Güncelleme Tarihi:
Eski bir tartışmadır ve neredeyse hiç bitmez: ‘Festivallerde ödül alan yapımlar anlaşılması zor filmlerdir’ ve ‘Sanat sineması sıkıcıdır…’ Ön kabul bu olunca, önümüze bu tür kimliklerle gelen her yapıta, ‘Popüler kültür’ cephesi enikonu benzer eleştiri oklarını savunur. Sinemanın evrensel meselelerinden biri olan bu tartışma yaşadığımız coğrafyada da genellikle Nuri Bilge Ceylan filmleri üzerinden alevlenir. Çünkü Ceylan’ın filmleri her Cannes seferinden ödülle döner ve sinemanın usta isimlerinin oluşturdukları jürilerden geçer not alan bu yapımlar, içeride kimilerince ‘Hıh, sanat sineması işte’ denilerek üst perdeden dudak bükülerek belli bir mesafeyle ele alınır. Peki Nuri Bilge sinemasının alamet-i farikaları nelerdir ve gerçekten de filmleri anlaşılmaz mıdır? Gelin bu konuda şöyle bir fikirsel yolculuğa çıkalım:
Önce kolay meselelerden meseleye girelim. ‘Nuri Bilge Ceylan filmleri’nde neden kadrajlar öncelikle ön plana çıkar ve beğenmeyenler bile cümlelerine ‘Görüntüler çok güzel ama…’ diye başlar?
Çünkü Ceylan, görsel sanatlarla ilişkisini önce fotoğrafçılık üzerinden kurdu. Lise yıllarında filizlenen bir fotoğraf çekme tutkusu vardı. 1978’de tekrar girdiği üniversite sınavında Boğaziçi Elektrik’i kazanınca, burada fotoğraf kulübüne üye olması tutkusunu uygulamaya dökmek açısından yeni kapılar araladı. Seçmeli olarak sinema dersi alırken okul harçlığını çıkarmak için kulüpte vesikalık fotoğraflar da çekti. Bütün bu geçmiş ve birikim, yönetmenliğinin başlangıç döneminde filmlerinde ‘Görüntü yönetmenliği’ni kendisinin üstlenmesini de sağladı. Ceylan’ın yapıtlarında görüntüler çoğu kez muhteşem tabloları andırır, özellikle ‘Uzak’taki karlı İstanbul kadrajları unutulmazdır. Zaten zaman zaman fotoğraf sergileriyle de gündeme gelir Nuri Bilge…
Filmlerinde hangi yazarın izlerini sürer?
Nuri Bilge hemen her filminde Anton Çehov’a bir şekilde selam yollar, saygı duruşunda bulunur. İlk dönem çalışmalarından ‘Kasaba’yı zaten bu büyük Rus edebiyatçıya adamıştır. Son dönemde çalışmalarında Çehov’a yönelik göndermeleri daha belirgindir, zaten bu çabasını birçok söyleşisinde bizatihi kendisi dile getirir.
Sinemasındaki en belirgin değişimlerden biri nedir?
Nuri Bilge Ceylan’ın ilk filmlerinde oyuncu kadrosunda hep yakın aile üyelerini ve arkadaşlarını görürüz. Bu, Lars von Trier’in başını çektiği ‘Dogma’ akımındaki kimi kriterler gibi özel bir tavrın dışavurumu değildir. Ceylan, utangaç ve içine kapanık bir kişiliğe sahip olmanın verdiği refleksle, hayallerini peliküle geçirirken böyle bir yolu seçmiş ve adeta ‘Eş-dost’tan oluşan ‘Casting’le yola çıkmıştır. Sonraki serüveninde ise özellikle ‘Üç Maymun’dan itibaren filmlerinde daha çok ‘Profesyonel’ oyuncuları görürüz. Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Sungar, Yavuz Bingöl, Ercan Kesal, Taner Birsel, Muammer Uzuner, Yılmaz Erdoğan, Fırat Tanış, Ahmet Mümtaz Taylan, Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Melisa Sözen, Nejat İşler, Tamer Levent, Nadir Sarıbacak gibi isimler Ceylan sinemasındaki ‘Profesyoneller’ olarak tarihte yerini almıştır…
En sevdiği ve bir nevi esin kaynağı olan yönetmenler hangileridir?
