Güncelleme Tarihi:
Murathan Mungan – Olmasa Mektubun / Yeni Türkü
Yani Türkü’nün insanın içini parçalayan bir besteyle tarihimize, beynimize ve kalbimize kazıdığı Olmasa Mektubun aslında bir Murathan Mungan şiiri. Bir şarkının nasıl bu kadar güzel sözlere sahip olabilir? Ancak o sözler tek başına da insanı derinliklere sürükleyen bir şiir olduğunda.
Olmasa mektubun,
Yazdıkların olmasa
Kim inanırdı
Senle ayrıldığımıza.
Sanma unutulur,
Kalp ağrısı zamanla
Herşeyi unutarak
Yaşanır sanma.
Neydi bir arada tutan şey ikimizi
Birleştiren neydi ellerimizi
Bırak bana anlatma imkansız sevgimizi
Sevmek birçok şeyi göze almaktır.
Baksana geçmişe,
Ne çok anıyla yüklü
Nerde o taverna,
Nerde sinema
Harcanmış zamanla
Yeniden yaşanmaz ki;
Geç kaldıktan sonra
Arama boşa!
Attila İlhan – Mahur Beste / Ahmet Kaya
Ahmet Kaya’nın tok sesinden çıkan bu acıklı sözler, her gamlı masanın duygulara tercümanı oldu uzun yıllar. O mahur beste çaldı, Müjgan’la biz ağlaştık.
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara
Nazım Hikmet – Ceviz Ağacı / Cem Karaca
Ceviz ağacının o yasaklı insanlar için söylenildiğini öğrendikten sonra çok daha anlamlı gelen bu şarkı, aslında Nazım Hikmet’in şiirinin bestelenmesi ve Cem Karaca’nın alaycı üslubuyla ölümsüzleşmiştir.
Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı“nda
Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı“nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı“nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı“nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var
Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul”a
Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım
Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul”u
Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı“nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
e.e Cummings şiirinden uyarlayan Barış Pirhasan – Yağmurun Elleri / Yeni Türkü
Yeni Türkü, bir başka şiiri inanılmaz notalarla beynimizde başka bir yere taşıyor. İçli sözler içli bir melodiyle birleşip, o yağmurlu günlerin en sevilen şarkılarından biri haline geliyor.
Küçücük bir bakışın
Çözer beni kolayca
Küçücük bir bakışın
Çözer beni kolayca
Kenetlenmiş parmaklar gibi…
Sımsıkı kapanmış olsam
Yaprak yaprak açtırırsın
İlk yaz nasıl açtırırsa
Yaprak yaprak açtırırsın
İlk yaz nasıl açtırırsa
İlk gülünü gizem dolu
Hünerli bir dokunuşla…
Hiçkimsenin yağmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Hiçkimsenin yağmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Bütün güllerden derin
Bir sesi var gözlerinin
Baş edilmez o gergin kırılganlığınla senin
Her solukta sonsuzluk ve ölüm
Yaprak yaprak açtırırsın
İlk yaz nasıl açtırırsa
Yaprak yaprak açtırırsın
İlk yaz nasıl açtırırsa
İlk gülünü gizem dolu
Hünerli bir dokunuşla
Hiçkimsenin yağmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Hiçkimsenin yağmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Bütün güllerden derin
Bir sesi var gözlerinin
Orhan Veli Kanık – Dedikodu / Levent Yüksel
Şiir ayrı bir eğlenceli, şarkısı ayrı bir mükemmel… Levent Yüksel’in de coşkulu ve iç titreten sesiyle birleştiğinde ise ortaya dünyanın en tatlı dedikodusu çıkıyor. Eleni’yi de mi öpmüş? Ya o Muallayı sandal atıp… Üstümüze iyilik sağlık!
Kim söylemiş beni
Süheyla´ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni´yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpe gündüz?
Melahat´i almışım da sonra
Alemdara gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galataya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Mualla´yı sandala atıp,
Ruhumda hicranını söyletme hikayesi?