Güncelleme Tarihi:
Nuri Bilge Ceylan’ın Altın Palmiye ödüllü, merakla beklenen filmi “Kış Uykusu” 13 Haziran Cuma günü vizyona giriyor.
Film, vizyona girmeden önce gerçekleştirilen basın gösterimine katılan sinema yazarları filmi değerlendirdi.
“RESTORASYON NİTELİĞİ TAŞIYOR”
SİYAD Başkanı Alin Taşçıyan:
Nuri Bilge Ceylan sinemasında her daim var olan Çehovyen damar Shakespeare ile buluşup, yönetmenin mükemmeliyetçi görsel estetiğini koruyarak ve kurguda üstün bir düzeye ulaşarak edebi lezzet veren bir yapıta dönüşmüş. Ataerkil toplumun yarı aydınını ve onun feodaliteden hiç kopmayan iktidar algısını eleştiren çok katmanlı metni son iki filmine kıyasla NBC sinemasında bir restorasyon niteliği taşıyor.
Oyuncularının olağanüstü performansları da hayranlık uyandırıcı.
"BENİM FİLMİM YARINA KALIR"
Hürriyet Gazetesi yazarı Uğur Vardan:
Aydının sınıfsal hal-i pürmelâli, tam da ana karakterinin isminin 'Aydın' olduğu 'Kış Uykusu'nda Nuri Bilge Ceylan bakışıyla alabildiğine didik didik ediliyor. Bu mesele Batı için çok çok eski bir geçmişin konusu belki (Rus cephesini 'Doğu' sayarsak da Çehov'dan bu yana). Bizim içinse Tanzimat'la başlayıp Cumhuriyet'in ayaklarını yere basmasıyla birlikte daha net bir şekilde kıyıya vuran, belki Yakup Kadri'nin 'Yaban'ıyla ilk kez sesini 'Gür' bir şekilde duyuran, sinemamızda ise özellikle '80 sonrası'nın suskun ortamında belli ölçülerde iç hesaplaşmaya giren yönetmenlerimizce sık sık uğranılan bir liman...
Bütün bu tabloda 'Kış Uykusu' yeni bir derdin peşine düşmüyor ama sinemamız ölçüsünde en uzun süreli ve vakti bol olunca da- daha derin bir alışverişin parçası oluyor. Tabii filmin zamanlama açısından şöyle bir preblemi var, tıpkı Onur Ünlü'nün 'Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi' gibi 'Aydın'a uzun süredir herkes vuruyor ve Türkiye'nin içinden geçtiği siyasal iklim itibariyle o artık bir 'Mazlum'... Ama Nur Bilge de şunu söyleyebilir, "Bu dönem gelip geçer ama benim filmim zamansızlık bağlamında yarına kalır..." İnşallah öyle olur... Ben en çok 'Taş atan çocuklar' meselesinin öyküye yedirilmesini, bütün psikolojik ayrıntılarıyla beğendim. Bir de Aydın'ın, kız kardeşi Necla tarafından yazıları üzerinden çok doğru noktalarla lime lime edilişini!.. Son olarak filmin ismi 'Taşra Sıkıntısı' da olabilirmiş...
"CEYLAN'IN EN GEVEZE FİLMİ"
Hürriyet yazarı Ömür Gedik:
Büyüleyici bir karakter çalışması yapılmış. Senaryo üzerinde de başarıyla çalışılmış. Senaryosu çok konuşkan bir film. Ceylan’ın önceki filmlerine gören diyaloglar çok fazla. Nuri Bilge Ceylan’ın en geveze filmi diyebiliriz. 3 saat 20 dakika olmasına rağmen sıkılmadan izledim. Oyuncuların her birine hayran oldum.
“TÜRKİYE PANORAMASINAUZANABİLİYOR”
Milliyet Gazetesi yazarı Nil Kural:
"Kış Uykusu", Nuri Bilge Ceylan'ın filmografisinin takdir edilen onlarca yönüne, sinemada ilk bakışta işlemesi zor görünürken edebi diyalogları yerleştirdiği bir yapım. Bunun üstesinden kusursuz şekilde gelen filmle yönetmen insan doğasından yola çıkarak Türkiye panoramasına uzanabiliyor. Sonuç olarak "Kış Uykusu", yönetmenin yaşayan en önemli sinemacılar listesinin tepelerindeki yerini daha da pekiştiriyor şüphesiz.
