Güncelleme Tarihi:
Bize Artkolik’i anlatın lütfen...
Sanatı, sanatçıyı tanıtmak, sanatı hayatın içine katmak, herkesin sanatsever olabileceğini, kendi bütçe ve standartlarında koleksiyon yapabileceğini, sanatla iç içe olmanın hayata büyük anlam ve vizyon katacağını anlatmak istedik. İlk sayısı 2015 Mart ayında çıktı. Üç ayda bir çıkarıyoruz.
İçeriğinden söz edebilir misiniz?
Leonardo da Vinci’nin dediği gibi: “Tam bir zihin geliştirmek için sanatın bilmini ve bilimin sanatını öğrenin. Hislerinizi geliştirin, özellikle de görmeyi öğrenin. Her şeyin bir başka şeyle bağlantılı olduğunun farkına varın.” İşte bu yüzden edebiyattan resme, sinemadan müziğe, heykelden tiyatroya sanatın her dalına yer vermeye çalışıyoruz. Hedefimiz sanatın, sadece akademisyenler, sanatçılar ve koleksiyonerlerin anladığı ve konuştuğu bir dil değil, gencinden yaşlısına her insanın bilgi sahibi olması gereken bir kavram olduğunu göstermek.
Artkolik ofisinde sanat dersleri ve sohbetleriyle interaktif çalışmalar da yapılıyor. 12 hafta süren Çağdaş Sanat ve Sanat Tarihi derslerini Ayşegül Sönmez ve Buket Şakarcan veriyor.
Derginin son sayısında, “Büyük bir kesimin sanat bağlamında artık güzeli, aydınlığı, sevimli olanı geride bırakmasının ve korkunç, çirkin, rahatsız edici, ürkütücü olanın güvensiz kollarına kendisini bırakmanın zamanı geldi” deniyor.
Evet, maalesef sanat kavramı günümüzde görsel güzellikle çok anılıyor. Halbuki sanat bir hayal gücünün ifadesi. Belli kalıplar içine konulmamalı, yaratıcısının hayal dünyasının tam bir yansıması olarak var olmalı. Özellikle son dönem çıkış yapan çağdaş sanatta, modayla paralel yürüyen bir estetik kaygısı ortaya çıktı.
Nasıl bir kaygı bu?
Sanatı moda olduğu için takip etmeye çalışan trend takipçileri, doğal olarak tercih ettikleri sanat eserlerini de görsel estetik ve uyuma bağlıyor. Sadece dekorasyonla uyumlu tablolar toplamak, koleksiyoner olmaya yetmiyor. Sanatta tarihten gelen birçok akım var, bunları göz ardı edemeyiz. Sanat eseri insanlığın özünde var olan tüm duygu ve düşünceleri yansıtabilir. Güzellik, çirkinlik, korku, sevgi, ölüm gibi...İşte bu yüzden son sayımızda sanatta rahatsız edicilik (disturbia) konusu üzerine gittik.
CEM YILMAZ SANAT AŞKINI ANLATTI
“Orijinal iş toplama maceram çok eski değil, yaklaşık 15 sene öncesine dayanır. İlk başta birkaç Türk ressamın işlerine ilgi duyup alsam da sonrasında memleketten koptum. İnternet üzerinden dünyayı takip etmekten oldu bu biraz da. Yine de ofisimde çok fazla Türk sanatçı var. Topladığım işlerin tamamı on-line. Artnet, Artprice... Önce bilgi almak için bakmaya başladım. Sonra bütçesi her çaptan, online müzayedeler yapılmaya başladı. Hiçbir zaman 5’e aldım, 7’ye satarım gibi hesaplarım olmadı. Bu, araba değiştirmek gibi değil, aldığım eserlerden çok azını elimden çıkardım. Eserleri paraya dönüştürmek için sebep bulamıyorum çünkü severek alıyorum. Ama asla bir sanatçı popüler oldu diye eserini almam; ‘gibi yapan’ işlerden de uzak dururum.”