Güncelleme Tarihi:
Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin 746. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri, 17 Aralık'taki Şeb-i Arus programı ile sona erecek.
Mevlana'nın vefatının üzerinden yüzyıllar geçse de adıyla özdeşleyen sema törenleri, dünyanın birçok ülkesinden insanları buluşturmaya devam ediyor.
Konya'da, Mevlana'nın kabri ve Mevlevilikle ilgili özel eşyalarının bulunduğu müze ile Mevlana Kültür Merkezi'nde yapılan anma programları yoğun ilgi görüyor. Bu ilgi her yıl olduğu gibi ünlü düşünürün vefat günü olan 17 Aralık'ta Şeb-i Arus programı ile doruğa çıkacak.
Eserlerinde, ölümünü "düğün günü" olarak ifade eden Mevlana, bu konudaki düşüncelerini şu sözlerle anlatıyor: "Bizim ölümümüz her ne kadar sana matem olursa da aslında, Hak'la buluşma vakti olduğu için bizim en neşeli, en mutlu zamanımızdır. Çünkü bu dünya bizim zindanımızdır. Zindanın harap oluşu, yıkılışı, zindandakileri sevindirir. Yani bizim bedenimiz, ruhumuz için bir zindan kesilmiştir. Ölüm, bedeni yıkınca, toprağa düşürünce, ruh zindandan kurtulacak, Hakk'a kavuşacaktır."
"Sema" Mevleviliğin temel felsefesini yansıtıyor
Benliğinden ölü olan Mevlevi dervişinin, başındaki sikkesi nefsinin mezar taşı, giydiği beyaz tennuresi kefeni, sırtındaki hırkası ise kabri olarak kabul ediliyor.
Semazen, ayin sırasında üstündeki siyah hırkayı çıkararak, sembolik olarak hakikate doğarken, kollarını bağlayarak da bir rakamını temsil ediyor. Derviş, böylece Allah'ın birliğine de şehadet etmiş oluyor.
Semahane kainatı, sağ tarafı; görünen ve bilinen madde alemini, sol tarafı ise mana alemini temsil ediyor. Kudümün ilk vuruşu "Ol" emrinin anlatımını, ney "insan-ı kamil", neyin üflenmesi ise İsrafil'in "Sur"u üflemesini simgeliyor.
Dört selam dört kademeyi anlatıyor
Kalkarken yere el vurmak hem "Ol"manın hem Sur'u işitince kabirden kalkmanın sembolü. Tecelli rengi olan kırmızı renkli post üstündeki şeyh, Hazreti Mevlana'yı temsil ediyor. Semadaki selamlar zat, sıfat, fiil ve vahdet gibi tasavvuf anlamlarını taşıyor. Dört selam, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kademelerini anlatıyor. Dördüncü selamda; Allah'ın tek ve gerçek varlığı ile var oluş olan, vahdet durağından kıpırdamadan, ayak direyerek duruş anlatılıyor.
Mevlana'nın vefatından sonra halefi Hüsameddin Çelebi tarafından cuma namazına müteakip, Kur'an okunduktan sonra, toplu bir halde sema yapılması bir gelenek haline getirildi. Bununla beraber belirli bir zaman ve mekana bağlı kalmaksızın, çeşitli vesileler ile sema yapıldığı da biliniyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Müdürü ve Postnişin Fahri Özçakıl, semanın işitme manasına geldiğini söyledi.
Mevlana Celaleddin-i Rumi'den günümüze kadar Mevlevilerin sema yaptığını dile getiren Özçakıl, "Hazreti Mevlana bir anlık cezbe ile Allah aşkıyla sema yapmıştır. Daha sonra oğlu ve torunu tarafından Mevlevilik içerisinde bir yaşam biçimi olarak günümüze kadar icra edilmiştir. Sema eden derviş her döndüğü çarkta Allah'ı zikreder. Mevleviler sema ritüeline farklı bir anlam ve mana yüklemiştir. Yani semazenin sikkesinden hırkasına kadar hepsinin bir anlamı vardır." diye konuştu.