Güncelleme Tarihi:
Grup Vitamin’i bilirsiniz. Özellikle 80 ve sonrası kuşak için “İsmail” bir başkadır. Vitamin devri, Gökhan Semiz’in 1998 yaşında geçirdiği trafik kazası sonrası yaşama veda etmesiyle bitti. En azından biz öyle sandık… Vitamin, hakkında kaleme alınan eleştiriler sonrası derdini Hürriyet’e anlattı.
Yeniden bir İsmail şarkısına gerek var mıydı? Bu, dinleyiciye “nostaljinin ekmeğini yiyoruz” hissi veriyor sanki.
Tolga Sünter: Nostaljinin ekmeği, yiyip bitirilmesi gereken bir şey mi? Nostalji bitmez. Ayrıca albümü dinledin mi?
Evet. Muazzez Ersoy da yapardı bir zamanlar böyle albümler… Tutuyordu çünkü nostalji, değil mi?
Emrah Anul: Muazzez Ersoy 70’lerdeki aranjmanları okudu, buradan para kazandı. Bence bu doğru bir örnek değil.
Tolga Sünter: Biz nostalji albümü yapmadık.
Niye çıkış şarkınız “İsmail”?
Tolga: Ama “İsmail”in dünyada hiç yapılmamış enteresanlıkta bir şarkı olduğunun farkındasın herhalde. Biz eski İsmail’i yapıp koymadık. Biz çıktığımızda Tarkan, Burak Kut falan vardı. Ara verdik diye mi nostalji yapar olduk? Tarkan yeni albüm yapınca nostalji mi oluyor?
Ama Tarkan son zamanlarında hep yeni bir şey yapıyor.
Tolga: Mesela Burak Kut çıkınca nostalji mi oluyor?
“Bebeğim 2015” diye gelse o da nostalji olurdu. Benim meselem, “neden bu albümü yaptınız” değil. O bir İsmail eleştirisiydi. Albüm değerlendirmesi değildi.
Tolga: Bu albümün nostalji olmadığının farkında mısın?
Farkındayım. Ama albümde bana eski Vitamin’i hatırlatan iki şarkı vardı, mesela “Apaçi Ayhan” ve “Dingiller”. Eski bir Vitamin dinleyicisi olarak yeni bir şarkıyla çıkmanızı beklerdim. Mesela “Apaçi Ayhan” en azından yeni bir şey söylüyor. Evet, bizim jenerasyon için çocukken İsmail güzeldi, ama şimdi?
Tolga: İsmail’deki amaç eski nesille yeni nesli birleştirmekti.
Emrah: İsmail 2, 1’i merak ettirir. Onu dinleyen bir yeni nesil de beğenirse ilkini de dinler.
Yeni nesil bunları pek çok müzik stream sitesinden dinleyebilir…
Tolga: Michael Jackson’ı bile bilmeyen insanlar var.
Emrah: Bu adamlar ne yapmış dedirtmek istedik. Başarılı olduk. İkincisi, İsmail Vitamin içinde kalmış bir uktedir. Hiç klip çekmediğimiz halde patlamıştır. Bunun da klibi olsun istedik. Zamanında çekemedik, kısmet olmadı. Amacımız buydu.
Tolga: 95’ten sonraki Vitamin şarkıları kliplenmişti.
Emrah: Ata Demirer’in oynadığı İsmail var ya, o klip değil.
Selçuk: Bizim ticari kaygımız yok.
Emrah: Diğer şarkıların zamanı değildi. Yoksa yeni şarkıyla çıkmak dert değil.
Tolga: “Monakkoluyum”la çıkabilirdik. Ama şimdi “İsmail’le büyüdüm, şimdi çocuğum da dinliyor” diye tweet’ler geliyor. Bu bizim için çok önemliydi. Cartel gibi olacaktı yeni bir şarkıyla çıksaydık... Yeni nesil Cartel’i sıfır bir grup olarak aldı. Ve o iş olmadı. Oysa Vitamin 10 milyonun üstünde satmış bir grup.
Müzisyenlerin başarı öykülerini pompalamalarındaki ısrar, eleştiri kaldıramamaktan mı ileri geliyor? Siz başarı haberlerinizi bana RT’lemiştiniz kızınca.
Tolga: Ne zaman? Belki ben o an dellenmişimdir. Öyle bir abartı da yok yani Vitamin rekora doymuyor falan gibi. Biz bir ayda 2,5 milyona geldik.
Emrah: Bazısı YouTube’da parayla tık satın alır, biz onu yapmadık.
İREM DERİCİ 60 MİLYON TIKLA ÇOCUK MU KANDIRIYOR?
Zaten Türkiye’de müzik endüstrisinde başarıyı ölçmek sıkıntı yaratıyor. YouTube’da tıklanma/izlenmeyle ölçemiyoruz yani…
Tolga: Emre Aydın’ın 20 milyon tıklanması, 20 bin beğenisi var. Bizim 2,5 milyon seyretme, 16 bin beğenimiz var. Yani, bu 20 milyon yalan. Böyle bir denge olmaz. Bir Türk şarkıcının 20 milyonun üstünde tık alması imkânsız. İnternet kullanıcısı herhalde 50 milyon Türk vardır. Emre Aydın ödüllerini de kendi organize ediyor. Yaptıkları artık çok aşikâr. Twitter’ları falan da biliyoruz. Bize de teklif edildi, bu işleri yapan bir arkadaşımızın Ataköy’deki yatında konuşmaya gittik mesela. Çok çalışıyor yani! “Tıklarınızı 1 milyon yapalım” dedi, “isterseniz”. Ben de kendimizi görmek istediğimizi söyledim. İrem Derici 60 milyon tıklanmış, çocuk mu kandırıyorsun?