“USTALIK ESERİ”
Zaman gazetesi yazarı Ali Koca:
Kış Uykusu, Nuri Bilge Ceylan'ın ustalık eseri... Ceylan, başta 'İklimler' ve 'Üç Maymun' olmak üzere önceki filmlerinde izini sürdüğü, insanın karanlık yönleri ve kötücüllüğü üzerine kafasındaki soruları en yoğun haliyle, güçlü sinema dili sayesinde eşine az rastlanır bir ustalıkla önümüze koyuyor. Edebiyat ile sinemanın çok güçlü ve sıkı bir yol arkadaşlığının meyvesi olan film, Çehov'un zemininde ilerleyen güçlü damarına Tolstoy, Dostoyevski ve Shakespeare'i de ortak ederek adeta görüntülü bir 'başyapıt-romana' dönüşüyor. Kış Uykusu, sadece Türk 'aydınına' değil evrensel anlamda insanlığa acımasız bir ayna tutuyor. Herkesin kendini tenzih etmeden, iç dünyasıyla yüzleşerek izlemesi gereken bir film.
“BİR GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'Sİ ALEGORISI”
Habertürk yazarı Kerem Akça:
Sadece iki ayrı döneminin kilometre taşları Mayıs Sıkıntısı ve Üç Maymun ile bile sinema tarihimize adını altın harflerle yazdırmayı hak eden Nuri Bilge Ceylan, Kış Uykusu'nda da üzerine ince ince düşünülmüş çerçeveleme algısını sürdürüyor. Edebiyat arka planı ise Kapadokya zemininde Çehovyen bir yaklaşımla açığa çıkıyor. Haluk Bilginer, Melisa Sözen ve Ayberk Pekcan çok iyiler. Kış Uykusu, birçok açıdan okunabilecek, katmanlar açabilecek ve tartışılabilecek anlamlı bir günümüz Türkiye'si alegorisi. Ama yönetmen, her usta sinemacının deneyimlediği 'auteur sendromu'nu yaşıyor burada, aynen İklimler'de olduğu gibi. Diyalogların kontrolünü kaybedip teatralliğe yol açarken hikaye kurgusunu da iyi ayarlayamayınca, 120 dakikada daha sağlam temeller üzerine oturabilecek bir filme imza atıyor.
“ARTIK EDEBİYATLA RANDEVULAŞIYOR”
T24 yazarı Atilla Dorsay:
Nuri Bilge'nin sineması, artık resim ve fotoğraftan çok edebiyatla randevulaşıyor. Yönetmenin Çehov'dan esinlendiğini söylediği öykü, baştan sona bir dev roman havasında. Ama görselliği de savsaklamıyor ve bizlere az, ama öz görüntülerle enfes bir Kapadokya çiziyor. Ama en ilginci orada yaşanan ve içiçe örülü insan dramları. Özenle oluşturulmuş karakterlerin enfes bir kadroyla hayata geçirildiği film, izlendiği kadar dinlenen, gözümüze olduğu kadar ruhumuza da seslenen bir başyapıt. Biraz sabır gerektirse de artık asla aklınızdan çıkmayacak bir kişiler galerisi, bir kırık yaşamlar geçidi. Özellikle Haluk Bilginer, Melisa Sözen, Demet Akbağ ve Nejat İşler benim favorilerim.
