Güncelleme Tarihi:
Usta tiyatro ve sinema oyuncusu Şükran Güngör'ün vefatının üzerinden 18 yıl geçti.
Aydın'ın Çine ilçesinde 21 Kasım 1926'da dünyaya gelen Güngör, Çine'de ilkokulu bitirdikten sonra ortaokulu Manisa'da, liseyi ise İstanbul İstiklal Lisesi'nde okudu.
Başarılı oyuncu, ilk olarak halk evlerinde tiyatroya başlasa da 1951'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitim görürken, Muhsin Ertuğrul’un kurduğu "Küçük Sahne"de, "Fareler ve İnsanlar" oyunuyla profesyonel olarak tiyatroya adım attı.
"Karakolda", "Onikinci Gece", "Babayiğit", "Hamlet", "Örümcek", "Her Yerde Bulut", "Bir Ümit İçin" ve "Godot'yu Beklerken" adlı eserlerin de aralarında bulunduğu pek çok oyunda, önemli rolleri başarıyla canlandıran sanatçı, 1956'da Küçük Sahne'den ayrılarak 3 yıl görev yaptığı Ankara Devlet Tiyatrosu'nda çalışmaya başladı.
Şükran Güngör, birer yıl Karaca ve Site tiyatrolarında da görev yaptıktan sonra 1962'de Müşfik ve Yıldız Kenter kardeşlerle kurduğu "Kent Oyuncuları"nda sahneye çıktı.
Kent Oyuncuları'nda "Raşomon", "Aptal Kız", "Aşk Efsanesi", "Nalınlar", "Derya Gülü", "Miras", "Üç Kuruşluk Opera", "Pembe Kadın", "Vanya Dayı", "Çöl Faresi", "Ver Elini Broadway", "Buzlar Çözülmeden", "Arzu Tramvayı", "Küçük Mutluluklar" ve "Çözüm" adlı oyunlarda rol alan Güngör, 1965'te Yıldız Kenter ile dünya evine girdi.
Sanatçı, 1970’li yıllarda Müşfik Kenter’in birkaç yıllık ayrılığı sırasında Kent Oyuncuları topluluğunun ikinci baş oyuncusu olarak yer aldı ve "Derya Gülü" piyesinin ABD'deki temsillerinde oynadı.
"Kim Korkar Hain Kurttan?" ve "Küçük Devlet" oyunlarında yönetmenlik yapan Güngör, "Fatma Bacı", "Kızım Ayşe", "Güle Güle", "Herkes Kendi Evinde", "Büyük Adam Küçük Aşk" adlı sinema filmleri ve "Aşk-ı Memnu", "Yarın Artık Bugündür", "Uğurlugiller" adlı televizyon dizilerinde de rol aldı.
"Allahaısmarladık" filmiyle başladığı sinema kariyerine "Büyük Adam Küçük Aşk" filmiyle noktayı koyan Güngör, emekli bir yargıcı canlandırdığı bu filmle 13. Ankara Film Festivali, 6. Sadri Alışık Ödülleri ve 23. SİYAD Türk Sineması Ödülleri’nde, "En İyi Erkek Oyuncu" ödülüne layık görüldü. Usta oyuncunun son işi ise TRT için çekilen "Canım Kocacığım" adlı televizyon dizisi oldu.
Birçok film ve dizide sesiyle yer alan usta sanatçı, 15 Eylül 2002'de pankreas kanseri nedeniyle 76 yaşındayken İstanbul'da hayatını kaybetti. Şükran Güngör'ün cenazesi, Bodrum'un Turgutreis beldesindeki Karabağ Mezarlığı'na defnedildi.
"Türk tiyatrosu nelere rağmen ayakta kaldı"
Son röportajında, tiyatrocu olarak hayatının hep kriz içinde geçtiğini dile getiren Güngör, şu ifadeleri kullanmıştı:
"Hep borçlu yaşamışızdır, borçlarımızı zamanında ödeyememişizdir ama kriz niteliksizliğe mazeret değil. Türk tiyatrosu nelere rağmen ayakta kaldı, niteliği korumak adına ne mucizeler gerçekleştirildi. Tiyatro, sinemanın icadıyla da bir sarsıntı geçirmişti. O zaman da aynı iddiaları, tiyatronun yok olacağını, bu kadar olanaklı, bu kadar teknik donanımı mükemmel bir sanat dalının karşısında kolay kolay direnemeyeceğini söyleyenler olmuştu. Ama tiyatro yeniden toparlanmış, seyirciyle oyuncu arasındaki nefes bağı kazanmıştır."
Şükran Güngör'ü ilk olarak 1956'da Ankara Küçük Sahne'de "Dünkü Çocuk" oyununu izlerken tanıyan ve 1964'te hayatını onunla birleştiren usta oyuncu Yıldız Kenter ise Güngör'e olan sevgisini, "Düzensiz, kaypak bir yaşamdan sonra güveni, huzuru, hoşgörüyü, anlayışı, saygıyı arayan iki insandık. Bizi bunlar yakınlaştırdı. Aşk, sonradan geldi." ifadeleriyle aktarmıştı.
Sanatçı Yıldız Kenter, başka bir söyleşide ise eşini şu cümlelerle anlatmıştı: "Küçük Sahne'de çalışmaya başladığı günden itibaren duruşu, efendiliği, çalışma gücüyle, daha iyiye, daha güzele ulaşma azmiyle yaşamış biri olarak kendini göstermişti. Hep öğrenir, öğrenmek isterdi. Hep kendini düzeltirdi, düzeltebilirdi. O Devlet Tiyatrolarına girmişti. Ben de Öfke oyununu sahneliyordum. Öfke oyununda Müşfik Kenter başrolü oynuyordu, diğer rol için ben Şükran'ı istedim, kabul etti ve böyle birlikte bir yaşam başlamış oldu. Onu istememin nedeni, Şükran, doğru, doğrucu bir oyuncuydu. Onun oyunculuğunda en küçük bir yapaylık ve sahtelik olmamıştır. Hep böyle dik dururdu sahnede. Onun oyunculuğuna her zaman saygı duydum. Benim ilk yönetmenlik deneyimim Şükran ve Müşfik sayesinde başarıya ulaşmış oldu. Şükran'da doğuştan gelen bir yetenek vardı. O benim için daima etkileyici bir kişiliğe sahipti. Onu ilk seyrettiğimde etkilenmiştim. O benim şansımdı. Çok müstesna bir insandı."