Murat YEŞİLYURT / myesilyurt@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 20, 2015 01:47
Ressam ve akademisyen Hüsamettin Koçan’ın doğduğu şehirde, Bayburt’ta kurduğu Baksı Müzesi 10’uncu yaşını kutluyor. Bu vesileyle kurucu Koçan’ın söylediklerine kulak verelim, Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nün sahibi müzeyle ilgili ayrıntıları hatırlayalım...
Bir müze kurma fikri nereden doğdu? Bunlar elbette daha önce yazıldı ama 10’uncu yıl vesilesiyle bir kez daha o günlere dönelim...
- 1987’de babam vefat edince onu İstanbul’dan köyüne getirmek istedim. Geldiğimizde gördüm ki burası kültür erozyonuna uğramış, eskiye dair hiçbir şey kalmamış. En önemlisi konaklar yok olmuş. Herkes televizyon alıp eve kapanmış. Halbuki konaklar sosyalleşme ortamlarıydı, birer kültür merkeziydi. Orada âşık atışmaları olurdu, masallar anlatılır, sohbetler edilirdi. Hayallerimdeki köyün artık orada olmadığını gö rünce gençleri topladım. Bir köy konağı yapalım ve buraya da bir kütüphane koyalım dedik.
BELKİ GURBETİ BİTİRİRMüze için bu tepeyi seçmenizin de bir anlamı var değil mi? - Babam gurbetçi olduğu için iki yılda bir gelirdi. Abimle onu bu tepede beklerdik. Bizim açımızdan beklemeye, kavuşmaya yönelik umutların olduğu bir tepe burası.
Daha önce de merkez dışında çalışmalar yaptınız. Böyle bir tercihten söz edebiliriz herhalde?Evet, sanatçı ve akademisyen olarak en önem verdiğim şeylerden bir tanesi merkezle sınırlanmamak.
“Benim memlekete döndüğüm bavulum” diyorsunuz burası için. Hep bir gurbet vurgusu var sözlerinizde...- Bizim bölgemiz çok göç veriyor. Her evde bir gurbet hikâyesi vardır. Bu müze belki gurbete son verir diye bir yaklaşımla da doğdu.
Bir de uluslararası ödül aldınız. Bu ödül hakkında söyleyecekleriniz...- Sayın Ertuğrul Günay, kültür bakanı olduğu dönemde iki kez geldi buraya. Böyle bir ödülden haberimiz bile yokken bize bu ödül için önerilmemiz gerektiğini söyledi. Bilinirliğimizi artırır diye başvurdum. Doğrusunu söylemek gerekirse başvuru yaparken ödül gibi bir düşüncemiz yoktu.
Neden?- Altyapı sorunlarımızın olduğunu düşünüyordum. Sonra buraya gelen jüri üyesine her şeyi bütün iyi niyetimizle anlattık. Gezdirdik. Çok etkilendiklerini gözlemledim ama çok da renk vermediler. Bir de gizli olarak gelen bir jüri var. Gelip gitmişler, inanın hiç bilmiyorum. Derken bir gün bir telefon geldi, ödülü aldığımızı söylediler.
“YAHU EŞİNİ NASIL İKNA ETTİN?”Size neler sağladı bu ödül?Bilinmemizi sağladı. Ödül törenine gittiğimde herkes bizi tanıyordu. Şöyle bir hikâyemiz var; burayı kururken paramız bittiğinde Dragos’taki evi satma planım vardı. Eşim buna hiç sıcak bakmıyordu. Sonra burayı görünce satalım dedi. Ev satarak müze yapma cesaretini ufuk açıcı bir örnek olarak görmüşler. “Yahu eşini nasıl ikna ettin, bir daha anlat” diye o hikâyeyi yeniden anlattırmak isteyenler oldu. Ödül Türkiye’de de meşrulaşmamızı sağladı. Sponsorluk kurumu genişledi, biz de rahatladık. Vakıfların arkasında bir sermaye bulunur. Bizim başka bir sermayemiz var; insanların yürekleri. Sanatçılar büyük destek verdi. Biliyorsunuz; bütün koleksiyon bağışlarla yapıldı.
Yöre halkı için neler düşünüyorsunuz?- Baksı’nın özgünlüğünün başka bir boyutu; hayata duyduğumuz büyük ilgi ve saygı. İnsanlara karşı önyargımız yok. Bizim gibi davranıp düşünsünler diye bir çabamız katiyen olmadı. Onları oldukları gibi kabul edip diyalog kurmak istiyoruz. Aksi modernist baskıya dönüşüyor.
10’UNCU YIL ŞENLİĞİ
Bölge turizm açısından ne durumda?- Geçenlerde kültür turizmi uzmanları geldiler buraya. Karadeniz turları için Erzurum, Baksı ve Ovit üzerinden Karadeniz’e çıkmak gibi yeni bir güzergâh beliriyor. Bu şu demektir; burada yeni bir ekonomik hat oluşuyor!
Baksı Kültür Sanat Vakfı’ nın 10. yılı. Bu yıla özel bir etkinlikleriniz olacak mı?- 12 Ağustos’ta bir 10’uncu yıl şenliğimiz olacak. Bülent Ortaçgil ve Erkan Oğur konser verecekler.
Müzeyle ilgili yeni projeleriniz zeler?50 yatak kapasiteli tesisimizi bitirmek üzereyiz. Marcus Graf küratörlüğünde hazırlanan ‘ON Sergisi’, The International Council Of Museums (ICOM) işbirliğiyle 23-26 Temmuz’da gerçekleşecek workshop, Özlem Yalım koordinasyonluğunda hazırlanacak ‘Tılsım’ konseptli küçük obje tasarım etkinliği, eylüldeki ‘Communicating the Museum’ buluşması ve kadını ekonomik bir güç olarak yaşama dahil etmeyi amaçlayan ‘Kadın İstihdam Merkezi’ projesini sayabilirim önümüzdeki etkinlikler olarak.
TOPRAK DAMLI EVLERDEN ALINAN İLHAMLA...
- Projenin konseptini Hüsamettin Koçan ve kardeşi mimar Metin Koçan oluşturdu. Ana binanın uygulama projesini Sinan Genim yaptı.
- Müze 30 dönüm arazi üzerine kurulu. Kapalı mekânları 7 bin metrekare. İçinde sergi salonları, 200 kişilik konferans salonu, 10 bin kitaplı kütüphane, atölyeler ve konuk evleri var.
- Mimarisinde köyün eski toprak damlı evlerinden ilham alındı. Işık o evlerdeki gibi tepe pencerelerinden geliyor. Ayrıca konuk evlerinin duvarlarında da kına taşı kullanıldı.
- Avangart video art’larla pişmiş topraktan yapılmış çömlekler yan yana sergileniyor. Dönemsel sergiler organize ediliyor. Hüsamettin Koçan çağdaş sanat atölyesiyle ilgileniyor. Ünlü modacı Özlem Süer, ehram kumaşından dokuz giysi tasarladı, bir defile düzenlendi ve bu tasarımlar satışa sunuldu. Burada kadınlar için de bir meslek edindirme kursu var; yörelerinin kilimlerini dokuyorlar.