Fotoğraf: Nazlı ERDEMİREL
Oluşturulma Tarihi: Mart 05, 2020 08:36
Osmanlı sadrazamı Cevat Paşa’nın yeğeni Fahrelnissa Zeid, modern ve soyut sanatın Türkiye’deki ilk kadın temsilcilerinden. Eserleri tüm dünyada ilgiyle kabul görmüş Zeid’in gençliğinde yapmaya başladığı ve 1975’te Amman’a taşındıktan sonra hayatının son döneminde ağırlık verdiği portrelerinden bir seçki, Beyoğlu’ndaki Dirimart’ta sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Dünyaca ünlü ressamı ve 5 Nisan’a kadar açık kalacak “Üç Kişilik Oyun” adlı bu sergiyi sanatçının oğlu Prens Ra’ad bin Zeid ile konuştuk.
◊ Fahrelnissa Zeid, eserleri küresel sanat dünyasında her daim büyük ilgi gören, döneminin en başarılı sanatçılarından biri. İlk eserini ne zaman çalıştı?
- Bildiğimiz, elimize ulaşmış olan en erken resmi, anneannesinin 1915 tarihli gerçekçi bir portresi. 25 x 21 cm boylarında.
◊ Fahrelnissa Zeid’in ülkeleri aşan sanat hayatını anlamaya çalışırken; pek çok sanat kitabında vizyonuna yönelik çeşitli tezlerle karşılaşıyoruz. Kimi oryantalist olarak tanımlarken, bazı kitaplar Bizans sanatından etkilendiğini yazıyor, kimi yerlerde ise modern sanatın, soyut resmin öncülerinden olduğu tezi korunuyor... Sizce bunların hangisi annenizin vizyonu ile örtüşüyor? Siz nasıl tanımlıyorsunuz?
- O çağın ötesindeydi. Aktivistti, hareket halindeydi. Sanata değişiklikler getirdi, dönüşümüne öncülük etti. Bizans’tan etkilendi, mozaikten, İznik’ten etkilendi... Oryantalist diye tanımlamak doğru olmaz. O bütün medeniyetleri sentezlemeye gayret ederdi.
◊ Hikayesi, kişiliği ve sanat anlayışını yansıttığı eserlerinden oluşan bu sergiye olan ilgiyi nasıl buldunuz? Nasıl bir sergi oldu?
- Çok memnunum. Annemin hâlâ bizi gözlediğini hissediyorum. Burada olsa çok mutlu olurdu, tam istediği gibi bir sergi olmuş.
Fahrelnisa Zeid son nefesine kadar hep resim yaptı◊ Anneniz; iç dünyası, yetenekleri ve bunların dışavurumunu resimlerine yansıtmayı başarmış bir kişilik. Sanatçıyı eserlerini oluştururken gözlemleyen en yakın isim olarak o günlerden bahseder misiniz?- Annem son nefesine kadar hep resim yaptı. Hiç durmazdı. Sevdiği insanları seçerdi, onların resimlerini yapardı. Bazen saatlerce atölyesinde vakit geçirir; gündüz gece bilmezdi. Londra’da yaşadığımız dönem Paris’te atölyesi vardı. Londra’da davetlere giderken Paris’te hayatı hep atölyede geçerdi.
◊ Şaşırtıcı kariyeri olan sanatçının en çok merak edilen tarafı; o büyük tuallere o resimleri o yıllarda nasıl yaptığı. Bu gerçekten hayranlık uyandıracak bir güç yansıması... - Onun için özel fırçalar yaptırmıştık. Çok hızlı, dinamikti. Tuvalin karşısında hep hareket halindeydi.
◊ Sanatçı ilk dönemlerinde klasik, figüratif resimler, sonra geometrik desenlerle soyut çalışmalara imza atmış. Ardından portrelere ağırlık vermiş. İstanbul’da açılan bu sergi hangi yıllara ait eserleri kapsıyor?- Bu sergide annemin 1926’da yaptığı Füreya Koral portresinden 1988 tarihli çok geç dönem portresine kadar geniş bir seçki bulunuyor. Sergi, annemin modeliyle yakınlık derecesi ve eserlerin kronolojisi dikkate alınarak usta bir titizlikle düzenlenmiş.
RESİM YAPARKEN İÇİNE KAPANIRDI
◊ Zeyd’in hayatı Osmanlı’nın Türkiye’ye dönüşme sürecine yetişiyor. Medrese bağları da olmuş asker bir babanın kızı. Siz çocuklarına Fransızca eğitim verilse de Türk kökenli kimliklerini korumaları öğretilmiş. Doğru mu? Sizce bu çeşitlilik; annenizin tarzını, kültürel mozaik yönüyle etkilemiş olabilir mi?- Annem hep Türk kültürü ve geleneğine bağlıydı. En sevdiği yemekler, gitmeyi en çok sevdiği yerler vardı hep. Türkiye’nin dönüşümünde reformlardan çok etkilendi diyebilirim; karakterine ve sanat üretimine ivme kattı. Ben hem Türkçe, hem İngilizce, hem Fransızca eğitim gördüm, birçok şehirde yaşadım. Annem uluslararası bir kadındı.
