Güncelleme Tarihi:
Sabatay Sevi kimdir? ‘Osmanlı Türk Dönmeleri’ kimlerdir?
- Sabatay Sevi tarihte gördüğümüz en enteresan karakterlerden biri. 1626’da nispeten zengince Yahudi bir ailenin küçük çocuğu olarak İzmir’de dünyaya geliyor. Çok zeki olduğu için geleneksel Yahudi eğitimini çok genç yaşta bitirip haham oluyor. Bir süre sonra kendisinin Yahudilikteki ‘Beklenen mesih’ olduğunu düşünmeye başlıyor. O zamanın şartları gereği bu fikir enteresan bir yankı buluyor. Kendisine inananların sayısı zamanla artıyor. 1665’te hareket birden inanılmaz derecede büyüyor ve Londra’dan Moskova’ya, Fas’tan Yemen’e kadar yayılıyor.
Dr. Cengiz Şişman, Doğan Kitap, 400 sayfa, 28 TL
Peki, ‘dönmelik’ olayı nasıl ortaya çıkıyor?
- Osmanlı otoriteleri bir noktada diyor ki bu hareket devam edemez çünkü düzeni bozuyor. Önce Sabatay’ı uyarıyorlar, sonra o da yetmiyor, hapse atıyorlar. Ancak bu hapis ve işkence hayatı, takipçileri arasında onun ‘Mesih’ olduğu inancını daha da güçlendiriyor. Bunun üzerine Sabatay Sevi’yi Edirne’de saraya çağırıyorlar, Padişah IV. Mehmet huzurunda bir yargılama yapılıyor. Orada Sabatay’a ölüm ve İslam’a geçiş arasında bir seçenek sunuluyor. Sabatay da ölmektense Müslüman oluyor. Bunun üzerine küçük bir grup “Mesih şu anda ihtida etti, eğer yaptıysa bir hikmet için yapmıştır” deyip onlar da Müslüman oluyorlar.
Ama aslında tam olarak Müslüman olmuyorlar...
- Osmanlı toplumu zaten ihtidalar üzerine kurulu. Ancak 2’nci, 3’üncü kuşakta anlaşılıyor ki bu dönmeler aslında diğer ihtida edenler gibi değil. Bunlar kendi içinde birtakım inançlarını, dini pratiklerini sürdürüyorlar ve dışarıda İslam’ı yaşasalar da içeride paralel başka bir hayat yaşıyorlar.
Kurulduktan sonra cemaatteki insanların sayısı giderek artıyor mu?
- 18. yüzyılın başında yaklaşık 1500 kişilik bir cemaatten bahsediyoruz. 20. yüzyılın başındaysa artık 10 bin ila 15 bin kişilik bir topluluktan bahsediyoruz. Bu 10-15 bin kişi de Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp Selanik kaybedildikten sonra da yavaş yavaş modern Türkiye’ye geçen insanlar.
Sabatay toplumunun özellikle Osmanlı’nın son döneminde ve sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde bürokraside, diplomaside çok etkin oldukları söyleniyor.
- Bu konuda çok uç, gerçek olmayan savlar var, kimilerine göre Osmanlı’yı yıkan da, Türkiye’yi kuran da onlar! Tabii ki böyle bir şey söz konusu değil. Ama nispi bir etkinlik kesinlikle var. Çünkü 19. yüzyılda Selanik’teki dönmeler, oranın enternasyonal bağlantısı en güçlü, en eğitimli kesimi. Örneğin günümüze kadar devam eden Terakki ve Fevziye okulları da o gelenekten geliyor. Tabii bu eğitim kurumlarının kalitesi sayesinde zamanla okumuş, çok iyi eğitim almış, kalifiye insanlar ortaya çıkıyor ve bu eğitimli grup bürokraside, diplomaside vs. etkili insanlar haline geliyor. Bu, bir yandan Osmanlı’nın desteklediği bir şey. Balkanlar’da o dönemde her tarafta Misyoner okulları açılıyor ve bu okullar Yunanistan’da, Bulgaristan’da Osmanlı karşıtı propaganda yapıyorlar. O bakımdan Osmanlı, bu Misyoner okullarına bir karşı denge oluşturması nedeniyle Terakki ve Feyziye okullarına destek veriyor.
Jön Türklerin arasında Sabataycıların etkinliği neydi?
- Jön Türklerin arasında da tabii ki dönmeler vardı. Ama benim bahsettiğim, devlete son derece entegre olan, önce Jön Türklerin, daha sonra da İttihat ve Terakki’nin içinde yer alan, aslında kendi geleneklerinden kopmuş olan dönmeler. 19. yüzyıldan itibaren bir kırılma oluyor ve giderek artan sayıda Sabataycılar artık eski inanışlarına inanmıyorlar. Sadece “Ben bu kökenden geldim, şuralıyım” demek gibi bir şey haline geliyor. Nasıl Tanzimat’la birlikte Avrupalılaşan, modernleşen Türkler varsa Yahudilerin ve Sabataycıların içinde de aynı eğilim var.
Cumhuriyet kurulduktan sonra nasıl bir etkinlikleri oluyor?
- Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda dönmeler, en şehirli ve en eğitimli kesimlerden biri. Bundan dolayı Cumhuriyet’in ilk yıllarında edebiyattan bürokrasiye, finanstan endüstriye kadar birçok alanda çok önemli ve kritik roller oynuyorlar. Özellikle 1939’a kadar hariciyede çok etkililer. Bu insanların Türk hariciye geleneğine, Türk endüstrisine büyük katkıları olmuş. Örneğin tekstil fabrikaları kuran Bezmen ailesi var, tütün ticareti yapan Duhani ve İpekçi aileleri var.
Peki, günümüz Türkiye’sinde hâlâ etkililer mi bu aileler?
- Etkilerini büyük ölçüde yitirdiklerini düşünüyorum ama birtakım köklü aileler, gelenekler tabii ki devam ediyor.
Türkiye’de Sabataycı gelenekten gelen kaç kişiden bahsedebiliriz?
- Türkiye’de ve yurtdışında yaklaşık 70-80 bin kişi kadar var. En büyük problem, asimilasyonun devam etmesi ve o gelenekleri sürdürmenin imkânsız hale gelmesi.
Kitabınızın adı neden ‘Suskunluğun Yükü’?
- Çünkü bu insanlar inançları konusunda sessiz kalıyor. Eğer inanan biriysen bu konuda sessiz kalmak sana güç veriyor ama o sessizliği kırmayı düşünmeye başladığında o inanç artık yük geliyor. Dönmeler arasında da bu travmayı yaşayan çok. Hem Osmanlı İmparatorluğu’nda hem Türkiye’de sessizliğinin yükünü taşıyan bir çok grup olmuş ve olacak. Çünkü bu toplumlar düşündüğümüz kadar özgür değiller.