Pınar Salahoğlu’: 'Tolstoy’u kişisel gelişim kitabı gibi okuyabilirsiniz'

Güncelleme Tarihi:

Pınar Salahoğlu’: Tolstoy’u kişisel gelişim kitabı gibi okuyabilirsiniz
Oluşturulma Tarihi: Kasım 12, 2016 13:32

Anı yaşa, olumlu düşün, evrene enerji gönder… Neredeyse her güne yeni bir sloganla başlıyoruz. Kişisel gelişim kitapları birbiri ardına çıkadursun, bu konuya çekimser yaklaşan insanların sayısı da az değil. Pozitif dergisinde yazan bütünsel yaşam danışmanı Pınar Salahoğlu’yla tam da bu nedenle buluştuk.

Haberin Devamı

 İçinde “Anı yaşa” ifadesinin geçmediği bir kişisel gelişim röportajı yapılabilir mi?

-Karşınızdaki kişiye bağlı. Benim anlatacaklarımın içerisinde mutlaka bu ifade geçecektir. İsterim ki sürekli duyduğumuz bu ifadeyi bir de benden dinleyin. Bizler gelecek hakkında düşünüp, planlar yaparken sürekli olarak geçmişten gelen deneyimlerimizin seslerinden yararlanırız. Yani deneyimlediğimiz anlar aslında gelecekteki geçmişimizdir. Bunu düşünmeye biraz  zaman ayırırsanız fark edeceksiniz ki asıl işimize yarayacak şey iyi bir geçmiş yaratmak. Bu da şu anlama geliyor, hiç durmadan akan zamanın o anda kalitesini artırmak ve yine o anın hakkını vererek yaşamak. En basiti nefes almanız üzerine odaklanarak bile kendinizi şu ana getirebilirsiniz. Bunun gizemli bir yanı yok, değil mi? Nefes her zaman sizinle beraber. Bu yazıyı okurken bile nefes alıp verdiğinizin farkında olmak anı yaşamaktır.

Haberin Devamı

Türkiye koşullarında anı yaşamak ne demek?

-İnsanların endişelerine baktığınızda hep gelecek üzerine olduğunu görürsünüz. Hepimizin hayatında sıkıntılar ve korkular var. Ülkenin gidişatıyla ilgili devamlı olarak hissedilen bir tedirginlik duygumuz ya da korkumuz varsa işe önce bu duyguyu kabul ile başlayacağız. Kabullenmek yargılama enerjisini azaltacağı için konu hakkındaki stresi ya da negatif duyguyu azaltır. Az önce de anlatmaya çalıştığım şey geçmişi tekrar etmek ya da ortadan kaldırmak istiyorsak anı yaşayacağız. Şu andaki bilincimizin niteliği önemli. Yaşadığımız olumsuz ruh hali arzu ettiğimiz şeyi kendimize çekmek yerine onun ortaya çıkmasını engelleyecektir. Ancak ve ancak zihni ona ihtiyacımız olmadığı zamanlarda sessizleştirmeyi öğrendiğimizde varlığımızla bütünleşebiliriz. Bireysel olarak sorumluluk alma vakti geldi geçiyor bile. Olanı biteni yargılayarak bir yere varamayacağımızı artık öğrendik. O zaman yapılacak şey herkesin önce kendi sorumluluğunu eline alması.

Pınar Salahoğlu’: Tolstoy’u kişisel gelişim kitabı gibi okuyabilirsiniz

Haberin Devamı

Bir de hep “Olumlu düşünün” diyoruz. Bu, kişisel gelişimin vazgeçilmez bir parçası oldu ve herkesin de dilinde. Beyindeki nöronlar ne kadar olumlu düşünürseniz, o kadar çok olumlu düşünce ağı geliştiriyor. O yüzden aklınızdan olumsuz bir şey geçtiği zaman kendinizi tutup bir gülümseyin; “Neden bunu yapıyorum” dediğinizde o olumsuz düşünce kendiliğinden yok olacaktır. Unutmayın bizi mutsuz kılan yaşadıklarımız değil, yaşadıklarımıza yüklediğimiz anlamlar. Olayları inançlarımız ve kalıplarımızla değerlendiriyoruz. Yani biraz bakış açılarımızla oynamamız gerekiyor.

