Güncelleme Tarihi:
Defo
Aytaç Ars
İthaki Yayınları
Roman
Yaklaşık bir yıl önce bu zamanlarda, Aytaç Ars’ın ilk kitabı ‘Sekizinci Seksek’ten heyecanla söz etmiş ve “genç nesil bir yazarın ne yazdığını ve daha da önemlisi nasıl yazdığını göreceksiniz” demiştim... Aşkolsun ona ki, tam bir yıl sonra aynı ‘fırlamalıkla’ geri dönüyor. Fırlamalık kahramanın dilinden kaynaklanıyordu. Bu seferki talihsizlerimiz Enver ve Halil, bu defolarla dolu cehennemde yaşadıkları mevsimi kendi kıyametleriyle sonlandırmak için didiniyorlar! İstanbul’a ‘kur yapıyorlar’. Aytaç Ars, annesinin “arkadaşlarını dikkatli seç” uyarısını kulağına küpe yapmadığı yetmeyip, üstüne bir de Enver gibi bir arkadaş edinmiş Halil’in muhtelif bahtsızlıklar silsilesi içinde nasıl paramparça olduğunun hikâyesini anlatıyor ‘Defo’ adlı yeni romanında. Birbiri ardına kurulan ve acaba nereye varacağız dedirten cümlelerle tanışıyoruz Halil ve arkadaşı Enver’le. Bir işkence gibi seyretmiş okul hayatını, bir de öğretmen olarak 657’ye tabi bir biçimde taçlandırmış Halil’in, bir tuhaf bedenle dünyaya düşmüş Beden Öğretmeni Halil’in, sevgili karısına bir üçüz, üçüz değilse bile ikiz, ikiz olmuyorsa bari bir oğul, hiç olmadı bir kız verememiş kısır Halil’in ortadan sona doğru öyküsü ‘Defo’. Ölüme yaklaştıkça bulmacaların basitleştiği, şarkılı türkülü bir yok oluş destanına imza atıyor Aytaç Ars bu kez. Yine alabildiğine ironik, sağlam kelime oyunlarıyla dolu ve bir o kadar da ‘şakası’ yerinde bir destan! İlk kitabı okurun yüzünü kara çıkarmamıştı, ikincisi de öyle!
Bilhassa geçen yıldan beri, “öykü patlaması yaşanıyor” gibi cümleler kurulduğuna denk gelmişsinizdir. Bir patlamadan söz etmek mümkün mü, belirsiz, ancak bir verimlilik olduğu da muhakkak. Nitelik açısından da gerek yeni kitabını beklediğimiz usta adlar gerekse yeni yazarların kitapları, öykü tutkunlarını mutlu ediyor. Emrah Öztürk ’ün ‘Limon Ağacı’ adlı öykü toplamı da sözünü ettiğim mutluluğun yeni yazar/ilk kitap bölümünde yer alanlardan... İlk kitap, ama acemilikten uzak, damıtılmış, demlenmiş metinler. İyi edebiyat damarından beslenen, iyi edebiyatla yoğrulmuş öyküler toplamı. Öztürk, ilk öyküsü bir kenara, masalsı bir gerçeküstücülükle anlatıyor öykülerini. Öyle bildik periler, devler, prenseslerden söz etmiyorum. Bir rüya anlatıyor sanki her öyküsünde, anılarda kalan bir rüya hatta! Sanki bir çocukluk düşünü anımsıyor gibi anlatıyor. Büyülü bir dünyayı aktarıyor bize. En gerçek sahne bile büyüleyici bir hadiseyle sona eriyor. ‘Limon Yağmuru ’ iyi öykü okumak isteyenlere!
Antakya, İskenderin ve Musa Dağı Ermenileri
Editör: Osman Köker
Bir Zamanlar Yayıncılık
Belgesel / Albüm
‘Antakya, İskenderun ve Musa Dağı Ermenileri’ adlı belgesel albüm, Orlando Carlo Calumeno’nun koleksiyonunda yer alan kartpostallardan oluşturulmuş bir kitap. Port Said Ermeni Mülteci Kampı’ndan, Antakya, İskenderun ve Musa Dağı’ndan farklı fotoğrafçılar tarafından çekilmiş onlarca kartpostal yer alıyor albümde. Osman Köker’in editörlüğünü yaptığı bu önemli çalışmada; Ahmet Fethi, Arlet İncidüzen ve Yasemin Köker metin çevirileri ve araştırmalarda görev almış. Ayrıca 1915’te Dikran Andreasyan’ın Port Said Mülteci Kampı’nda kaleme aldığı broşürdeki pasajlardan oluşan ‘Musa Dağı’ndan Port Said’e yazısı, kitaba daha da değer katıyor. Sadece Ermenileri değil, ülkenin bir dönemini aktaran önemli bir albüm.
Sümbül Dağı’nın Karları
Cahit Kayra
Tarihçi Kitabevi
Gezi / Güncel
“Bilmez misin ki bu dağların ağaçları kayalardır,” cümlesi Ferit Edgü’nün ‘Yaralı Zaman’ kitabından bir Hakkâri yadigârıdır. Cahit Kayra ise ‘Sümbül Dağı’nın Karları’ adlı kitabında 1946’da gerçekleştirdiği bir Hakkâri seyahatinin notlarını aktarıyor, gerçeğin tüm yalınlığıyla. Haydarpaşa’dan Hakkâri’ye 25 farklı duraklı bir yolculuk bu. Ama sadece coğrafî değil, zamansal olarak da bir geziye çıkarıyor bizi, Kayra. 1946’daki notları 2010’lardaki durumla birlikte aktarıyor, 70 yıl öncesinin insanlarını ihmal etmeden...