Güncelleme Tarihi:
Ağzımızdan çıkacak tek bir sözcüğü tonlamanın kaç ayrı yolu vardır? Küçücük bir anı kaç farklı şekilde yaşayabiliriz? Bir ilişki, aynı zaman diliminde, içinde kaç ihtimal barındırır? İçine doğduğumuz hayatı, ömrümüzü dolduran saniyeleri, yaptığımız seçimleri, kalbimizi büyüten aşkları yaşamanın farklı olasılıklarını sayıya dökebilir miyiz? ‘Sonsuz’u saymak mümkün mü? Paralel evrenlerde, aynı anda, birbiriyle alakasız sonsuz olasılığı yaşıyor olabilir miyiz?
‘Parçacıklar’ın isimsiz kadını ve erkeği ilk tanışma anlarından başlayarak, iki ayrı hayatın ve bir ilişkinin sonsuza uzanan olasılıklar dahilinde yaşanma ihtimalini sergiliyor. Serdar Biliş’in genel sanat yönetmenliğindeki Pürtelaş Tiyatro’nun İngiliz yazar Nick Payne imzalı yeni oyunu, esasen basit ama hayli zekice bir fikrin üzerine kurulmuş. Damla Sönmez ve Deniz Karaoğlu, Tamer Can Erkan’ın yönetiminde en baştan itibaren ilişkilerinin çeşitli anlarını, dönemlerini birden fazla biçimde oynuyorlar. Takdir edersiniz ki her farklı olasılık, farklı bir vücut dili, farklı bakışlar, farklı tonlama gerektiriyor. Ve Damla Sönmez ile Deniz Karaoğlu’nun yoğun oyunculuk becerisi/gösterisi de burada devreye giriyor. Oyun tamamen bu denklem üzerine kurulu olduğu için de 75 dakika boyunca çok iyi iş çıkaran iki oyuncuyla baş başa kalıyoruz. Öte yandan yönetmen Erkan, bu farklı anların rejisini o kadar incelikli bir sahne diliyle kurmuş ki iki oyuncu adeta 75 dakikalık kesintisiz bir dansta gibi. Metnin puzzle’ı andıran yapısı (Sahnedeki olayların, anların lineer bir akışı yok) ve farklı olasılıklara göre değişerek yaşanan tekrarları, oyuncular aracılığıyla boş sahne üzerine ustaca yerleştirilmiş. Burada, ‘hareket yönetimi’ni üstlenen Candaş Baş’ın sıkı bir iş çıkardığını not etmek elzem. Bomboş bir sahnedeki tek dekor, Cem Yılmazer’in anlatının atmosferini yansıtan ışık tasarımı. Tepeden sarkan ve rengi sahne sahne değişen ışık kümeleri, metnin temelinde yatan ‘çoklu evrenler teorisi’yle zarif bir uyum içinde.
KAHKAHALARLA İZLEYECEKSİNİZ
Kuantum fizikçisi genç kadınla organik bal üreticisi genç erkek, ilk karşılaşmalarından itibaren seyirciyi kahkahalara davet eden bir ‘muhabbet’ halinde. Metin zaten güncel bir ilişkiden olabilecek en doğal komediyi yaratmış (Türkçeye kazandıran Ece Dizdar), buna bir de oyuncuların muzip el-kol-göz-beden akışını ekleyince seyir iyice eğlenceli bir hal alıyor. Bazı tekrarların seyirciye bir tık fazla gelebileceğini tahmin ediyorum, lakin bu durumun metnin ve oyunun yapısı gereği olduğunu akılda tutmak gerek diye düşünüyorum.
Hikâyenin ‘mutlu son’la bitip bitmediğini değil ama bolca iç geçirme barındırdığını söyleyelim bir de.
SEZONUN EN İYİ ERKEK OYUNCULARINDAN
‘Parçacıklar’ uzay-zaman kavramları, varoluşumuz, hayat seçimlerimiz üzerine küçük küçük düşünmeye sevk eden bir oyun. Ve şüphesiz sezonun en iyi iki kişilik oyunlarından biri. (Tatbikat Sahnesi’nin ‘Blink/An’ıyla birlikte.) Sönmez de Karaoğlu da zor bir işin üstesinden (Yaptıkları bir tür oyunculuk çalışması aynı zamanda ve belli ki çok sıkı çalışmışlar) çarpıcı bir şekilde geliyor. Üstelik sahne üstünde çok uyumlu bir ikili olmuşlar. Öte yandan Deniz Karaoğlu hem sezonun en iyi erkek oyuncu performanslarından birini çıkarıyor (Bir diğeri için bakınız, Barış Gönenen, ‘Kabileler’) hem de kendi işlerinin – şimdiye dek izlediğim üç oyunu içinde- en iddialısını sergiliyor.
‘Parçacıklar’ farklı metni, başarılı oyunculukları&sahnelemesi, eğlenceli ritmi ve seyircisini farklı duygu durumlarına sokma potansiyeliyle ‘izlenecek oyunlar’ listesine üst sıralardan girmeyi hak eden bir oyun.
PARÇACIKLAR
Yazan: Nick Payne
Yöneten: Tamer Can Erkan
Oyuncular: Damla Sönmez, Deniz Karaoğlu
Süre: 75 dk.
Bilet Fiyatı: Öğrenci 30, Tam 45 lira.
Ne zaman, nerede?: 15 ve 16 Mart, 20.30’da Galata’daki D22’de.
Oyundan bir cümle: Keşke neden burada olduğumuzu ve hayatımızı ne yaparak geçirmemiz gerektiğini anlayabilseydik.