Sanatta iddialı bir yıl

Güncelleme Tarihi:

Sanatta iddialı bir yıl
Oluşturulma Tarihi: Aralık 31, 2016 15:41

İKSV tarafından 16 Eylül-12 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek, ‘iyi bir komşu’ temalı bienali; küratörleri, sanatçı ikili Elmgreen & Dragset anlattı.

Haberin Devamı

15. ULUSLARARASI İSTANBUL BİENALİ’NİN KÜRATÖRLERİ ELMGREEN & DRAGSET: SANA BENZEYENLERLE BİR ARADA YAŞAMAK KOLAY ÖNEMLİ OLAN YENİ HAYATLARA AÇIK OLMAK 

Banu TUNA

İyi bir komşu, evinde hayvan beslemeyen bir aile midir? Ya da sizinle aynı gazeteyi okuyan biri? Veya asla şikayet etmeyen midir? Hiç parti vermemiş,  ayakkabılarını kapının dışında bırakmayan, siz hastayken size yemek yapan biri midir? İyi bir komşu, komşu bir ülkeden olabilir mi? Yoksa iyi bir komşu, sadece duygu yüklü bir çocukluk anısı mıdır? İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 15. kez düzenlenecek İstanbul Bienali’nin teması “İyi Bir Komşu”. İskandinav küratörleri Elmgreen & Dragset sanatçı ikilisi, “Milliyetçiliğin yeniden yükselişine tanık olduğumuz mevcut küresel jeopolitik durumu göz önüne alınca, işbirliği halinde yürütülen çabalara ve süreçlere dayalı bir bienal hazırlayabilmek bizim için daha da önem kazanıyor. Bir bienal, pekâlâ bir diyalog platformu olabilir ve farklı fikirlerin, bakış açılarının ve toplulukların birlikte var olabileceği bir biçimde yapılabilir. İyi bir komşu, ev kavramını farklı açılardan ele alacak. Bu sergi, özel alanlarla ilişkilenen farklı yaşam tarzlarını ve içinde yaşayanlar olarak bizlerin evdeki alanları en iyi şekilde kullanma ve kişiselleştirme biçimlerimizi araştıracak” diyorlar. 1995 yılından bu yana birlikte çalışan sanatçılarla komşuluk, İstanbul, 21. yüzyılın haleti ruhiyesi  ve 2016’nın kelimesi seçilen post-truth (Hakikat-ötesi) kavramı üzerine konuştuk.

Haberin Devamı

Daha evvel birkaç kez İstanbul’da bulundunuz. İlk gelişiniz 2001’deydi yanılmıyorsam. Bugün şehre baktığınızda ne görüyorsunuz?

- İstanbul 2001’den beri epey modernleşti, fiziksel anlamda pek çok değişimden geçti. Şehrin silueti bile farklı görünüyor artık. Sanat çevresi de değişti, pek çok yeni mekan var, sanat ortamı daha fazla çeşitlilik barındırıyor.

Siz bu değişimi, değişimin yönünü nasıl yorumluyorsunuz?

- Pek çok başka yerde olduğu gibi İstanbul’da da sermayenin sözü geçiyor. Berlin’de de böyle. Şehir merkezlerinde, limanlarda soylulaştırma projeleri yapılıyor ve buna ayak uydurmak zor. Londra’da eskiden işçi sınıfının yaşadığı mahalleler birden havalı yerler haline geldi, şık kafeler açıldı ve soylulaştırma projeleri uygulandı. Elbette işçi sınıfı da artık maddi olarak karşılayamadığından o mahallelerden taşınmak zorunda kaldı. Zarif, nazik değişimlere ihtiyaç var, çünkü şehirlerin de güncellenmesi gerekir ama bir de yerel nüfusu dışlayan vahşi projeler uygulanıyor.

Haberin Devamı

Sanatta iddialı bir yıl

İyi bir komşu teması zaten aklınızı kurcalayan bir şey miydi, yoksa özellikle İstanbul için mi düşündünüz?

