Çizgi Romanın Dili ve Çevirisi" teziyle yüksek lisansını tamamladı. Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP) yöneticiliğini sürdürüyor.
‘ÖNCE YAZI SONRA ÇİZGİ: ÇİZGİ ROMAN SENARYOSU’ KİTABI HAKKINDA:
“Anlatılan çizgi roman senaryosu teknikleri başta sinema olmak üzere drama yazımına rahatlıkla uyarlanabilir. Bu yüzden kitap daha da değer kazanıyor. Çizgi romandan tiyatroya, televizyondan sinemaya, içinde drama geçen herhangi bir alana ilgi duyanlar mutlaka okumalı.” (Kudret Sabancı)
“Bir çizgi roman, sadece bir çizgi roman mıdır? Sadece eğlence? Sadece zaman geçirmek? Sadece derinlik? Yoksa… Biraz bağımlılık? Biraz kimlik? Biraz sanallık? Biraz aidiyet? Biraz anonimlik? Veya… Biraz anlatı? Liste uzatılabilir ve farklı bakışların farklı perspektiflerden farklı yöntemlerle çizgi romanları tanımladığını göreceksiniz. Bir çizgi roman senaryosunu düşünmek ise olağanüstü bir deneyim. Gerçek bir ikinci dünya deneyimi. Bu işin gerçek üstatlarından Ümit Kireççi ise size sıra dışı standartlarda bir kitap sunuyor. Sanırım kendisinin görmemizi sağlayabilmeyi umduğu şey, kitaptaki yaklaşımların tümü ve daha fazlası ışığında bir çizgi roman senaryosunun asla sadece bir çizgi romandan ibaret olmadığını göstermek. Bunu da hakkıyla başarıyor doğrusu.” (Prof. Dr. Uğur Batı)
“İyi çizgi roman senaryosu yazmak (yani geçekten iyi) ardışık resimlerle anlamlı ve sağlam bir hikaye anlatabilme sanatıdır. Ümit Kireççi iyi bir çizgi roman senaryosunun nasıl yazılacağını, analitik bir altyapının üstünde sade, anlaşılır bir dille formüle ederek, bu işe gönül veren gençlere ışık tutuyor.” (Enis Temizel)