“İKİ TANE 100’ER DAKİKALIK FİLM DE ÇIKABİLİRDİ”
BirGün yazarı Cüneyt Cebenoyan:
Nuri Bilge Ceylan damardan politik bir film yapmış. Politik sinema deyince akla gelen türden değil daha temelden politik bir film bu. Mülkiyet ilişkileri ve her türden hiyerarşik ilişki başrolde bu filmde. Politika bu değilse başka nedir ben bilmiyorum. Bugüne kadar bu filmle ilgili yorumlarda politika kavramına rastlamamış olmama hayret ediyorum. Söylendi, yazıldı da ben mi duymadım, yoksa söylenmedi yazılmadı mı? İkinci şık doğruysa, insanlar politikadan ne anlıyor, bilemedim. Politik sinema deyince akla Costa Gavras, Ken Loach, Yılmaz Güney ve Fernando Solanas filan gelir. Bu film tabii ki onların tarzında bir film değil. Hep söylenegeldiği gibi daha Bergman ve Antonioni gibi yönetmenlerin çizgisinde.
Nuri Bilge Ceylan sineması üst düzey bir sinema. Bu film de elbette sinema tarihimizin en iyi filmlerinden biri. Sadece bizim değil, dünya sinemasının da. Bunu bir kez cebe koyduktan sonra "Kış Uykusu"ndan Bir Zamanlar Anadolu kadar etkilenmediğimi söyleyebilirim. Uzun diyalogları bazen zorlayıcı buldum. Replikler doğalcılıkla, teatrallik arasında salındı. İki tane 100'er dakikalık film de çıkabilirdi Kış Uykusu'ndan sanki. İkisi de aynı derecede etkili olabilirdi ve eksiklik hissi de yaratmayabilirdi. Şunu söylemek istiyorum. Bu karakterler hakkında sonsuza kadar uzayan bir film yapabilir Ceylan. Ve o film de kendisini seyrettirir, hem de hayranlıkla. Ama 100 dakikada da bu karakterler hakkında yeterince fikir edinmiş olabiliriz. Küçük bir devamlılık kusuru (zarftaki paralar) ise Ceylan sinemasının kusursuzluğunda nazar boncuğu gibi duruyor.
"HERKESİ ACITICI BİR YÜZLEŞMEYE ZORLAYACAK"
Vatan gazetesi yazarı Eylem Kaftan:
Türkiyeli aydının ruhsal çatışmalarına 'Kış Uykusu' kadar içerden dalabilen bir filmle sinemamız ilk kez tanışıyor. Biraz yazıp çizen, sanatın kıyısından köşesinden geçen biri eserinin değerinin başkaları tarafından onaylanma ihtiyacıyla can yakıcı da olsa dürüst eleştiri ihtiyacı arasındaki tuhaf dengenin farkındadır. Karşılıksız iyilik olabilir mi, ruhumuzun kurtuluşu başkalarına yardım etmemizle sağlanabilir mi gibi varoluşsal sorular izleyen herkesi acıtıcı bir yüzleşmeye zorlayacaktır. Uzayıp giden kitabi tiratlar filmin cesaretli yani olarak da görülebilir, zaafı da. En sevdiğim NBC filmi olduğunu söyleyemem yine de.
“ÖDÜLÜ HAK ETTİĞİNE KUŞKU YOK”
Sol gazetesi/dergisi ve Altyazı dergisi yazarı Kaya Özkaracalar:
Kış Uykusu, N.B.Ceylan’ın sınıfsal eleştiri ekseni en belirgin filmi olmuş, hatta yalnızca Ceylan’ın filmografisi bağlamında değil, genel olarak Yeni Türkiye Sineması’nın bu açıdan en dikkate değer filmlerinden biri. Kış Uykusu’nun Cannes’da aldığı ödülü hak ettiğine kuşku yok; filmin süresinin uzunluğu da kesinlikle “sıkıcı” (!) bir seyir deneyimi yaratmıyor. Ancak, süresinin uzunluğu açısından değil ama içerdiği yan-öykülerin çokluğu açısından belki bir miktar fazlalık barındırdığı düşünülebilir; filmin finalinin, kiracı ailenin evindeki sahnenin bitiminde gelmesini tercih ederdim.
Altyazı dergisi yazarı Fırat Yücel:
Kış Uykusu'nun en büyük başarısı, karakterlerinin geçmişini şimdiki zamanda kuvvetli biçimde hissettirebilmesi. Filmin geçmiş duygusu müthiş yoğun. Diyaloglar kişisel çekişme halinde ilerliyor, yer yer safsataya bile varıyor, ama buna rağmen film ahlaki ve felsefi zeminini kaybetmiyor. Hatta Kış Uykusu'nun gücü tam da aşağılık kompleksi-muhtaçlık-iktidar düşkünlüğü döngüsünün yarattığı kişisel safsatanın altında yatan sınıfsal ve toplumsal içeriğe işaret edebilmesinde saklı.
