Güncelleme Tarihi:
Fondation Louis Vuitton, Paris, Museo Nazionale delle Arti del XXI Secolo, Roma, GAM Torino gibi Avrupa, Amerika ve Asya’nın önemli müze ve kurum koleksiyonlarında eserleri yer alan Cecchini'nin, 15. İstanbul Bienali’ne paralel sergisi Seed Syllables, 2 Kasım'a kadar devam edecek.
Ünlü İtalyan sanatçıyı İstanbul'da bulmuşken bu fırsatı kaçırmadım ve kendisiyle kısa bir sohbet gerçekleştirdim.
Mekanları dönüştürmeniz ve formları bozmanı ile tanınan bir sanatçısınız. Bu dönüştürme/bozma isteği nereden geliyor? Buna sanatçının mekana ve şekillere tanrısal bir dokunuşu demek mümkün mü; yoksa çocukluğunuzdan beri süregelen doğa, doğallık hayranlığınızın bir ürünü mü?
Çocukluk anıları çok önemli ama hiç bir zaman tek başına yeterli değil. Şekilleri bozma fikri malzemenin iç karakteristiğinden geliyor aslında; çünkü doğada tüm materyaller farklı bileşimlerden oluşuyor; bitkiler, kristaller, bulutlar, dalgalar… Bunun yanında bizim duruşumuz da dalga boyları gibi.
İşlerimin ardındaki bozma fikri ve işlerimin organik yapıları, bir sürecin hareket haline işaret ediyor; doğal ile doğal olmayan, iç ve dış mekanlar, teknik ve şiirsel yaklaşımlar, hepsi birbiri ile konuşuyor.
Sevil Dolmacı Art Consultancy’deki serginizin en etkileyici yanlarından biri, eserlerin mekanla olan etkileşimi. Bu etkileşimi nasıl planladınız?
Ben hep bu tip etkileşimlerin peşindeyim. Modüler çelik parçalar benim için mekanla oynamanın bir yolu; büyük heykelleri doğaçlama bir biçimde mekanın içinde dans eden bir organizma, büyüyen bir bitki ya da bağımsız bir moleküler zincir gibi konumlayabiliyorum. Bu sergimde de heykeller galeri duvarları üzerinde yayılıyorlar; galeri mekanının tarih mimarisini sarıp mekanla ilişki kuruyorlar.
İlk olarak doğal unsurların gözlenmesi ile ortaya çıkan tek bir modül görüyorsunuz; bu galeride bir giderek büyüyen, yayılan bir tohuma dönüşüyor ve farklı farklı şekiller alıyor. Zamanla birçok farklı görsel sisteme dayanan bir çok farklı şekil ürettim ve bu üretim sürecinde bir yandan bir nevi tomurcuktan üreme/yayılma fikrine bağlı kalırken diğer yandan ve olabildiğince az tekrar yapmaya çalıştım.
Özellikle işlerin mekanla etkileşim içinde bulunduğu sergilerinizi nasıl planlıyorsunuz? Küratörlerle uzun bir planlama süreciniz oluyor mu, yoksa tüm kararları kendiniz mi veriyorsunuz?
Bu ilişki ve sergiye bağlı olarak değişen bir konu. Özellikle büyük enstelasyonlar söz konusu olduğunda küratörler veya çalıştığım özel komisyonlarla uzun planlama süreçleri oluyor.
İnşaat, Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da son dönemdeki önü alınamayan yükselişiyle çevrecileri çok endişelendiren bir trend. Bu tartışmalar içinde ise güzel bir rastlantı olarak ürettiğiniz tohumlar, Nişantaşı’nda bir apartman dairesinde kolonları sarıyor, duvarlara yayılıyor. Bu bağlamda doğayı iç mekana taşımak sizin için ne kadar önemli?
Bu çok güzel bir soru. “Doğa” kelimesini kullanıyorsunuz ama belki de heykelleri, doğaya biçtiğimiz tanımı bir şekilde taşınma görevi gören araçlar diye tanımlamak daha doğru olur. Onların kendi devinimleri, oluşumları içinde doğayı taklit etmeleri bize doğayı hatırlatıyor. İşte bu aradaki halleri, benim izleyicilerden algılamalarını istediğim konum. Herkes, formlara baktığında kendi form düşüncesine ve konseptine uygun olarak heykelleri yeniden yorumluyor.
Bunu pratik bağlamının dışında bir bilimsel bir şema çizmek gibi görebilirsiniz; her türlü algılanmaya açık bir alana gelmiş oluyor.
Bu sizin İstanbul’daki ilk serginiz. İstanbul’u hiç gezme, tanıma fırsatınız oldu mu? Bir gün bu şehire de diğer şehirlerde yaptığınız gibi büyük bir dış mekan heykeli yerleştirmeyi düşünür müsünüz?
Bu gerçekten çok güzel olur; ki Sevil Dolmacı ile bu tip potansiyel projeler için çalışmaya başladık bile. İstanbul’un tarihsel ve kültürel yapısı işlerime çok hitap eden bir faktör, bu yüzden yeni projelerle İstanbul’a dönmeyi çok isterim.
Son bir soruyu da Wallwave Vibrations (Duvar Dalgası Titreşimleri) işlerinize hayran olan koleksiyonerler ve sanatseverler için sormak istiyorum. Bu eserleri koleksiyonerlerin evine bizzat gidip kendiniz mi yerleştiriyorsunuz? Evlere yerleştirme yapılırken birebir aynı işleri mi yapıyorsunuz yoksa mekana göre bir doğaçlama oluyor mu?
Tüm Wallwave (Duvar Dalgası) işleri aynı şekilde düzenlendi: Dairesel fiberglas bir malzemeden yapılan obje, duvara yerleştirilerek edilerek mimarinin bir parçası haline getiriliyor. Bu, duvara resim asmaktan tabiiki daha zahmetli ve uzun bir iş; ama alçı ve duvar boyası ile çalışmayı iyi bilen herhangi bir teknisyen/usta tarafından yapılabilir. Düşünülenden daha basit bir işlem ve tamamen aynı şekilde farklı mekanlara yerleştirilebilir. Bu işleri çok seviyorum çünkü; bu işler yerleştiği mekanın mimarisine kendi (o mekana) özel duygusal izlerini bırakan yapılar.
irmakozer.com Tarafından hazırlanmıştır.