Onur BAŞTÜRK
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2014 12:36
Fatih Akın’ın son filmi The Cut’ın galasına gala demek pek mümkün değildi.
Daha çok sıradan bir basın gösterimi gibiydi.
Nişantaşı City’s’in tüm salonları filme ayrılmamıştı.
Dolayısıyla dar alanda ve klimadan pompalanan aşırı sıcak havayla bunaldı davetliler.
Yönetmen Fatih Akın* Fatih Akın’la birlikte galaya gelen
Nejat İşler doğal olarak ilgi odağı oldu.
Ama gizlice İşler’in
kesik parmaklarını çekmeye çalışanlar vardı, işte bu pek doğal değildi!
Nejat İşler ve Fatih Akın
* Gala gala gibi olmayınca şık giyinip gelen de yoktu haliyle.
Bir tek
Meltem Cumbul son derece şıktı.
Hatta ortama göre fazla bile şık!
* Filmi baştan sona izledim. İki saat yirmi dakika kadar sürüyor. İtiraf: Birkaç yerde sıkılıp çaktırmadan whatsapp’ıma baktım.
*
1915 Ermeni Olayları’nı bir kenara bırakırsak eğer, bu
film aslında basbayağı bir inanç filmi.
Çünkü ana karakter ne zaman inancını yitirecek gibi olsa karşısına yeni bir işaret çıkıyor.
* Filmin Mardin’den Küba’ya oradan da Amerika’ya dek uzanan yolculuk hali o kadar sıradan anlatılıyor ki...
Galiba filmi
esas eksik kılan şey bu. O yolculuk daha destansı anlatılabilir ve daha iyi bir oyuncu seçilebilirdi.
* Fatih Akın gelecek politik eleştirilere karşılık filmde
bir denge tutturmaya çalışmış. Kızılderili kadına tecavüz sahnesi bu yüzden var gibi.
* Evet, The Cut’ın iyi Türk’ü de var, kötü Türk’ü de... Ama ister istemez seyircinin aklında kötü Türk daha çok kalacaktır.
* Peki film iyi mi kötü mü? Kötü bir film asla değil.
Ama sanki Fatih Akın filmi gibi değil. The Cut’ın en Fatih Akın filmi olduğu yerlerden biri
Charlie Chaplin’in Yumurcak filminin izlendiği açıkhava sineması sahnesiydi.