- 2009 Venedik Bienali’ne katıldığımız işimizde de komşuluk üzerine kafa yormuştuk. Özel alanların birbiriyle ilişkisi, birlikte yaşamanın mikro seviyedeki örnekleri ilgimizi çekiyordu. Sonra fark ettik ki, pek çok sanatçı komşuluk ilişkileri üzerine düşünüyor. Geçen yaz İstanbul’da tarihçilerle ve başka uzmanlarla konuştuk, komşuluk ilişkilerinin geçmişini dinledik. Ayrıca bugün şehrin değişen demografisini anlamak için bir araştırma şirketinden veriler aldık. İstanbul’a kırsaldan gelenlerin ne hissettiği bizim için çok önemli. Önyargılar veya varsayımlarla davranmak istemiyoruz. Gerçekler bizim için önemli. O yüzden verileri araştırıyoruz. Ama neticede bu uluslararası bir sanat etkinliği. İstanbul da olacak ama sadece İstanbul hakkında olmayacak. Başka ülkelerdeki komşuluk ilişkileri de önemli. Sanatçıların hepsi farklı geçmişlerden, farklı ülkelerden geliyor. Dolayısıyla farklı bakış açılarıyla, komşuluk ilişkileriyle karşılaşacağız. 

Haberin Devamı

Amerikan seçimlerinde Trump’ın zaferiyle büyük şok yaşayan demokratların körlüğünü, kendilerine benzer insanlarla aynı mahallelerde yaşamalarına ve farklı fikirleri, hayatları duymamalarına bağlamıştı sosyologlar. İstanbul’da da bu var, benzer sosyal gruplar aynı mahallelerde yaşamayı tercih ediyor. Aynı gazeteleri okuyor, aynı kanalları seyrediyor, aynı şeylerden bahsediyorlar.  

- Aynı şeyi İngiltere Brexit sürecinde yaşadı. Tabloid medya her gün bile bile yalan haberler veriyordu. “AB’den çıkarsak, daha çok paramız olacak” dediler. Her gazeteci bunun yalan olduğunu bilir. Küresel bir sorun bu. Sosyal medyada yalan haber kanalları var. Bu yalanları her sabah posta kutunuzda, Facebook sayfasında buluyorsunuz. Kendine benzeyenlerle birarada olmaya gelince... Sanat dünyasında da bu tür şeyler oluyor, çünkü çok daha kolay ve rahat seninle aynı düşünenlerle bir arada yaşamak. Ama her zaman farklı bilgilere, hayatlara açık olmak lazım. En azından ne olup bittiğini anlamak için bu şart. Aynı kafada insanlarla bir arada olmayı seçmenin bir sebebi de korku. Aynı korku insanları yabancı düşmanı yapıyor. O korkuyu azaltmalıyız, insanlara korkmamalarını söylemeliyiz. Bienalde de buna çabalayacağız, insanları gelip ziyaret etmeye teşvik edeceğiz. İzleyici de sanat dünyasının bir parçasıdır.

Haberin Devamı

Sanatta iddialı bir yıl

Gerçeği çarpıtmaktan bahsetmişken, yılın kelimesi seçilen ‘post-truth (Hakikat-ötesi)’ kavramı üzerine kafa yordunuz mu?

- Elbette. Ne söylediğinizin hiç önemi yok, sesiniz ne kadar yüksek çıkıyorsa, o kadar güçlü oluyorsunuz. Bu çok korkutucu. 2017’de de devam edecek gibi görünüyor bu eğilim.

Sanatçıların da komşuları var. Örneğin İstanbul’un Tophane semtinde sanatçılar komşularıyla sık sık sorun yaşıyorlar çünkü muhafazakar yapıya sahip mahalle, açılan galerilerden, müzik mağazalarından kurtulmak istiyor. Açılış baskınları, tehditler, yaralamalar oluyor.