 

Her zaman kolay olmuyor ama.

-Spor yaparken bir hareketi tam olarak yapabilmek için bazen yüzlerce tekrar gerekiyor. Basketbol topunu ilk elinize aldığınızda attığınız şutla, tekrar sonrası atılan şutun kalitesi aynı olabilir mi? Tekrar ettikçe zamanla pozitif tarafa geçtiğinizi göreceksiniz. Herkese ve herşeye sevgi vermek, sevgi enerjisini artırmak çok önemli. Ardından şükür. Bir kere her sabah size verilen nimetlere şükrederek başlayın diyorum ben. “Bugün yine güneş doğdu ve ben buna şahidim” deyin. Sonra mutlaka su için. Sağlıklı beslenme, kişisel gelişim, egzersiz, nefes ve meditasyon… Bunların hepsi bir bütün olmak zorunda. Biz bunların hepsini hayatımıza bir şekilde almak durumundayız. Gün içinde çalışırken de nefes çalışabiliriz. Yada meditasyon yapabiliriz. Ben bunları nasıl yapabileceğinizi anlatıyorum eğitimlerimde. En iyi egzersiz yürüyüş. Aynı zamanda bir meditasyonda. Ve vücudunuzun ihtiyacı olan besinlerin özenle seçilmesi gerekiyor. Bedenimize mabedimiz, ruhumuza cennetimiz gibi davranacağız. Yediklerimiz ruh halimizi etkiliyor. Cicero’nun bir sözü var; hasta bir bedenle nasıl sağlıklı olmak mümkün değilse, huzursuz bir zihinle de sağlıklı olmak mümkün değildir.

Haberin Devamı

Mevcut durumdan memnun olmayıp kendilerine farklı hayatlar kurmak için gitmek isteyen birçok insan var. Ama insan gittiği her yere kendini götürüyor. O yüzden gitmek yerine önce kendi problemimize odaklanmalıyız. Ülkeyi biz oluşturuyoruz, onun için de herkes önce bir dönüp kendine bakarsa, “niye bunu yaşıyorum” diye sorarsa perdeler işte o zaman açılacak. “Ben bu şartlar altında nasıl olumlu düşüneceğim” diyebilirsiniz ama düşünebilirsiniz. Bu bir seçim.

Pınar Salahoğlu’: Tolstoy’u kişisel gelişim kitabı gibi okuyabilirsiniz

Var mı formülü?

-Formülü şu diyemeyeceğim ama anlatacaklarım içinden herkes kendine bir pay çıkarabilir. Bir kere çok fazla olumsuz konuşmaların olduğu ortamlarda durmayın. Siz pozitif düşünme alışkanlığı kazandıkça bu sistem sizde gelişmeye başlar ve o konuşmalar olsa da etkilenmezsiniz. Ama ilk olarak yapılması gereken, o ortamlardan kaçınmaktır. Kendiniz olumsuz konuşmaya başladığınızda da kendinizi tutun ve yavaşlayın.  Dediğim gibi bu bir seçim ve her şey önce inançla başlıyor. Şu anda rehber olduğu düşünülen ya da olan bir sürü kişisel gelişim kitabı var. İnsan kendine yakın gelen her şeyi okumalı ama okumak yetmez. Uygulamaya dökmek gerek, okurken hayat değişmez. Ve en önemli şey, dirençleri ortadan kaldırmaktır. Bazen bir şeyi çok istiyorsanız, olmayacağı için de korkuyorsunuzdur. Ne zaman ki o korkuyu atarsınız, istediğiniz şey olur. “Olmasan da olur, ölmem” deyip korkuyla yüzleştiğinizde mucize gibi hiç ummadığınız anda gelir. O yüzden “Acı ya da korku varsa, yüzleşin ve içinden geçin” diyoruz. Mükemmel diye bir şey yok. Olsa gelişemez kendimizi bulmak için bu kadar uğraşıyor olmazdık. Çok sevdiğim bir söz var; ‘Her şeyde bir çatlak vardır. Işık içeri böyle girer.’ Düşerim diye korkmamalı ya uçarsan.