Bu sorunun elbette ‘Sinefiller’için cevabı bellidir. Lakin biz yine de not düşmek bakımından hatırlatalım; Ceylan’ın filmlerini izlediğinizde sizde bıraktığı duygu, düşünce ve çağrışım bakımından Tarkovski, Antonioni, Bergman, Bresson sinemasının izinden yürüyen bir yönetmene rastlarsınız. Eğer bu isimlerle daha önceden tanışmışsanız, hele de sevmişseniz Ceylan’ın filmleriyle ilişki kurmak, onun dünyasına girmek daha kolaydır. Çağdaşı Tsai Ming-liang da sevdiği yönetmenlerdendir.
Ceylan filmlerinde salondan çıkılır mı?
Bu sorunun cevabı en azından görgü kuralları icabı “Her filmden perdede ‘Son’ yazısını görmeden çıkmak ayıptır” olmalıdır elbet. Lakin bizatihi bu konuda Ceylan’ın ‘Üç Maymun’ filmi dolayısıyla Londra Film Festivali sırasında bir İngiliz gazeteciye (Matt Bochenski) verdiği söyleşide şöyle bir cevabı var: “Örneğin ‘Solaris’. Türkiye’de izlediğimde henüz Tarkovski’yi bilmiyordum. Mühendislik okuduğum üniversiteme geldiğinde izlemiştim ve ‘Bu ne ya?’ diye düşünmüştüm. Filmin yarısında çıkmıştım. Ama Londra’da kaldığım ve günde iki ya da üç film izlediğim dönemde tekrar seyrettiğimde beni çok etkiledi. Direk ruhuma sızdı ve günler sonra bile aklımdan çıkmadı. Film izlemek esasında sinema öğrenmenin en iyi yoludur.” Yani sadece Nuri Bilge Ceylan filmlerinden değil başka filmlerden de yarıda çıkabilirsiniz. Ama daha sonra o yapıtları tekrar şans vermek koşuluyla!..
Ceylan sinemasındaki metaforların karşılığı nedir?
Naçizane Steve Jobs’ın hayatını kaybettiği haftada kaleme aldığım bir yazıda şu cümleleri kurmuştum: “Hatırlanacağı gibi Jobs’la birlikte ‘Gökten üç elma düştü’ tekerlemesi bambaşka anlamlar kazanmıştı. İddiaya göre Âdem, Newton ve Jobs’ın başına düşen elmalar, insanlığın tarihini değiştirmişti. ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ vesilesiyle de Nuri Bilge bir başka elma serüvenini belki insanlık tarihine değil ama sinemada metafor çözme meraklılarının dağarcığına çoktan soktu bile. Yani anlayacağınız elmalar dört oldu.” ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ki metafor yüklü sahneler tartışmasında düşen bir elmanın çağrıştırdıklarını her birimiz farklı farklı yorumlamıştık. Sonra anlaşıldı ki böyle bir sahne senaryoda yoktu, çekimler sırasında Nuri Bilge setteki herkesin elmaları yediği o ağacın altında kendince bir yoruma soyunmuş ve böyle bir sahnenin çekilmesine doğaçlama karar vermişti. Bugün gelinen noktada bu sahnenin tam karşılığını kuşkusuz yönetmeninden başkası bilmiyor. Yine ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’daki üzerinde en çok tartışılan bölümlerden biri ‘Otopsi’ sahnesiydi. Mesela yönetmen Semir Aslanyürek bu sahneye ilişkin şunları söylemişti: “Nuri Bilge Ceylan insanoğlunun gerçeklerini ararken ilginç bir anatomi dersi veriyor. Ülkemizin otopsisini yapıyor ve bizim ülkenin öldürülmeden diri diri gömüldüğünü keşfediyor.”