- Uzun yıllar önce Milano’da bir galeri ile çalışıyorduk. Galerinin bulunduğu mahalle işçi sınıfının yaşadığı bir yerdi. Bu son derece şık sanat galerisi mahallede sırıtıyordu. Sonra bir de sergilere gelen insanlar vardı, onlar da mahallenin demografisiyle örtüşmüyordu. Galerinin bahçesinde bir performansımız vardı ve üst katın penceresine yaşlı bir kadın çıkarak bize bağırmaya başladı. “Pazar günü bu ne gürültü, insanların dinlenecek bir günü var” gibi şeyler söyledi. Bir sanat eseri, daha geniş kitlelere nasıl ulaşır üzerine pek çok seminere katılmıştık. O yaşlı hanımın bize bağırması iyi bir başlangıç değildi, yeni bir başlangıç yapmaya karar verdik. Bizim ona ulaşmamız lazımdı. Bir sonraki sergimizden önce kadını ziyaret ettik. Mutfağı, tam galerinin üzerindeydi ve zemin zaten dökülüyordu. Yeni bir mutfak karşılığı, zeminde geçici bir delik açmamıza izin vermesini rica ettik. Deliğin üzerine cam fanus yerleştirdik. Deliğin altına da merdiven koyduk. Sergiyi gezenler, merdivenden çıkıp kadının mutfağına göz gezdirebiliyordu. Bir süre sonra bu iş yaşlı kadının çok hoşuna gitti. Yemek yaparken, birileri mutfağından içeri başını uzatıp duruyordu. Sergi bittikten sonra galeriye gelmeye başladı. O vakte kadar kendini alt katındaki havalı sanat galerisi ile hiç ilişkilendirmemişti. Elbette çatışmalar her zaman çözülemeyebilir ama denemeliyiz.

Haberin Devamı

Sanatta iddialı bir yıl

Peki ülkelerin komşuluk ilişkileri? Mülteci meselesine yer verilecek mi Bienal’de?

- Komşuluktan bahsederken değişen nüfus yapısından bahsetmemek olmaz. Mülteciler, bu değişimin büyük bir parçasını oluşturuyor. Bu sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın sınavı. Elbette, bu konuda da işler olacaktır ama sanatçıları belirli temalara zorlayamayız. Dünyadaki politik gelişmeleri sanatçının işine dahil etmesi önemlidir ama sanatçının kimliğini koruması da önemli.

Tema komşuluk olduğuna göre Bienal’e yeni mekanlar eklenecek mi?

- Mekanların birbirine yakın olmasına önem vereceğiz ki, komşuluk duygusu öne çıksın. Yürüyerek gidilecek mesafede olmaları önemli. Böylece bir mahalle yaratmış olacağız ve sanatçılar da birbirlerine komşu olacaklar.  Kısa bir süre için bile olsa yarattığımız suni mahallede, farklı dinler, diller, kültürler yan yana var olacak.

 

21 YILDIR BİRLİKTE ÇALIŞIYORLAR 

Danimarkalı Michael Elmgreen ile Norveçli Ingar Dragset 1995’ten bu yana birlikte çalışıyor. İnce bir zeka ve kendine has mizah barındıran eserleri, yerleştirme, heykel, performans ve tiyatro dâhil pek çok sanat türüne uzanıyor. Sosyal ve kültürel meseleleri sık sık işlerine konu ediniyorlar. Örneğin 1997’de ‘Güçsüz Yapılar’ adını verdikleri bir seri heykel ve yerleştirme ile ‘Güç Yapıları’ kavramını ters yüz etmişlerdi. Eserleri, dünyanın belli başlı bienallerinde sergilenen sanatçılar, 2000 yılında New York Guggenheim Müzesi tarafından verilen Hugo Boss Ödülü’nün son aday listesinde yer aldı ve 2002 yılında Berlin, Hamburger Bahnhof, Ulusal Galeri Ödülü’ne layık görüldü. Elmgreen & Dragset, 2012’de Londra, Trafalgar Meydanı’ndaki Dördüncü Kaide Komisyonu’na seçildi. 2015’te ise Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden (NTNU) fahri doktor unvanı aldılar. İkilinin tiyatro oyunları arasında, Drama Queens (Drama Kraliçeleri) ve Happy Days in the Art World (Sanat Dünyasında Mutlu Günler) yer alıyor. Sanatçıların geçen ay New York’taki Rockefeller Center’ın önüne yerleştirilen Van Gogh’s Ear (Van Gogh’un Kulağı) adlı dik yüzme havuzu heykeli büyük ilgi uyandırdı.

