Güncelleme Tarihi:
Size bir zaman makinesi versek geçmişe mi gitmek isterdiniz geleceğe mi?
-İnsan, geçmişi sağlam bir sandığa kilitleyip bugünü sofrasına açmalı ve yarının okyanusuna dümen kırmalı. Tabii ki geleceğe gitmek isterim ama geçmişi inkâr etmeden...
Hadi hiç unutamadığınız bir şey söyleyin.
-İnsan en çok yaralandığı şeyleri unutamıyor. ‘Asmalı Konak’ta oynadığım dönemde Bolu Dağı’nda yemek yiyorduk. Annesi ve babasıyla arka masamda oturan küçük bir çocuk yanıma geldi, fotoğraf çektirmek istedi. Canım bir şeye çok sıkkındı, “Biraz sonra çektiririz, görüyorsun yemek yiyorum” dedim. Farkında olmadan içimdeki öfkeyi çocukla paylaştım. Yemeği yedim, arkamı döndüm. Yoklardı. 9-10 yaşlarında bir çocuktu, üzülmüştü. Ben de hala çok üzülürüm.
'ÇOCUKLAR EN ÇOK İNTERNETLE ARKADAŞ'
En çok neye üzülürsünüz?
-Çocukların ölümüne.
‘Yanmış Orman Kokusu’nda bu konuda yazılmış pek çok şiiriniz var. Berkin’i de yazmışsınız.
-O şiirin ilk iki satırını 20 sene önce yazmıştım: “Çocukluğum paramparça çocuklar/ Umut muydu bulut muydu unuttum.” Berkin için bir şey yazmak istedim çünkü her şey çok acı vericiydi. Suruç’ta ölen çocuklar için de yazdım. Günümüzün gençleri, barışın elçileri ve biz bu elçilerin yollarını açık tutmazsak, ülkemizin geleceği karanlık olur. Ali İsmail için henüz bir şey yazamadım ama içimde büyüyor. Ölen çocukların hepsi için yazmak istiyorum. O acıyı paylaşmak, belki de soğutmak için. Diyarbakır Çınar’da bomba patladı ve annesinin kucağındaki çocuklar öldü. Yine Şırnak’ta bir bomba patladı, annesiyle kahvaltı yapan çocuklar öldü. Benim için, ölen, polisin çocuğu mu, teröristin çocuğu mu fark etmiyor. Çocuk o.
Kendi çocukluğunuzla bugünkü çocukların durumunu karşılaştırınca ne görüyorsunuz?
-Bizim en azından çocuk gibi koşma şansımız vardı. Teknoloji öyle bir noktaya geldi ki çocuklar birbiriyle değil, internetle arkadaş. Bugün ülkemizde ‘ötekileştirme’ diye bir kavram varsa bundan en büyük payı da çocuklar alıyor. Ülkede bu kadar çatışma var ama en büyük darbeyi yine onlar çocuklar oluyor; farkında olmadan koskoca bir kuşağı bitiriyoruz. Hiçbirimizin çocukları bu kadar acı içinde büyütmeye hakkı yok. Bizim barıştan başka seçeneğimiz yok.
'ACI BİBERLE GENÇ KALIYORUM'
Kitaba adını veren bu orman nerede peki?
-Duyarlı olan insanların yüreğinde.
Yakan kim?
-Halkın emeğini, yarınlarını yakanlar.
2003’te de bir şiir kitabı çıkarmışsınız. Ne zamandan beri yazıyorsunuz?
-1975 olsa gerek… 17-18 yaşlarında düğün salonlarında şiir okuyordum. Mahallede lakabı olan herkese dört metrelik bir şiir yapmıştım.
Sizin lakabınız neydi?
-Mendo. Düğünlerde lakaplardan yola çıkıp matrak şiirler yazıp insanları güldürüyordum. Hatta herkes beni okuma diye tehdit ediyordu. Bir cadde düşünün; Adanasporlu bir terzi ve onun karşısında Adanademirsporlu bir kebapçı. Şöyle yazmıştım: “Adanaspor’un tek taraftarı/ Dikerken ceketi yırtar astarı/ Kebapçı Sülo’ya verir pasları/ Dön Demirspor’a sen terzi Cafer.” Çünkü onun Demirspor’a dönmesi, mahallede ihtilal olması demekti.
Ve siz bunu hala hatırlıyorsunuz?
- O dört metrelik kâğıt yandı gitti ama bazılarını hatırlıyorum.
Gündeminizde başka ne var?
-Sinemaya başladığım tarihten itibaren anılarımı yazmayı düşünüyorum.
Kaç yıl oldu başlayalı?
-42 yıl.
50’lerinizin sonunda görünüyorsunuz halbuki.
-Bunu acı bibere borçluyum. Her yemekte acı sivri biber yerim.
Bilimsel bir dayanağı var mı?
-Bilmiyorum ki… Annem de yerdi; 103 yıl yaşadı. Beni o alıştırdı, o yüzden midemi de rahatsız etmiyor. Ama Taksim'de yediğim biberi hiçbir yerde yemedim. Gaz olarak tabii.
Başka bir huyunuz?
-Hayatımda hep aynı anda iki iş yaptım. İnsan okumamaya karar verince, eve yük olmak istemez. Çok kitap okurdum ama Orta 1’deyken para kazanmak daha cazip geldi. Zaten okurken de kahvelerde haşlanmış nohut satar, tamircilerde çalışırdım. Oyuncuyken bile başka işler yaptım, mesela kebapçılık. Tabii hayalimde artist olmak hep vardı. 15 yaşındayken “Bir gün İstanbul’a kaçacağım, geri de dönmeyeceğim” demiştim.
Sonra ne oldu?
-Kaçtım. Adana’dan Galata Köprüsü’ne kadar geldim, kayboldum. Otobüse binip geri döndüm.
Boşu boşuna o kadar yol?
-Evet(Gülüyor). Hayatımız boşa geçirdiğimiz yollarla, saatlerle akıp gidiyor. Geriye kalansa bir hiç. Sağlam bir iz bırakmamış, iyi bir adım atmamışsan sadece gölge olursun ve hiçbir işe yaramazsın. Ağaç olmak gerekiyor.
Menderes Samancılar
Yanmış Orman Kokusu
KaraKarga Yayınları
108 sf.
10 TL.