Nuri Bilge sinemasının politik yönü var mıdır?
Ceylan’ın sinemasında altı kalınca çizilmiş siyasi mesajlara ya da göndermelere rastlamak zordur. Lakin 2008’de Cannes’da ‘Üç Maymun’la ‘En iyi yönetmen’ ödülünü alırken yaptığı konuşmada “Yalnız ve güzel ülkeme adıyorum” demiş ve adeta ilk ‘Resmi’ toplumsal mesajını vermiştir. Kendisini o güne kadar göz ardı eden yazılı ve görsel basın da bu sözlerini manşetlerine taşımıştır. Bu yıl da ‘Kış Uykusu’ dolayısıyla ‘Altın Palmiye’ye uzanırken de şu konuşmayı yapmıştı: “Bu ödülü geçen yıl yaşamını yitirenler de dahil olmak üzere Türkiye’nin tüm gençlerine adıyorum…” Ceylan, ‘Gezi dönemi’nde attığı ‘tweet’lerle iktidarın yaptıklarını onaylamadığını göstermişti. Sanatçının görevi hakkındaki görüşünü ise kendisinden dinleyelim: “Sanatçının varsa bir görevi bu, bir gazeteci gibi sosyal meselelere dikkat çekmeye çalışmaktan çok (ki bu ülkemizde birçokları tarafından sanatçının asli görevi olarak düşünülüyor), yaşadığı kültürün içinde eksikliğini duyduğu birtakım temel insanı dürtülere işlerlik kazandıracak bir manevi iklim oluşturmaktır.”
Sinemasının dışında en çok hangi yönü eleştirilir?
Nuri Bilge’ye yönelik eleştirilerden biri Cannes’daki ödül töreninde smokin giymesine karşın Türkiye’deki törenlere rahat kıyafetlerle katılmasıdır. Hatta bir keresinde Sinema Yazarları Derneği’nde ödül aldığı geceye hırkayla katılmış ve bu nedenle özellikle ‘SİYAD’a yönelik, “Niye böyle bir şeye izin veriyorsunuz?” şeklinde eleştiriler yöneltilmişti. SİYAD Yönetimi ise, “Biz onu kıyafetleriyle değil filmleriyle değerlendiriyoruz” açıklaması yaparak konuya kendince nokta koymuştu.
Peki ya Nuri Bilge’nin anlaşılma konusundaki yaklaşımı ne? Bunu da Hürriyet’te, arkadaşımız Cansu Çamlıbel’le Cannes dönemi yaptığı söyleşiden öğreniyoruz…
“Daha da ileri giderek söyleyecek olursam ben yaptığım filmin tam olarak ne üzerine olduğunun bile fazla anlaşılmasını istemem. Karmaşık, iç içe, bir konuyu açıklığa kavuşturmaktan çok meseleyi tersine daha da bulandırmayı seven biriyim. Varsa bile böyle bir şey bunun dokuz kat zar altına saklanmasını tercih ederim. Ancak filmlerimde tabii ki sosyal bir fon, siyasi nitelenebilecek benzetmeler ya da metaforlar olabilir. Bunlar genelde filmi yeterinde gerçekçi kılabilmek için oluşturulması gerekli arka planlar. Ben kendimin de anlamakta zorlandığım, kendisini üzerime dayatan, beni için anlamlandırması zor, muğlak bir yapısı olan meseleler üzerine film yaptığımı sanıyorum.”
**
NURİ BİLGE FİLMLERİNİN SEYİRCİ SAYISI
Film Seyirci sayısıKopya sayısı
Kasaba 7.422 3
Mayıs Sıkıntısı 24.002 4
Uzak 63.845 5
İklimler 35.345 22
Üç Maymun 127.668 57
Bir Zamanlar Anadolu’da 153.669 66
Kış Uykusu ? 150
Not: Rakamlar ‘Antrakt’tan alınmıştır.