Güncelleme Tarihi:
Albümün ilk parçası, cazcı John Coltrane’e... Hemen aklıma Ferhan Şensoy’un şu sözü geldi: “Haldun Taner benim babamdır. Annem babam bunu bilmezler.” Sizin için de Coltrane öyle biri mi?
- Benim için öyle olan Bill Evans. Bundan önceki albümümü ona yapmıştım: ‘To Bill Evans’. Coltrane de başka bir boyut, başka bir hikâyedir. Nasıl Bill Evans başka bir hikâyeyse, Miles Davis başka bir hikâyeyse...
Sizin hikâyeniz ne?
- Caz, müzikal bir pandomim. Bizim çaldığımız bütün parçaların bir yaşanmışlık hikâyesi, bir de gizli kahramanı vardır. O kahraman bazen açığa vurulur, bazen de vurulmaz. Bu albümde de yaşanmışlıklar var. Mesela ‘Marathi Adası’ var; sevdiğim bir yer, bu yaz üç-dört kere gittim. ‘Mr. Barron’ var, Kenny Barron, çok sevdiğim bir efsane. ‘Weekend’ diye bir parça var, bir pazar günü sabah kalktığımda on saniyede başlayıp bitirdim. Emirgân Çınaraltı’nda oturmuş Türk kahvesi içerken de aklıma bir melodi geldi. Hemen eve geldim. Zaten piyanonun üstünde kalemim, silgim, nota kâğıdım duruyor. Başladım yazmaya... O da albüme adını veren parça: Emirgan.
Evans, Coltrane, İlhan Mimaroğlu, hatta köpeğiniz... Hepsine yazılmış parçalarınız var. Bu, sizin için bir mektup biçimi mi?
- Aynen öyle. Mesela Oğuz Abi’ye de bir parça yazdım. Oğuz Durukan. 16-17 yaşlarındaydım, o Esentepe’de Gazeteciler Sitesi’nde otururdu, biz de Subay Evleri’nde. Bir kuşak büyüğümüzdü. Ona giderdik, plaklar dinletirdi. Hayrandık ona. Ona yazdığım parçanın adı Storyteller, çünkü o bize hep anlatırdı. Yıllar sonra beraber çalmaya başladık. Oğuz benim akıl hocamdır, beni dinginleştirdi.
CAZ, MÜZİĞİN YEŞİLLER PARTİSİ
Albümün genelinde enerjik, neşeli bir ses duydum. Ruh haliniz bu mu?
- Ben hiçbir zaman negatif düşünmem, ‘keşke’yle de yaşamam. Kötü şeyleri görüp önlem almak lazım, karamsarlığa kapılmak değil.
Türkiye’de cazın durumu için de iyimser misiniz?
- Bu ülkede bize de ihtiyaç var. O gitse bu gitse ne olacak? Bak bizim Gaziantep konserimiz var, Adana var, Karadeniz var... Ne ekersen onu biçersin. Müzisyenler gidecekler, çalacaklar, öğretecekler. Bu, siyasi partilerin örgütlenmesi gibi. Caz hiçbir zaman popüler bir parti gibi değildir. Yeşiller partisi olarak gör cazı. Türkiye’de binde şu kadar oy alır, parlamentoya giremez, kimse koalisyona almaz, milletvekili çıkaramaz. Fakat illa her partinin milletvekili çıkarması şart değil. Biz milyonlara hitap etmiyoruz diye çalamayacak mıyız? Şu anda küçük bir kitleye çalıyoruz. Yirmi sene evvel minik bir kitleye çalıyorduk. Sonra daha da büyüyecek. Şimdi mürit topluyoruz.
ELEKTRONİĞİ SEVMİYORUM, FİŞİNİ ÇEKERSEM ÇALAMAZSIN SAHNEDE
Geleneksel caz ekolünden geliyorsunuz. Daha çok dinleyiciye ulaşmak için füzyona yönelen müzisyenlerle aranız nasıl?
Ben bundan ilk günden beri kaçtım. Konsorsiyumlara giren bir müzisyen değilim. Formal müzikleri seviyorum. Yani ne çaldığımızı bileceğimiz müzikleri... Müziğin içinde elektroniği sevmiyorum, fişini çekersem çalamazsın sahnede. Bizim felsefemiz bu.