Güncelleme Tarihi:
Uzaya yolculuk belli ki çocukluk hayaliniz, hayatınızın amacı. Uzay temalı albüm Dreamchaser’ı çıkarmak neden bu kadar uzun sürdü?
- Tüm albümlerimin ruhunda var bu uzay tutkusu. Bilinçaltım böyle çalışıyor. Aslında baştan beri hazırdım bu kadar ‘uzay’ kokan bir albüm yapmaya.
Nereden geliyor bu merak?
- Yıl 1969. 9 yaşındaki bir kız çocuğu televizyonun karşısında ağzı açık, resmen nefes almadan, gözünü kırpmadan insanlığın Ay’a ilk adım atışını izliyor. Ertesi gün sokakta, okulda büyüyünce astronot olmak istediğimi söylediğimi hatırlıyorum. Hep biliyordum onların vazgeçeceğini ama benim bir gün dünyaya uzaydan bakacağımı...
Space.com, geçenlerde uzay üssünde tabi tutulduğunuz sağlık testinin videosunu paylaşmış. Tüm o dakikalarca baş döndürmeleri, bir anda tepetaklak bırakmaları izlerken bile yoruluyor insan...
- Gerçekten de öyle! Tam bir çılgınlık. En beklenmeyene bile hazırlıklı olup olmadığının testi onlar. Saatler, günler sürüyor. Ve hiç de sanıldığı gibi eğlenceden ibaret değil.
Hazır mısınız peki?
- 1969’dan beri!
Eminim milyon kez anlatmışsınızdır. Fakat insan sormadan edemiyor hazırlık sürecini...
- Yoğun bir medikal süreç var. Uzayda başınıza gelebilecek en kötü senaryoları simülasyonla yaşatıyorlar size. Tüm duygularınız altüst oluyor. Sandığınızdan daha sağlam bir konsantrasyon gerektiriyor. Düşünsenize, hep bir yerçekimle bir mücadele hali. Sürekli tetikte olmalısınız. İşi biraz da ileri götürerek uzayda şarkı söyleyip kayıt yapmayı da planlıyorum.
Hayatınızın en unutulmaz şarkısı olacaktır...
- Emin değilim. Şarkı söylemek, dinleyiciyle bütünleştiğinde anlam kazanan bir his. Sevdiğim müzisyenlerle aynı sahnede, binlerce insanın gözüne, kalbine bakarak şarkı söylemeyi hiçbir şeye değişmem.
‘Ölmeden yapılacaklar listesi’ndekilerden birinin üstü çizildi. Sırada ne var?
- Bir sinema filmi çekmek. Hem yapımcısı hem yönetmeni olacağım bir film üzerinde çalışmak istiyorum. Tek ihtiyacım aylarımı, yıllarımı adamaya değecek bir hikâye.
Büyük cümlelerden kaçtım
Klasik müziğin, operanın geniş kitlelere ulaşmasında kilit bir rolünüz var. Fakat öncü, kraliçe, diva gibi sıfatları ısrarla reddediyorsunuz. Neden?
- Komik geliyor. Bu kapıyı ilk açan ben değilim çünkü. Dünyada klasik müzik söyleyen her müzisyenin katkısı var bu gelişmede. Pavarotti’yle, Bocelli’yle yıllarca birlikte konserler verdik, kayıtlar yaptık. Hiçbirimizin bu müzik türünü daha çok insana ulaştırma gibi bir hırsı yoktu. Birlikte çok kıymetli bir sinerji yarattık ve her şey kendiliğinden gelişti, büyüdü.
‘Operadaki Hayalet’ geçenlerde Broadway’deki 25’inci yılını kutladı. Gelmiş geçmiş en başarılı müzikalin bir parçası olmak nasıl bir his?
- Bir müzisyenin dünyada başına gelecek en güzel şey, sanırım. O zamanlar çok gençtim, farkında değildim ve müzikal pek de aklımda yoktu. Fakat şu an hayatta en çok gurur duyduğum şey. Beyazperdeye uyarlandı, yeniden sahnelendi, tekrar çekildi ama hiç eskimedi. Her versiyonundan ayrı gurur duyuyorum!
ABD müzik listelerinde Elton John ve The Rolling Stones’dan sonra en uzun süre zirvede kalan üçüncü İngiliz müzisyensiniz. Tüm bu ‘en’li laflar, rekorlar, ödüller baş döndürmüyor mu, bir noktadan sonra korkutucu gelmiyor mu?
- Herkes takdir görmek ister. Özellikle de işinizi tutkuyla, aşkla yapıyorsanız karşılığını görmek için atmadığınız takla kalmaz. Ama hayatı akışına bırakmayı öğrenmen lazım. Büyük laflar etmenin, kadere kafa tutmanın bir manası yok. “Bu sene Grammy almalıyım”, “Hayatımda şöyle bir değişiklik yapmam” lazım gibi cümleler kurmadım hiç. Kalbinizi koyup gerçekten çalıştığınızda hayat size adil davranıyor zaten.
AH O ÇOCUKLUK ANILARI...
Hayatınızda en mutlu olduğunuz anlar... Yıl kaç? Neredesiniz, yanınızda kimler var?
- Londra’dayım. Yaş 5, bilemedin 6... Her dakika masal gibi. Çok küçüksün ama çok güçlüsün. Etrafın seni çok seven insanlarla dolu. Ailendeki herkes pamuk gibi, huzur verici. Gördüğün, duyduğun her şey sana mucize gibi geliyor. O kadar renkli ve büyüleyici... Her güne yeni bilgiyle uyanıyorsun. O anların değeri paha biçilemez.
Peki, en çok neye gülersiniz?
- İki minyatür dakhund cinsi köpeğim var. Tipleri o kadar komik ki onları izlerken gülmeden duramıyorum.