Güncelleme Tarihi:
Ölüm; söz yazarından ziyade bir şair olan Nick Cave’in en ‘sevgili’ mevzusuydu her zaman. Öte yandan şarkılarının iyileştirici bir tarafı da vardı. Çünkü ölümü hep ilahi düzlemde ele aldı, aşkla harmanladı. Ölümün adalet dağıtan yanından söz etti. Bir ‘son’ olduğuna inanmadı. Tıpkı bu albümde söylediği gibi bize ‘Sen, Yaradan’ın zihninde uzak bir hatırasın’ mesajı verdi. Kadere de kedere de inandı.
Müziği; herkesin sevebileceği gibi değildi. Hem kötücül hem meleksi; hem sert hem romantik; hep edebi yani tuhaf ama gösterişliydi Nick Cave.
Ama tüm bunlar işin felsefi ya da inançla ilgili boyutu. Çok kısa bir süre önce Cave ‘gerçek ölüm’le yüzleşti. Geçen yıl, 16 yaşını süren evladını kaybetti. Arthur; maalesef ilk uyuşturucu deneyimini yaşadıktan sonra bir uçurumdan aşağı düştü; merak ve deneyimsizlik nedeniyle hayati bir hata yaptı. Ama giderken babasına ömürlük ve çok ağır bir vicdan bavulu bıraktı.
Nick Cave & The Bad Seeds/ Skeleton Tree
5 üzerinden 4 yıldız
Kader ve kederle ne kadar derin mesai yapmış olsan da gerçek ölüm çok net. Hele evlat acısı büyük travma. Bu büyük kayıptan sonra Nick Cave’den nasıl bir albüm geleceğini tahmin etmek güçtü. Arthur’un ölümünden önce çalışmalarına başladığı ‘Skeleton Tree’nin büyük bölümünü 6 ay yas tuttuktan sonra tamamladı Cave.
Albüm, ölümü felsefi olarak anlamanın ötesinde ‘okyanuslara bağırdığınızda geri dönen boş yankılar’dan, bir ‘merhamet objesi’ olmaktan söz ediyor. Ölümle daha somut bir hesaplaşma içermesine rağmen Arthur’dan direkt söz etmiyor. Ancak şüphesiz bu bir ‘Arthur’ albümü. Bu nedenle 8 parçayı tek tek ele almayıp ‘Jesus Alone’la başlayıp ‘Skeleton Tree’ ile biten bu ağıdı bütünüyle hazmetmenizi dilerim. Sakın içinizi karartmasından korkmayın. Hepimizin kaçtığı bu yüzleşmenin içinde bir kabullenme ve yaşama arzusu gizli; Nick Cave’in de asıl anlatmak istediği bu. Oğlunu, şarkılarında sık sık söz ettiği göklere, denizlere ve meleksi denizkızlarına teslim ediyor. Biraz Eric Clapton’ın ‘Tears In Heaven’ıyla, biraz da David Bowie’nin ‘Black Star’ıyla duygudaş; en önemlisi çok iyi bir albüm ‘Skeleton Tree’.
Sound olarak bir önceki albüm ‘Push The Sky Away’deki ‘boşluk’ atmosferini daha ileri götüren ‘Skeleton Tree’nin stüdyo süreçleri ve Arthur’u masalsı bir dille aktaran Andrew Dominik belgeselini de izlemenizi öneririm.