Haberin Devamı

Kişisel gelişimi bir cümleyle anlatacak olsanız?

-‘İnsanın kendini bulması’ derim. Bu bir arayış, herkes kendini arıyor. Karşımızdaki insanlar, arkadaşlarımız, ailemizle olan iletişimimiz mutlaka bize bizimle ilgili bir şeyler söylüyor. Her yerde kişisel gelişim var. İşyerindesiniz, çok sinirli bir patronunuz var ama siz çok ılımlı ve sakin bir insansınız; belki de o an o tarz insanlarla nasıl başa çıkmanız gerektiğiyle ilgili sınanıyorsunuz. O olayı kişiselleştirmek yerine, “Bu insan şu anda bana benimle ilgili bir şey gösteriyor, bunun üstüne gitmeliyim” diyebiliriz. Biz Türk toplumu olarak her şeyi çok fazla kişiselleştiriyoruz. Bir insana ilaç verirsiniz, içmez, üzülürsünüz. Halbuki orada sizi değil, ilacı reddetmiştir.

Haberin Devamı

Piyasadaki kişisel gelişim kitapları herkese hitap eder mi?

-Herkese her şey hitap etmez. Ama Gandi’nin hayatını okuyup hayatında değişiklikler yapmış insanlar tanıyorum. Yani herkesin bir kendi dili var. İnsanın önce onu bulması gerekiyor. Eninde sonunda biz buraya neden geldiğimizi, yaşam amacımızı buradaki görevlerimizi bulmak zorundayız. Bizim yeryüzüne gönderilme nedenimiz var. Benimki insanlara farkındalık ve fayda yaratmak. O yüzden yüzlerce öğrenciye eğitim veriyorum, bir sürü danışanım var. O yüzden well-being adı altında hem bedensel hem zihinsel bir çalışma yapıyorum. Eninde sonunda sizi kendinize baktıracak bir şey mutlaka olacaktır. Bir olay karşısında, “Neden bunu sürekli yaşıyorum” diyorsanız ve ne olduğunu anlamaya çalışmıyorsanız, o olay geçer gider belki ama başka bir insanla benzer bir olayı tekrar yaşarsınız. Bu bir döngü. Ne zaman ki bu döngünün içine girip bakarsınız; o zaman kırılma olur ve süreç lehinize işler. Kitaplar bu noktada çok işe yarayabilir. Ama unutmamalı daha herkese uygun bir reçete yazılamadı. Parmak izimize kadar farklıyız çünkü. ‘Mutlu olmak için 100 yol’ derler, içinden 10’u size uyar. Bu tüm Kişisel gelişim kitapları için böyle. Siz Tolstoy’u ya da Dostoyevski’yi de kişisel gelişim kitabı gibi okuyabilirsiniz. Klasiklerde de deneyimlerden yaşanmışlıklardan kendinize pay çıkarabilirsiniz. 100 sayfalık bir kitap okuduğunuzda bir sayfası bile sizi etkiliyorsa içinizde bir şeyi uyandırmış demektir. O yüzden hiçbir kitabı ben bu anlamda sorgulamıyorum

Kişisel gelişimin bir sektör haline geldiğini düşünüyor musunuz?

-Düşünüyorum. Kişisel gelişim konularına girmemin nedeni kendimdi, şu anda da işin her ne kadar bilim tarafına kaymış olsam da ben kendi tecrübelerimi aktarıyorum. Ama diyorum ki benim söylediğim hiçbir şey, bir reçete değil. Bu işi yapıyorum diyen herkes için bu böyle olmalı. Bizler önce deneyimledik, farklı bakış açıları olan birçok eğitimlerden geçtik ve önce kendi hayatlarımıza aktardık. Sonra da hepsini üst üste koyup hatta her gün üzerine bir yenisini daha koyup sizinle paylaşıyoruz. Benim avantajım ben bilimsel kısmını da deneyimledim. Ayrı ayrı okullarını bitirdim. Birisinden bir kişisel gelişim eğitimi alacaksanız, iyi araştırmak gerektiğini düşünüyorum. Soruda yoga ve meditasyon yapan kişiler örneğinden gittiğimiz için oradan devam edeceğim. Yoganın omurga sağlığımızdan, iç organlarımızın sağlıklı işlemesine kadar birçok hastalığı önlediği artık bilimsel bir gerçek. Omurganın esnek ve uzun kalmasını sağlıyor. Direkt olarak vücudu ilgilendiren fiziksel boyutu olduğundan yaptıran kişi tabii ki çok önemli. Tamamlayıcı tıp kavramı içerisine girdiğinden ve tedavi etkisi olduğundan bahsediyorsak tabi ki seçimlerimizi bilerek yapacağız.