Emrah: Babası da 1 trilyona yakın para harcamış.
Gelelim yeni soliste. Tolga Sünter eskiden beri Vitamin albümlerinde yer alan bir isim aslında. Dinleyici Gökhan Semiz’in yerine Tolga Sünter’i koyup yeni Vitamin’i kabul etmek istedi mi sizce?
Emrah: Ukalalık edeyim, biz insanları aşağılamaktan hoşlanmayız, buna terbiyemiz müsaade etmez. Tolga Sünter, iyi bir müzik adamıdır. O yüzden Tolga’yı eleştirebilmek için insan önce iyi bir müzik dinleyicisi olmalıdır. Twitter’da bu konuda yazılanları önemsemiyoruz.
Tolga: Ayrıca Vitamin’in tüm elemanları konservatuvarlı insanlardır.
Emrah: Benim babam TRT’de kanun sanatçısıydı. Ama ben bugün caz seviyorsam babam sayesindedir. O, müziği bilirdi. Babam Vitamin’i hiç benimseyemedi, “Anlamıyorum ben bu işi” dedi. Bizden nefret eden de olur, olacaktır.
LEMAN’LAR PENGUEN’LER BATI’YA YÖNELİK DERGİLER
Türkiye’de 90’larda arabeskin yükselmesinin ardından 2013’te Gezi sonrası ne kadar güçlü bir mizah anlayışı olduğunu gözlemledik. Sarı dergilerin sosyal medyaya rağmen sahiplenilmesi de bunu zirveye taşıdı… Yani, ağlamayı da seviyoruz gülmeyi de, biz mizahı bilen bir toplumuz. Canımız yanarken, gülmeye başlıyoruz toplum olarak. Mizah dergisi okur musunuz?
Tolga: Bence Leman’lar Penguen’ler falan Batı’ya yönelik. Türkiye’yi geziyoruz biz.
Emrah: Medeniyet su kenarındadır. Türkiye’nin Batısı daha açık, çünkü su var. Dağ varsa başka bir psikoloji var. Coğrafya kaderdir yani. Dağa bakan adam daha donuktur, daha kabadır. Nasıl güleceğini bilemez. Seçimlerden sonra bozkır sarı çıktı, çünkü bir şey büyümüyor, insan da yetişmiyor orada. Su kenarında öyle olmaz. Gülümseyebilmek için illa bir yerde olmak gerekmiyor. İnsan gülebilmeli… Yoksa, hastalanırsın.
Tolga: Ama dağdaki adam şort giymez, yadırganır. Su kenarındaki köylü de şortuyla dolaşır oysa. Şehir de olsa, başka bir şey bu. Türkiye’de dağa bakınca bir arabesklik var.
“Bırak da gülümsetelim”, diyorsunuz yani…
Tolga: Aynen öyle. Çünkü Vitamin’in bir muadili yok.
90’lardaki bölünmeler ne oldu? Uf-Er vardı bir ara mesela…
Emrah: Ufuk ve Ercan da yalan oldu. 100’e yakın taklidimiz çıktı.
Tolga: Hiç sevmeyiz kendilerini. Bir seferinde denk geldik. Ercan’la Ufuk TV’de şarkı söylerken arkada Gökhan’ın (Semiz) sesi geliyordu ya… Düşünsene.
GÖKHAN SEMİZ DE DEVAM ETMEMİZİ İSTERDİ
“Gökhan Semiz’liyken bir başkaydık ama nereden biliyorsun ki, onsuz daha kötü olacak” diyorsunuz yani…
Tolga: Evet. Biz devam ediyoruz. Manevi ve maddi olarak bu adamların suçu ne? Gökhan öldü! Ki, Gökhan’dan sonra bir albüm yapıldı çünkü Gökhan hayattayken başlanmıştı. Ölünce de bitirildi ve durdular. Hakan Peker, Gökhan’ın solo albümünü yaptı ve Hakan bu ölümün üstünden para kazanmaya çalışmadı. Oysa Barış Manço’ya bunu yaptılar. Senelerce emek verdiler bu adamlar. Gökhan ölünce herkes dağılsın mı?
Gökhan yaşasaydı ne derdi sizce?
Tolga: Bir şey anlatmak istiyorum ilk kez. Gökhan’ı uzun zamandır rüyamda görmüyordum, dün gördüm. Çok güzeldi, harika saçları vardı. Kardeşiyle de konuştum sonra. Herhalde keyfi yerindeydi. Kırmızı bir gömleği vardı, o vardı üstünde. Geldi, “hadi kendin geçsene yerine, ben senin yerine duruyorum” dedim. “Boşver, siz devam edin” dedi. Tuhaf oldum sabah kalkınca, kendime gelemedim. Sorsaydık ona, sence ne derdi?
Selçuk Aksoy: Onun egosu hiç yoktu ki. Devam edin, derdi. O gülmeyi severdi.
Tolga: Vitamin bir gün unutulacak. Gökhan da bitecek. Ama biz şimdi ona bir 50 sene daha kazandırdık. Yeni nesil onu da tanıdı böylece. Biz onu yüceltmenin peşindeyiz.
Emrah: “Keşke Gökhan Semiz de olsaydı” diyor insanlar ve bundan rahatsızım. Gökhan artık yok. Var ama yok. Var, biz onu içimizde yaşıyoruz yeterince. Ayrıca O, bizim için ölüp gitmiş bir adam değil ki…
Peki, ikna oldum.
Şimdi aynı kayıktayız, değil mi?
Şimdi aynı kayıktayız.