Güliz ARSLAN
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 2016 11:15
Genç yaşına dünyanın pek çok ülkesini kapsayan bir şöhret, kariyerine çok sayıda ödül sığdıran Miguel Poveda ilk Türkiye konseri için İstanbul’a geliyor. ‘Flamenkonun yakışıklı prensi’ olarak anılan sanatçı 26 Şubat Cuma, 20.30’da İş Sanat’ta bir konser verecek.
Flamenkonun Türkiye’deki popüler müzik türlerinden biri olduğu söylenemez. Yine de burada sıkı takipçileriniz olduğunu biliyoruz. Flamenkonun ruhunda, bizi çeken ne var sizce?
- Flamenko, dinleyicisini yakalayan bir müzik çünkü çok dokunaklı. Flamenkoda da Türk müziğinde olduğu gibi oryantal tınılar bulmak mümkün. Bence Türkiye’deki izleyiciyi flamenkonun ruhundaki tutku çekiyor. Zaten sahnede kendi gerçekliğinizi ortaya koyduğunuzda sınırlar ortadan kalkıyor. Müzik evrensel bir dil. Beni de hiçbir kelimesini anlamadığım halde Türkçe müzik ya da fado duygulandırıyor.
Türkiye konserinize gelecekleri neler bekliyor?
- Şiirlerden klasik flamenkoya, geleneksel flamenkodan Endülüs bölgesi şarkılarına kadar uzanan çok geniş bir repertuvarla izleyicinin karşısında olacağım.
UZUN YILLARDIR İSTANBUL'U GÖRMEK İSTİYORDUM
Bu Türkiye’ye ilk gelişiniz, neler bulmayı bekliyorsunuz?- Türkiye’nin sanatsal açıdan inanılmaz derecede değerli olduğunu, çok fazla sayıda ‘dünya mirası’na sahip olduğunu biliyorum. Uzun yıllardır İstanbul’u görmek istiyordum, bu yüzden konserden sonra gezmek için birkaç gün kalacağım.
İnsanlar sizin için ‘flamenkonun yakışıklı prensi’ dediğinde ne hissediyorsunuz?- Mutlu oluyorum. İspanya’da biri gerçekten yakışıklı olmasa bile eğer çok güzel şarkı söylüyorsa ya da çok iyi bir aktörse ona iltifat olarak ‘yakışıklı’ denir. Sanırım bana da dış görüntümden öte, sesim nedeniyle yakışıklı diyorlar. Yeni nesilden olduğum ve genellikle takım elbise giydiğim için de ‘prens’ diye anıyorlar.
GENÇLERİN FLAMENKOYA İLGİSİ BÜYÜK
Konser kayıtlarınızı izlerken bazı parçaları sanki karşınızdaki binlerce insana değil de tek bir kişiye söylüyormuşsunuz gibi hissettim. Siz de o an öyle mi hissediyorsunuz?- Sahnedeyken genelde kime baktığımı pek bilmiyorum. Özel birilerine adanmış ya da birileri sayesinde ortaya çıkmış şarkılarım var. Bu şarkıları icra ederken onları hatırladığım oluyor. Şarkı sözlerini ve müziği tüm derinliğiyle hissediyorum. Sahnedeyken yüzde 100 değil, yüzde 1000 orada oluyorum.
Katalonya’da flamenkoya ilgi ne durumda? Pop, rock hatta indie gibi çok reklamı yapılan türlerin yanında gençlerin ilgisini çekiyor mu?- 1960’lar ve 70’lerde gelen çok sayıda Endülüs göçmeni halen Katalonya’da yaşadığı için bu bölge büyük bir
flamenko geleneğine sahip. Dediğiniz gibi reklamı yapılan türlerden biraz daha az olsa da gençlerin flamenkoya ilgisi büyük. Sanatçılar füzyon çalışmalar yaptıkça gençlerin de ilgisi artıyor.
Pedro Almodovar’ın ‘Kırık Kucaklaşmalar’ filmi için bir şarkı söylediniz. Bu işbirliği sizde nasıl bir iz bıraktı?- Sinemaya çok büyük saygı duyuyorum. Bana güvenmeleri ve bu tarz projelerde yer vermeleri çok hoşuma gidiyor. Sevdiğim bir alanda çalışırken hep çok şey öğreniyorum. Bu yüzden her zaman bu tarz çalışmaların içinde yer alacağım. Geçen günlerde de yönetmenliğini İspanyol aktor Raúl Arévalo’nun üstlendiği ‘Bambino’ filmi için bir şarkı kaydettim.