Sanatta iddialı bir yıl

 

 

 

Aİ WEİWEİ SERGİSİ Mİ GELİYOR?
Erkan Aktuğ/ erkan.aktug@radikal.com.tr

Merakla beklenen İstanbul Bienali, Sabancı Müzesi’nde Feyhaman Duran portreleri, İstanbul Modern’in yıkılmadan önceki son sergisi... 2017’nin sanat etkinlikleri arasında bir de sürpriz olabilir.

 

* Teması ‘iyi bir komşu’ olarak belirlenen 15’nci Uluslararası İstanbul Bienali, 16 Eylül-12 Kasım arasında ücretsiz olarak görülebilecek.

* Çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul, bu yıl ilk kez Bienal’in açılış haftasında; 14-17 Eylül’de düzenlenecek.

* Hatırlarsınız; geçen sene dünyaca ünlü, Çinli sanatçı ve aktivist Ai Weiwei İstanbul’a gelmiş, Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer’le görüşmüştü. Henüz açıklanmadı ama Bienal’in açılış haftası olan eylül ortasında Sabancı Müzesi’nde dev bir Ai Weiwei sergisi görürseniz şaşırmayın.

* Sabancı Müzesi, ocak sonunda ise Türkiye’de portre resmin öncü isimlerinden Feyhaman Duran’ın kapsamlı bir sergisine ev sahipliği yapacak.

* İstanbul Limanı olarak da bilinen Salıpazarı’ndaki antrepoda hizmet veren İstanbul Modern, yeniden yapılmak üzere yıkılmadan önce ‘Liman’ başlıklı büyük bir sergiye hazırlanıyor. 11 Ocak’ta açılacak serginini küratörleri Çelenk Bafra ve Levent Çalıkoğlu.

 

TANIDIK SİMALAR SAHNEDE OLACAK

Sanatta iddialı bir yıl

Murat Daltaban, Şebnem Bozoklu, Ece Dizdar... Televizyonda ve sinemada izlediğimiz ünlü oyuncuları bu sezon da sahnede görebileceğiz.

Bahar Çuhadar/ bahar.cuhadar@radikal.com.tr

 

* Şahika Tekand seyirciyi; son işi ‘Godot’yu Beklerken’den sonra bir başka Beckett’le mest etmeye hazırlanıyor. 2012’deki Uluslararası Tiyatro Festivali’nde İstanbul Şehir Tiyatrosu prodüksiyonu olarak izlediğimiz ‘Oyun’ bu kez farklı bir yorumla sahnede olacak.

* Sezonun merakla beklenen (prömiyeri 2016’nın son günlerinde yapıldı) bir işi de DOT’tan: Zinnie Harris, gezegenin ahvalini etkileyici bir metnin içine sarıp sarmalamış ‘Nefesinizi Nasıl Tutarsınız’da. Murat Daltaban, rejisini yaptığı oyunda rol de alıyor.

* Aysa Prodüksiyon; iki ayrı, ikisi de yer yer eğlenceli, yer yer hüzünlü kadın öyküsüyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor: ‘Topuklu Terlik Süt Yapar’ ve ‘Bukleler’.

Sanatta iddialı bir yıl

* TOY İstanbul yeni işlerle dolup taşacak. Bunlardan ‘Mavi Oda’, David Hare’nin yazdığı, Meltem Cumbul’un yönettiği bir iş. Şubatta sahnede olacak.

* Ekranın ve beyazperdenin pek çok tanıdık simasını bu sezon da sahnede göreceğiz. Örneğin; Şebnem Bozoklu, Kemal Hamamcıoğlu imzalı ‘Kaplan Sarılması’yla TOY İstanbul sahnesinde olacak.

* Geçen sezon ikinci kat’tan kopan ekibin kurduğu B Planı bizi ‘İstila!’ isimli bir Ortadoğu/göçmenlik/ayrımcılık temaları arasında dolanan bir işe bekliyor. Jonas Hassen Khemiri’nin yazdığı oyunun çevirisi ve rejisi Sami Berat Marçalı’ya ait.

* Craft Tiyatro da iki yeni oyunla, ‘Yutmak’ ve ‘Yen’ ile seyirciyle buluşacak. ‘Yutmak’ın kadrosunda Ece Dizdar ve Başak Daşman var.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!