Oluşturulma Tarihi: Mayıs 23, 2015 01:25
Geçen hafta ‘Mad Max: Fury Road’, bu hafta ‘Yarının Dünyası’... Sinema salonlarında ‘gelecek öyküleri’ devam ediyor. Haftanın bilimkurgusunda George Clooney, genç oyuncular Britt Robertson ve Raffey Cassidy’yle bugünden yarınlarımızı kurtarmaya çabalıyor.
Tabii ki herkesin gelecek tasviri farklı... Meseleye geçen haftadan bağlanalım; George Miller, ‘Mad Max: Fury Road’ dolayısıyla 70’inde bile ‘Mad Max 2’yi çektiği dönemdeki ‘distopik’ fikirlerde ısrarlı olduğunu hatırlatmıştı. Bu haftanın kâğıt üzerinde olduğu kadar perdede de şaşaalı yapımı ‘Yarının Dünyası’ (‘Tomorrowland’) ise uygarlığın gidişatına ilişkin benzer kaygılar taşısa da çizdiği gelecek tasavvurunda daha yumuşak çizgilere sahip.
Önce kısaca öykü diyelim: Bir zamanların dâhi çocuğu Frank Walker’ın yolu bir şekilde şimdiki zamanın dâhisi Casey Newton’la kesişir. Orta yaşlı adamla genç kız, insanlığın kaderine ilişkin hamleler için zamanın geldiğini hatırlatan minik Athena’nın rehberliğinde ‘Yarının Dünyası’ denilen yere doğru sonu belirsiz bir yolculuğa çıkarlar...
Filmin yönetmenliğini, adını animasyon klasikleri ‘The Iron Giant’, ‘The Incredibles’, ‘Ratatuy’ gibi yapımlarla duyurduktan sonra ‘Görevimiz Tehlike 4-Hayalet Protokol’le kanlı canlı insanların dünyasına adım atan Brad Bird üstlenmiş. İşin senaryo kısmında ise Bird’ün yanı sıra ‘Lost’un yazarı olarak da bilinen ve dahi ‘Dünya Savaşı Z’, ‘Prometheus’, ‘Star Trek Into Darkness’ gibi filmlerin metinlerine imza atmış Damon Lindelof var -küçük bir not: öyküye Jeff Jensen da katkıda bulunmuş-.
‘ONLAR KONUŞUR, HOLLYWOOD YAPAR’
Bu isimlerin yarattığı dünyada ister istemez daha önce izlediğimiz onca yapımla akrabalıkları fark ediyoruz. Minik Frank’ın 1964’teki New York Dünya Fuarı’ndaki ‘İcatlar Yarışması’nın ardından daldığı ve adeta asansörümsü bir araçla giriş yaptığı evren, neredeyse ‘Flash Gordon’ çizgiromanından bu yana sunulan bir gelecek tasvirini önümüze atıyor. Sonrasında ‘Jetgiller’ çizgi filmini, ‘Beşinci Element’i, ‘John Carter’ı, ‘The Rocketeer’ı ve daha birçok bilimkurgu yapıtını hatırlıyoruz. -Laf aramızda ben bu sahnelerde bizdeki rezidans reklamlarını ve ‘Kanal İstanbul’ izlerini buldum ve basın gösterimi sırasında içimden, “Onlar konuşur, Hollywood yapar” deyiverdim-.
Öykünün zamanlar arası yolculuğu da ister istemez ‘Geleceğe Dönüş’ serisinden pasajlar sunuyor gibiydi. Kimi sahneler itibariyle de ‘Interstellar’ akla geliyordu. ‘Robot ajanlar’ ise ‘Men In Black’ tadındaydı, ki önderleri de fiziksel açıdan Cristiano Ronaldo’yu ne çok andırıyordu...
Bunca çağrışım içinde filmin bence en kıymetli göndermesi Eyfel Kulesi’nin aslında bambaşka bir işlevi olduğuna dair vurguydu. Keza Gustave Eiffel, Jules Verne, Nikola Tesla ve Thomas Edison’dan oluşan ‘Hayalperestler’ grubu da kayda değer bir buluş olmuş.
Ya oyunculuklar? Minik Frank Walker’ın yetişkinliğinde George Clooney çok da özel bir performans ortaya koymadan -zaten buna ihtiyaç da yok- idare ediyor. Bir NASA mühendisinin kızı olan Casey Newton, öyküde yumuşak gücü ve aklı temsil ediyor. Bu karakteri canlandıran Britt Robertson meselenin üstesinden gelmiş ama Amerikalı eleştirmenler 25 yaşındaki oyuncunun öyküde çizilen tipleme için büyük durduğuna dikkat çekmişler, kâğıt üzerinde haklılar ama Robertson da küçük gösteriyor doğrusu... Athena’da minik Raffey Cassidy çilleri, cin gibi bakan gözleri ve dik başlı karakteriyle belki de öykünün kayda değer izlerini bırakıyor. Geleceğin dünyasını biçimlendiren Nix’te ise Hugh Laurie’yi izliyoruz. Namı diğer ‘Dr. House’, bu tür öykülerin bildik ‘kötü adamsı’ profillerinden birine imza atıyor.
Toparlarsak Disney yapımı ‘Yarının Dünyası’, hoş bir eğlencelik ama orijinal ve heyecan verici değil. Öykü de zaman zaman dağılıyor. Ama görselliği çekici ve
film, bu yanıyla ilgiye değer...
Yarının Dünyası
Beş üzerinden üç yıldız
Yönetmen: Brad Bird
Oyuncular: George Clooney, Hugh Laurie, Britt Robertson, Raffey Cassidy, Tim McGraw ABD yapımı