Güncelleme Tarihi:
59 yaşındaki Batum, yanına gelen Marmarislilerin her biriyle tek tek sohbet etti, hiçbir fotoğraf isteğini geri çevirmedi. Fırsat buldukça da bana siyaset dünyasında yaşadığı renkli anıları anlattı. ‘Birlikte bir röportaj yapalım, anılarınızı yazmak isterim’ dedim. Beni de kırmadı, ertesi gün için sözleştik.
Marmaris Martı Resort’ta başbaşa oturduğumuz masada bize CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Yargıtay üyesi eşi Mehmet Umur Tarhan ve senarist, yazar Safa Önal da eşlik etti.
Masaya Süheyl Batum’un haftada bir gördüğü ailesini, sevdiği AK Partili vekillerini, Türkiye siyasetine dair fikirlerini koyduk. Küçük molalarda Safa Önal’ın kıymetli anılarını, Emine Ülker Tarhan’ın dikkatli dinleyişini, Mehmet Umur Tarhan’ın röportaj meselelerinden bir adım geri duruşunu gördük.
Batum renkli anılar konusunda bir önceki günkü kadar cömert olmasa da TBMM 24. Dönem Eskişehir milletvekiliyle siyasetten, CHP’nin iç sorunlarından, özel hayatından konuştuk.
Siyasete girmeye nasıl karar verdiniz?
89 yılında Avrupa Konseyi’nin bursuyla doçentlik tezimi tamamlamak için Fransa’ya gittim. O sırada evliyim, oğlum 3 yaşında, onları da aldım yanıma, “Burs parası bize yeter” dedim. Üniversiteden aldığım maaşı da çeviriyoruz, kıt kanaat geçiniyoruz. Bir gün oğlumu atlıkarıncaya götürdüm, en büyük zevkimiz oydu, yedi-sekiz bilet alıyoruz Kaan’ı bindiriyoruz, biz de Oya ile kitabımızı okuyoruz. Tabii bu kadar basit değil ama kızın biri geldi, kocaman da kız, parasını verdi atlıkarıncaya bindi. Bir tur attı, elbisesini düzeltti ve gitti. Kocaman kız! Bizde kadınların eşitlik hakkı gerçekten yok. Şimdi kadın cinayetleri arttı da ilgi duymaya başladık. Bana göre kadınların gerçekten eşit, koca, iş ve mahalle baskısı olmadan yaşayabileceği bir düzen kurmak gerekiyordu. Bunun da tek yolu siyaset.
“SİYASETE GİRDİĞİMDE BUNU YAPABİLECEĞİMİZE İNANIYORDUM”
Bir kültür sanat etkinliği için buradayız, şu dönemde sanat kurumları sıkıntılı günler geçiriyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Ben siyasetçiyim, kültür sanat alanında konuşmam yakışık almaz. Ama şunu söyleyeyim, ben toplumun bütün sorunlarına bakışı gibi AK Parti’nin bu konuda da son derece yanlış bir bakış açısından baktığını düşünüyorum. Her alanda olduğu gibi sanatı da ayırmaya başladılar. Benden yana olan sanat, benden yana olmayan sanat… Bu son TÜSAK yasasına mesela çok süslü laflar koyuyorlar. “Efendim, dejenere sanat anlayışını, yılların arkaik yapılarını yıkıyoruz” gibi lafların altında siyasal bir sanat yaratmaya çalışıyorlar. Buna karşıyız. CHP’nin yapması gereken gençleri ve sanatçıları da içine alarak bir sanat politikası üretmek… “Ben iktidara geldiğimde uygulanacak politika budur, uygulayacaklar bunlardır” demesi lazım.
Zeynep Altıok Akatlı’nın da içinde bulunduğu bir ekip, böyle bir çalışma yürütüyor sanırım…
Zeynep Hanım ile konuştuk, inşallah başlar. Başlayacaktır. Muhalifçe algılamayın ama 2010’da siyasete girdiğimde derhal CHP’nin bir hukuk, bir eğitim politikasının olacağına ve kısa bir zamanda bunu yapabileceğimize inanıyordum. Dört yıl geçti, Kürt politikamız, ekonomi politikamız nedir dediğimizde, Sayın Genel Başkanım (Kemal Kılıçdaroğlu) “20 tane komisyon oluşturduk”, “Canım maliyenin kapısında beklemesinler işte…” ve “Ben Dersimli Kemal’im” sözleri dışında herhangi bir politika ben izleyemedim.
Siz de CHP’nin bünyesindesiniz, var mı sizin de başlattığınız çalışmalar? Sonuçta her şey bireyden başlar…
Var tabii… “Bir Anayasa projesi yapalım” dedik. CHP’nin Anayasa yapılmadan bir projesi olsun istedik, tam yapamadık bunu. Artık biz yapamayız, muhalif vekilleriz. Şimdi hukuktan sorumlu olan Bülent Bey’den (Tezcan) bekliyoruz. İnşallah muhalif olmayan arkadaşlar Türkiye’nin yargı politikasında CHP’nin görüşü budur, diyebilecekler.
“AMAN SÜHEYL ZATEN HEP MUHALİFSİNİZ”
Siyaset dünyasında Meclis TV’de izlediğimiz hararetli tartışma, yumruklu kavgalar dışında eğlenceli anlar da yaşanıyor mu?
