Lanthimos usulü Türk üst-orta sınıfı

Güncelleme Tarihi:

Lanthimos usulü Türk üst-orta sınıfı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 02, 2019 16:31

Kerem Akça, Karlovy Vary'de yarışan "Küçük Şeyler"i analiz etti

Haberin Devamı

2016'da Karlovy Vary'de "Babamın Kanatları"yla yarışan Kıvanç Sezer, ikinci filmi "Küçük Şeyler"le 54. Karlovy Vary Film Festivali'nn yarışmasına döndü. Filmin dünya prömiyeri dün festivalin merkezi olan Grand Hall'da dolu bir salonda yapıldı. Karlovy Vary kitlesinden alışık olduğumuz kadar fazla alkış almadı. 

70'lerde Ömer Lütfi Akad, Göç Üçlemesi'nde "Gelin" (1973), "Düğün" (1973) ve "Diyet"te (1974) klasik sosyal gerçekçi geleneğe yakın seyretmişti. Arada ufak tefek dil farklılıkları ise detaylar üzerinden canlanabiliyordu. "Babamın Kanatları" (2017) ise Kıvanç Sezer'in alternatif besteci Bajar'ın katkısıyla işçi sınıfının bambaşka bir tarafını keşfe çıkmıştı. Anlatılan ise temelde Yeni Türkiye insanının iş kazasına bakışıydı.

"Küçük Şeyler"de üst-orta sınıftan bir karakterin, Onur'un (Alican Yücesoy) işten çıkarılması üzerine kurulu bir yapı var. Üçlemenin ilk halkasındaki melodramatik hava yerini 'saykodelik' ve 'gerçeküstücü' öğeler taşıyan bir absürd komediye bırakıyor. Açılış sekansı fazlasıyla manidar ve sembolik. Gözü kapalı yürüyen karakterlerin Lanthimos'un ilk İngilizce çalışması "The Lobster"ın (2015) başlangıcını hatırlatıp 'bilimkurgu filmi mi geliyor?' dedirttiği kesin. Üst ile orta sınıf arasında kalmanın devreye soktuğu 'konformizm' ve 'yozlaşma' bu sayede belki de bilinçaltına alan açıyor.

Lanthimos usulü Türk üst-orta sınıfı

Hatip Karabudak'ın geniş açı objektifleri, yakın, orta plan olması fark etmeksizin sıkışmışlığı ve bunalımı tasvir ediyor. Bunun ötesinde filmin aslında derin odakla hareket ettiği gerçeği de var. Bu yolda bize her şeyi gözlemleme ve yaşananların rahatsız ediciliğini hissetme şansı tanıyor film. Bir köşeye zoraki yerleştirilen karakterlerin kafa boşluğu bırakılmış açılarını da ekleyince Yunan Yeni Dalgası'nın öncüsü Yorgos Lanthimos'un dili akla geliyor. "Köpek Dişi" ("Kyonodontas", 2009) gibi ilk dönem harikalarından ziyade "The Lobster" ile girdiği 'İngilizce dönemi' benimsetilmeye çalışılan.

Haberin Devamı

'Hoşçakalın', 'küçük şeyler' gibi birbirinden kopuk bölüm isimleri de epizodik anlatının 'sıra dışı' damarını taçlandırıyor. Filmin farkı ve zamansızlık algısı yaratma durumu bu sayede açığa çıkıyor. Karakterlerin uçmuş hissi yaratan saykodelik dünyasının 'ayrıksı' olabilmesi Sezer'in ilk işi olmuş sanki.

Haberin Devamı

Üçlemenin ikinci halkası 'Yeni Türkiye'de hamilelik sorununa bakan poker surat komedisi "Albüm"ün (2016) kuzeni gibi. Ama esasen emlak piyasasında anlık bir şekilde ev alıp sınıfsal açıdan yükselen ana karakterin 'işsizlik'le yaşadığı çöküş, sınıfsal sarsılma derveye sokuluyor. 'İş kazaları'ndan sonra bir başka sosyolojik mesele devreye giriyor. Aslında 'güzel ilgisizlik' anlamına gelen orijinal isim de (La Belle Indifference) daha manidar, kalıcı ve alt metinlere açık hale geliyor bu sayede.

Lanthimos'un Yunan ekonomik krizine uygun bulduğu, Haneke etkili modelin burada Yeni Türkiye'ye adapte edildiği net. Kontrolden çıkan Alican Yücesoy gerçekliğin yıkıldığı sahnelerde etkili bir 'absürd mizah' malzemesine dönüşüyor. Özellikle Ece Dizdar ve Bülent Emrah Parlak çok iyiler. "Küçük Şeyler"in peşinde 'karikatürize olma'nın keyfini çıkarma peşindeler.

Haberin Devamı

"Babamın Kanatları"nın sert el-omuz kamerası gerçekçiliğinden sonra burada sabit kamera ağırlığı var, kameranın birilerini takip ettiğini asla görmüyoruz. Ümit Ünal'ın tarihimizde değerli bir yere sahip "Ara"sı (2008) sonrası ülkemizde bu sosyolojik gruba dair 'yasak ilişki filmi' modelini uygulayan eserler arttı. Bu konuda becerikli işler de var.

Ama burada ilk filmle de bağlantı kurarak 'işsizlik'in yol açtıklarına alternatif bir sınıfın bakışı yansıtılıyor. Arada bir sahnede evde devreye giren sallanan kamera ve finalde ucu açık bitiriş ise "Babamın Kanatları" etkisini devam mı ediyor dedirtiyor.

Ülkemizde Wes Anderson etkisi vardı, ama Lanthimos etkisi yoktu. Rahatsız edici üst-orta sınıf gözlemi sembolleriyle soru işaretlerini devreye sokup yeni soruların peşine düşüyor.
Kıvanç Sezer ise ikinci filminde kalitesinin sürekli üzerine koyan bir yönetmen olduğunu, bambaşka sinema dillerini uygulamada da farkını hissettireceğini kanıtlama şansı buluyor. "Küçük Şeyler", özellikle 'Üçleme'nin bir parçası olarak düşününce diliyle fark yaratması ve "Babamın Kanatları"yla uçları temsil etmesiyle kendine özgü bir yere yerleşecektir her zaman.

BAKMADAN GEÇME!