Kişisel gelişimi inandırıcı bulmayanlar da var...

-İnsanlar artık kişisel gelişim kelimesine sinirlenmeye başladı. Çünkü bu kelimenin altında pek çok şey var. Ben well-being diyorum kimse bana sinirlenmiyor. Beden-zihin-ruh dengesi olmadan bir taraf yarım kalır. Kişisel gelişime safsata bulanlara da kızmıyorum. Doğru anlatıldığında kimse hayır istemiyorum demez. Çünkü yaşamın kendisi kişisel gelişim. Yaşamı reddedebilir misiniz? Çok fazla eleştirmek de negatife sürükler. Çünkü yargılama ve eleştirme tahmin edilenden daha olumsuz bir enerjidir. Uymuyorsa, yapmazsınız. Ayrıca bir şey daha var. İnsan kendi içinde olmayanı başkasında göremez. Bir şeyi yargıladığımızda, eleştirdiğimizde bir dönüp kendimize bakmamızda fayda var.

Pozitif dergisinde yazıyorsunuz. Bir okuyucunuz, “Bana ah vah demeden cevap verip başka açılar göstereceğinizi hissediyorum” diye yazmış. Biraz da ah vah dememek ki kişisel gelişim?

-Ah vah demek bir şeyi değiştirmez ya da dönüştürmez. O da bir acıma enerjisi. Herkes eşsiz. Siz de öyle. O yüzden kimse kimseye ah vah diyemez, çünkü birbirimizden üstün değiliz. Ah vah diyen tarafın yaptığı bir anlamda egodur. Yardım etmez. Ve hep şunu diyorum: İnsanlar talep etmeden onlara yardım etmeyin. Çünkü ederseniz, onların sorumluluk alanına girmiş olursunuz. Ya da tavsiye vermek, çok sık yapıyoruz. Biz ondan daha mı üstünüz de ona kendi gündemimizden bir tavsiyeyle gidiyoruz? Herkesin yaşadığı kendinedir, farklıdır. Tavsiye istemediği sürece bir insana tavsiye vermekte ben senden daha iyi biliyorum demesidir bir anlamda. Benim yöntemim kişinin kendisine buldurmak. Tabii ki well-being’i anlatırken danışmanlık yapıyorum. Çünkü içerisinde sağlıklı yaşam, nefes, meditasyon, egzersiz ve beslenme var. Ama koçluk yaparken karanlıkta yürürken ışığa ihtiyacı olana fener tutuyorum. Hepsi bu.

 

Doğayı okumak lazım. Sonbaharda yapraklar dökülüyor, doğa kendini yeniliyor. O yaprak dökülmeden ağaç yeniden yeşerebilir mi? O yüzden insanda da bu böyle. Eskiyi, olumsuz inanç kalıplarını atmadan yenilerini yeşertmenin imkânı yok.

 

KİMDİR

UC Berkeley’de Nutrition Science’dan sonra yurtiçi ve yurtdışında Kişisel Gelişim alanında spritüel, gelişim amaçlı ve davranışsal psikoloji alanlarında 40’a yakın eğitim aldı. Yurtdışında IPEC, Türkiye’ de Adler International Learning Koçluk okullarını bitirdi. ‘İyi yaşam/wellbeing’ alanında eğitimler vermeye başladı. Bunun yanısıra; etkili iletişim, performans yönetimi, motivasyon, kişisel imaj ve koçluk becerileri gibi birçok konuda eğitim veriyor ve iyi yaşam koçluğu yapıyor. Salahoğlu, şu an Okan Üniversitesi’nde akademisyen olarak çalışıyor.

 

 

 

 

BAKMADAN GEÇME!