Güncelleme Tarihi:
Bir hırka ve kareli gömlekle sahneye çıktı. Koltukların arkası dönükken, kapkaranlık salonda ‘Chandelier’yi (Sia) söylemeye başladı. Amerika’nın en çok seyredilen yarışması “The Voice”taki koçların tamamı arkasına döndüğünde Jordan Smith’le tanıştı. Aynı zamanda biz de! Tüyleri diken diken eden sesi, mütevazı hâli, her daim hep bir Zeki Müren nezaketinde salona gelmesi ve gitmesi... Kentucky’den geldiğini, Harlan’da oturduğunu anlatıyordu. Ben bilmem, Orta Amerika’da bir yer. Yarışmaya yanında getirdiği annesi, babası, teyzesi, amcası, dayısı; Jordan Smith her haftayı birinci bitirince gözyaşlarına boğulurken aslında yarışmanın haftalar önce bitirilmesi, gelen yarışmacılara da “Çocuklar sizi de yormayalım burada her hafta her hafta...” denmesi saçma olmazdı.
Peki ya Jordan Smith Türk olsaydı ne olacaktı? “O Ses Türkiye”ye katılacaktı. Jüri: Gökhan / Hakan (Athena), Murat Boz, Hadise, Ebru Gündeş. İşte ne diyelim, mesela elemelere Levent Yüksel’in ‘Dedikodusu’yla girseydi sahneye, dördü kesin bizde de dönerdi. Sonra işte şakayla karışık tipine, boyuna, kilosuna laf edilirdi. “Maşallahın varmış.” derdi kesin bir tanesi. (Athena hariç!) Tanımadığı insanlarla daha dakika 1 gol 1 “Sen’li ben’li” konuşma özgürlüğü bir tek “O Ses Türkiye”ye tanınmış gibicesine, derdi kesin Murat Boz. Ebru Gündeş eklerdi, “Ha Dersim, ha Karadeniz, fark etmez, hepsi coğrafyamızın güzellikleri.” Nihayetinde jeopolitik konumumuzun güzelliğini sabahları aç karnına bir bardak greyfurt suyuna borçluyuzdur belki de.
“Ay bak Allah aşkına tüylerim diken diken oldu!”lar havada uçarken; Hadise kısa tuttuğu A’sıyla “Helal sana, helal sana.” ve “Vow”dan başka bir müzikal bilgisi yok gibi davranır. Belki de gerçekten yoktur. Belki de gerçekten Hadise’nin de ifade ettiği gibi “Vow”laya “Vow”laya bir ömür geçer.
“O Ses Türkiye” yarışma programı değildir. Bir gazino programıdır. Athena üyeleri hariç diğer üyelerin (hâlâ) kendilerini parlatmaya çalıştığı, hâlâ yarışmacıların önüne geçmeye çalıştıkları bir vakit kaybıdır. Orası insanların şöhret olmaya, hayallerini gerçekleştirmeye çalıştığı bir sahnedir. İnsanların vaktini, en azından size ait olmayan 15 dakikasını almaya hakları yoktur. Yarışmacılarla “Siz”li “biz”li konuşan tek Gökhan ve Hakan, yarışmacılara müzikal bilgiyle yanaşan yine sadece ikisi. Zaten herkes de onlarla çalışmak ister. Bilmem, diğer jüri üyeleri hiç düşünür mü acaba niye diye? Laflarındaki, tavırlarındaki samimiyetsizliği 70 milyonun da görme ihtimali olduğunu akıllarına getirirler mi? Getirmiyorlardır. Dedim ya, hayaller Rihanna...