“NURİ BİLGE; ‘MUTSUZLUĞUMUZUN KIŞINI’ ÇİZMİŞ”
Sinemamuzik.com yazarı Murat Erşahin:
Nuri Bilge Ceylan, insan ruhunun analizini yapmış. Edebiyat tadında, özel bir çalışma. Çehov ağırlıklı, insan ve karakter öyküsü; gurur, vicdan, ahlak, adalet, iyilik, kötülük, gerçeklik, bencillik, sevgi, kader, sınıfsal durumlar, yalnızlık, insan zavallılığı gibi içi dolu önemli kavramları, memleket meselelerini fon alarak yansıtmış perdeye. Özetle, Nuri Bilge; "mutsuzluğumuzun kışını" çizmiş. Oyuncu kadrosunun tamamı mükemmel. Film gayet iyi... Cannes'den Büyük Jüri Ödülü ile dönen "Bir Zamanlar Anadolu'da"nın, Altın Palmiye'li "Kış Uykusu"nun altında olmadığını da eklemek gerek bu arada. Ceylan, artık kendi filmleriyle karşılaştırılabilecek düzeyde bir sinemacı çünkü!
“KUSUR BULMAK ÇOK ZOR”
Beyazperde.com yazarı Kaan Karsan:
Herkesin aynı anda hem haklı hem de haksız olduğu bir hikayede küçük bir otelin içinde sıkışan ve korkunç bir iktidar mücadelesi içinde can çekişen insanların hikayesini ya da hikayesizliğini anlatıyor Nuri Bilge Ceylan. Süren bir teyakkuz ve bilinmezlik hali 200 dakikanın tamamına hakim. Kimse kazanmıyor çünkü herkes kaybediyor. Kış Uykusu'na kusur bulmak çok zor.
'SINIFSAL NEFRET'TEN KADIN-ERKEK İLİŞKİLERİNİN 'YALAN DOLAN'INA
Arka Pencere yazarı Murat Özer:
"Kış Uykusu"nu izleyen herkesin durduğu yere göre farklı değerlendirmeler yapacağını tahmin etmek zor değil. Alabildiğine 'dolu' bir film zira, 'ürkütücü' uzunluğunun içini hakkıyla dolduran bir film. Nuri Bilge Ceylan'ın 'sınıfsal nefret'ten kadın-erkek ilişkilerinin 'yalan dolan' temelli doğasına, oradan güncel politik göndermelere kadar uzanan temalar bolluğunu Çehov ortak paydasında buluşturmasıysa şapka çıkarılır cinsten. "Bir Zamanlar Anadolu'da"nın ikna etme eksikliğini giderdiği söylenebilir "Kış Uykusu"nun, yüzde yüz değilse de. Bu filme ve Ceylan'a dair söylenebilecek en 'imrenilesi' şeyse şu olur sanki: NBC, Türkiye'de hiçbir yönetmende olmayan, dünyadaysa pek az sinemacının ele geçirdiği 'lüks'ten faydalanmanın (ya da olumlu anlamda 'sömürmenin') en çok da "Kış Uykusu"nda üstesinden geliyor.
"DERİNLİĞİN HAKKININ VERİLDİĞİNDEN EMİN DEĞİLİM"
Evrensel gazetesi yazarı Çağdaş Günerbüyük:
Birçok müthiş detay içerdiğine, özellikle oyunculuk, görüntü bakımlarından başarısına kuşku yok. Kış Uykusu'nun girip çıktığı sınıfsal, kültürel, insani tartışmalar Kasaba'dan bugüne kadarki N.B.Ceylan temalarının yoğunlaşmış hali gibi. Ama karakterlerin kuruluşunda, diyaloglarda, hikayede bu derinliğin hakkının verildiğinden emin değilim.