Güncelleme Tarihi:
Türkiye sineması tarihinin en iyi filmlerinden "Anlat İstanbul" (2005) ile tanınan Ömür Atay, onun Kırmızı Başlıklı Kız bölümüne yenilik katmıştı. Yönetmenin sinemadaki ilk uzun metrajı yıllar sonra geldi. Açıkçası bunu 'sabır' ve 'özveri' olarak algılamak mümkün. Yönetmen, filmi Pazartesi gecesi Karlovy Vary'de Thermal Hotel'de yarışma galalarının yapıldığı Grand Hall'da açtı. Festivalde "Babamın Kanatları" ve "Daha" kadar alkış almayan filmin yarısında çıkanlar da oldu.
"Kardeşler"de sinemacının taşra insanına hakimiyetsizliğini hissediliyor. Dünyada 'vicdan azabı', ülkemizde 'töre gerçeği' ve 'namus cinayeti' gibi temalar çokça ele alındı. 'Geleneklere ayak uydurmak için hapse girme' meselesi de çok tanıdık. Atay bunu düşünmeden hikayesinin 'kardeş' fonlu anlam yaratma potansiyeline vurulmuş. Rastgele yerleştirilmiş kameralarla ve zorla 'itelenmiş' gibi duran bayağı bir gri tonuyla çözüm aramış. Klasik gerçekçilik, kolaycılık getirmiş. Kamera yerleştirme tercihleri zaman zaman yabancılaşmayı ve mesafeyi yakalıyor. Özellikle son sahne iyi. Ama genel anlamda sönük kalan bir görsel yapı var. Proje, görüntü yönetmeni Ahmet Emre Tanyıldız'a ağır gelmiş.
Film, bir örgüt olarak 'kutsal aile' meselesi üzerinden çıkarılabilecek en basit senaryo taktiklerine bel bağlamış. Sadece boş boş bakmak, tek bir kalemden çıkmış gibi duran bıyıkla yansıtılmak ve diyaloglarını ezber yapıyormuşçasına düşünerek söylemek, 'dizi karakterleri' ile boyutsuzluk katıyor filme. 'Kötü olmak için şartlanmak' senaryoda bir çıkışsızlığa dönüşmüş belli ki. Üstüne üstlük, tek bir köpekle yürüme sahnesi ile 'toplumsal şiddet' vurgusu ne kadar akıl karı olabilir? "Sivas" gibi başarılı bir film çekilmişken böyle bir motifi üstünkörü kullanmak bile abesle iştigalden öteye gitmiyor.
Ömür Atay zor bir işe kalkışmış. Ama kilit sahnelere daha çok çalışmalıymış, 'mesafeli' ve 'gerçekçi' durma uğruna 'hazırlık aşaması'nı elden kaçırmış. Her erkeği aynı tip yapmak, 'ataerkil toplum'u eleştirme anlamına gelmiyor. Aksine dizilerde körelmiş bir yönetmenin dışavurumunu açığa çıkarıyor. Üstelik bunun bu diyarlarda çokça gördüğümüz bir temanın eşliğinde devreye sokulması da fazlasıyla düşündürücü ve 'biz bu anı daha önce yaşamıştık' hissi yaratmakla kalıyor.
Â