◊ Sanatını icra ederken annenizi en zorlayan durum neydi?- Annem resim yaparken genellikle içine kapanırdı. O zamanlarda neredeyse tüm dünya ile iletişimini kesmiş olurdu. Kimseyi duymadan saatlerce çalışabilirdi. Resmetme pratiği onun için bir çeşit
mücadeleydi. Ancak bir yandan resmetmek onun yaşama enerjisinin en büyük kaynaklarındandı. Hasta yatağında bile öldüğü güne kadar hep resim yaptı.
20. YÜZYILIN EN ÖNEMLİ SANATÇILARINDAN
◊ Hayatındaki durumları ya da iç dünyasını en iyi yansıttığını düşündüğünüz eseri hangisiydi? - Annemin “Cehennemim” adlı eserinin pratiğinde çok önemli bir yeri olduğuna inanıyorum. İstanbul Modern Sanat Müzesi’nin koleksiyonunda bulunan bu eseri annem çok yakın bir arkadaşının vefatı üzerine yapmaya başlamıştı. Onun için acı bir kayıptı ve hayatın aslında nasıl da gelip geçici olduğuna dair düşünmeye başladığı bir dönemdi. İşte “Cehennemim” de böyle bir dönemde ortaya çıktı. Bu resmin onun iç dünyasını çok iyi anlatmasının yanı sıra kariyerindeki en önemli yapıtlardan biri olduğunu da düşünüyorum.
◊ O dönemler fazla kadın sanatçıların olduğu bir dönem de değil. Beğendiği sanatçılar kimlerdir? - Kandinsky, Pieter Bruegel ve Peter Paul Rubens’ten çok etkilenirdi. Ayrıca Raffaello’nun “Madonna”larını, Lucas Cranach’ın “Venüs”ünü çok severdi.
◊ Bugün eserleri global sanat dünyasında 1 milyon, 2 milyon dolara satılıyor. Osmanlı döneminin sonu ve modern Türk devleti, Cumhuriyet döneminin kuruluşunu yaşayan ve aynı süreçlerde; Paris, Londra, New York, Almanya ve Ortadoğu’da sanatını icra ederek var olan bir “kadın” sanatçının eserlerine gösterilen global ilginin sizleri şaşırtmadığını düşünüyorum. Ne düşünüyorsunuz? - Annem 20’nci yüzyılın en önemli sanatçılarından biriydi. Dünya çapında daha büyük bir tanınırlığa sahip olması ise 2017 yılında önce Tate Modern’de, ardından Deutsche Bank KunstHalle’de yapılan retrospektif sergileriyle gerçekleşti. 2018 yılında bu sergilerde gösterilen yapıtlardan bir seçki de İstanbul’da gösterilmişti. Bunun Türkiye’deki izleyiciler açısından çok önemli olduğunu düşünmekteyim. Annemin sanatının dünyanın herhangi bir ucundaki bir insanı etkileyip ilham verebiliyor olması benim için çok değerli.
YARATMA ENERJİSİYLE DOLUYDU
Son olarak; Prenses Fahrelnissa Zeid’in kişiliği, eserleri ve bu sergi hakkında söylemek istediklerinizi alalım...- Annem sonsuz bir yaratma enerjisiyle doluydu. Baktığı her şeyde güzelliği, doğal olanı görmeye çalışırdı. Resmetmeye başladığında durmak bilmezdi. Gittiği her yere eskiz defterini taşır, çizebildiği her an çizerdi. İstanbul’da gerçekleşen bu sergide ise aile bireylerini, sanat dünyasından tanıdıklarını ve arkadaşlarını resmettiği portreler yer alıyor. Tüm o tanıdığım insanlara ait portreleri bu sergide yeniden bir araya gelmiş bir şekilde görmek benim için oldukça duygulandırıcı ve heyecan verici. Böyle bir sergiyi gerçekleştirdikleri için Dirimart’ın kurucusu Hazer Özil’e ve ekibine müteşekkirim.
LONDRA’DAKİ SERGİSİNİ KRALİÇE ZİYARET ETTİEserleri tüm dünyada ilgiyle kabul görmüş Prenses Fahrelnissa Zeid, sanatın farklı dallarında yetenekleri olan sanatçı bir aileden geliyor. Sanayi-i Nefise’nin ilk kadın mezunlarından olan Zeid, resim öğrenimine Paris’teki Académie Ranson’un Stalbach Atölyesi’nde, sonrasında İstanbul’daki Namık İsmail Atölyesi’nde devam eder. 1934 yılında Irak’ın Ankara temsilcisi Emir Zeid ile evlenir. O tarihten sonra akıllarda ‘
Ressam Prenses’ olarak yer eder. İlk kişisel sergisini 1944’te Maçka’daki evinde açan Zeid, II. Dünya Savaşı sonrası yaşadığı Paris, Londra, New York, Brüksel ve daha birçok şehirde yapıtlarını sergiler. Zeid’in Londra’daki ilk sergisinin ziyaretçilerinden biri de Kraliçe Elizabeth’tir.
1976 yılında Amman’a yerleşerek kendi adını taşıyan bir sanat enstitüsü kurar. Hayatının sonuna kadar enstitüye destek vererek üretimine devam eder ve 1991’de Amman’da hayata veda eder.