Genel Kurul’da gergin bir ortam hakim, aslında çok yanlış ama sinir harbi yaşanıyor. Komisyonlarda bazen keyifli anlar yaşanıyor. Mesela ben Anayasa Komisyonu’ndayım… Başkanı Burhan Kuzu… Burhan benim İstanbul Üniversitesi'nden arkadaşım. Şimdi o AK Parti’de ben CHP’deyim… Şöyle espriler oluyor, “Aman Süheyl zaten hep muhalifsiniz”, “Aman Süheyl ona sonra bakarız, şimdi zamanımız yok.”
“DAVUTOĞLU TBMM’NİN DİKAT ÇEKEN İSİMLERİNDEN DEĞİLDİ”
Meclis’in en eğlenceli, en sert vekilleri kimler?
En eğlencelilerinden bir tanesi Kamer Genç’tir… Kamer Bey’in kendine özgü bir tarzı var. En gergin anında insanı rahatlatıyor, gülümsetiyor. Ama çok sivri dilli olduğu için büyük kavgalar da yaratabiliyor. Mesela AK Parti Tokat Milletvekili Zeyit Aslan gibi açık söyleyeyim; provokasyona yönelik özel özgülenmiş insanlar dışında genelde senin benim gibi birbirine kızan sonra “Nasılsınız” diyebilen milletvekilleri var.
Çiçeği burnunda Başbakan Ahmet Davutoğlu, nasıl bir vekildi?
Valla dört senedir parlamentodayım Başbakan’ı çok sık görmedim. Biz dış politikayı sert eleştirdiğimiz zaman kürsüye çıktı, cevaplar verdi. Parlamentonun çok fazla dikkati çeken kişiliklerinden biri değildi.
“ERDOĞAN O MİLETVEKİLLERİNDEN DEĞİLDİ”
Şimdi Cumhurbaşkanı, ama TBMM’deki Recep Tayyip Erdoğan nasıldı?
Ben bunu söylesem yanlış olur. Bakmayın, Türkiye bir dönemden geçiyor. Bence, Erdoğan Türkiye’nin diğer dönemlerinde çok önemli bir şahsiyet olabilecek milletvekili değildi. Ama bırak önemli siyasi figür olmasını, Başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu. Bunu özellikle söyleyeyim, AK Parti’nin içinde söylediklerine katılmasam da saygı duyduğum birçok insan var. 300 küsur milletvekili var. CHP milletvekilleri ya da şahsen ben, hepsiyle kavgalı mıyız? Hayır, canım 300 ile konuşabilirsin, görüşebilirsin aynı şeyleri paylaşmasan da… Ama Erdoğan o milletvekillerinden değildi. Bence dünyayı da etkileyen bu süreç olmasaydı, Türkiye’yi bile etkileyen biri olmayacaktı.
“BEN MUHALEFET VEKİLİ OLUDUĞUM İÇİN YAPMAZLAR...”
Aynur Yolcu; Süheyl Batum'la söyleşi yaparken yanında Emine Ülker Tarhan, Mehmet Umur Tarhan ve Safa Önal da vardı.
Hepsi ile muhalif değilim diyorsunuz, meclis dışında görüştüğünüz oluyor mu?
Tabii olmaz olur mu? Şöyle görüşüyoruz; Eskişehir’in ya da ilçelerden birinin işi olduğu zaman arıyorum, “Ben muhalefet vekili olduğum için, bana yapmazlar. Ne olur yardımcı olun şu işi yapsınlar” diyorum. Onlar beni arıyorlar, çocuklarının bir işi olduğu zaman ya da üniversiteyle ilgili bir sorun olduğunda… Tabii ki bunları çözmek için elimizden geleni yapıyoruz. Ama kimse kusura bakmasın 20-30 milletvekili var ki ben ve çoğu CHP’li vekil onlarla selamlaşmıyordur bile. Doğru ya da yanlış böyledir…
“SADECE ‘GENÇLER ÖLÜYOR’ DİYEBİLDİK”
Yeni neslin siyasete bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gençler,çok haklı olarak siyasetten biraz ellerini ayaklarını çekmiş görünüyor.. Onunda sebebi şu 80 sonrası Türkiye’de depolitizasyon dediğimiz bir dönem başladı. Depolitizasyondan sonra 90’lardan bugüne kadar siyaset, Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretmedi. İşsizlik, enflasyon, insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, bu kölelik düzenin yıkılması için… Düşünün bir ülkenin bir ay içerisinde 7 genci polisler ya da polislerin yanında duran siviller tarafından öldürülüyor, onlarcası yaralanıyor, gözünü kaybediyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin siyaseti, buna hiçbir çözüm üretmiyor. İktidarıyla da muhalefetiyle de... Kim ne derse desin. Muhalefeti freni patlamış yokuş aşağı giden bir otobüsün yanında koşmakla yetiniyor. “Ay ayy bak gidiyoruz”, “Ayy ayy gençler ölüyor” diyebiliyor sadece. Ama bunu engellemek için herhangi bir şey yapamıyor. Dolayısıyla gençlerin siyasete bakışı, her zaman olduğundan daha fazla kötü diye düşünüyorum.
“UZUN SÜRE SİYASETTEN ÜRKTÜM”