Güncelleme Tarihi:
“Sertab Gibi” Türkçe popun etkili ve güçlü isimlerinden Sertab Erener’in en şaşırtıcı, etkisi en uzun süreye yayılmış ve belki de en iyi albümüdür. Kolaylıkla 90 başlarının en iyi ve en belirleyici albümlerinden biri denebilecek “Lâ’l”den sonra, Erener yeni sulara açılmıştı. Sezen Aksu prodüktörlüğünde kotarılan “Lâ’l” albümü, o yıllarda Türkiye popüler müziğinde ciddi bir yeri olan Akdeniz müziğiyle Aksu’nun zaten alametifarikası sayılabilecek klasik Türk müziğinden tını ve ezgileri poplaştırma arayışlarının en güzel sentezlerini barındırıyordu. Sertab Erener de olağanüstü vokaliyle her şarkıyı parlatıyordu. Erener, Aksu’nun kendisi için açtığı bu yoldan gidebilir, buradan kendisine bir kariyer inşa edebilirdi kolaylıkla. Fakat bu yolu tercih etmedi.
Geçirdiği rahatsızlıklar, ayrılıklar ve Demir Demirkan’la başladığı yeni ilişki belli ki onda yeni ve özgür sulara yelken açma isteği yaratmıştı. O istek ve Demirkan’la girişilen işbirliği, Türkiye pop müziğinin en özgün albümlerinden birini ortaya çıkardı. “Sertab Gibi” çok satmadı, “Lâ’l” kadar popüler olmadı, ortalığı ayağa kaldırmadı. Demirkan’ın albüm için yaptığı ve Türkçe popun dışına kaçan alternatif düzenlemeler, birçok dinleyiciye yabancı geldi. Ama albüm kendisine uzun vadede çok sadık ve gitgide büyüyen bir dinleyici kitlesi yarattı. Özellikle ilkgençliğini yaşamakta olan birçok insan, elden ele dolaşan albümün dürüstlüğünden, yenilikçiliğinden, sözlerinden etkilendi. “İncelikler Yüzünden”, “Yara”, “Seyrüsefer”, “Yüz Yüzeyim”, “Aaaa” Türkçe popun en özgün eserleri arasında yerini aldı.
DÜNYEVİ HIRSLARI BASKIN ÇIKINCA…
Sonrasında Erener bu alternatif pop yolundan da gitmedi. Ölümün kıyısına gelmiş olmanın ve yeni aşkın sarsıcılığı geçince, Erener’in dünyevi hırsları baskın çıktı. Sony/Columbia’nın kendisine yurtdışında da yatırım yapması için Türkiye’de çok satan bir albüm çıkarması gerekiyordu. Bu amaca yönelik olarak büyük bir dikkat ve özenle hazırlanan ve çok güzel şarkılar barındıran “Sertab Erener” albümü, çok sevildi, çok sattı. Ama “Sertab Gibi”nin sadık dinleyicilerinin en azından bir kısmı Erener’e küstü, küsmese bile yeni albümün “Sertab Gibi” gibi olmadığından yakındı. Erener’in her yeni çıkan albümü acaba yeni bir “Sertab Gibi” mi geliyor heyecanıyla beklendi ama bu heyecan her seferinde boşa çıktı.
Başarısızlıkla sonuçlanan yurtdışı denemelerinin ardından Erener, yüzünü 2010 yılında tekrar iç pazara çevirdiğinde “Rengarenk” albümüyle yeni bir formül denedi: Soner Sarıkabadayı’nın yazıp yazabileceği en iyi ve 90’lar müziğine en çok benzeyen şarkılar alındı, Pinhani’nin yaratıcı ismi Sinan Kaymakçı’dan duygusal ve içe dönük sözler beğenildi, Mustafa Ceceli’nin Onno Tunç’a öykünen düzenlemelerine bel bağlandı. Erener de bu duygusal ve ticari pop müzik içinde vokalini daha yumuşak hale getirdi. “Rengarenk”te formül tuttu: Albümden birçok şarkı listelerde en üst sıralara tırmandı, Sertab Erener konserleri yeniden hıncahınç dolmaya başladı. Dolayısıyla bir sonraki albümde formül neredeyse tıpatıp uygulanmaya çalışıldı ama “Sade” kelimenin tam anlamıyla battı. Bu arada “Sertab Gibi”nin sadık ve artık 30’larına gelip popüler kültür tüketiminde daha fazla söz sahibi olmuş dinleyici kitlesinin küskünlüğü daha da arttı.
BEKLENTİLER HAKSIZ MI?
Gün geldi, devran döndü, tarihler sıfırlandı. Demir Demirkan’la Sertab Erener ayrıldı. Bir yenilenme sürecinden geçtiğini uzaklardan varsayabileceğimiz Erener’den “Sertab Gibi” bir albüm beklemek için belki de en iyi zaman geldi çattı. Haziran ayında çıkacağı duyurulan “Kırık Kalpler Albümü”nden beklentiler yükseldi. Üstelik, aynı Sertab Gibi’de olduğu gibi Kırık Kalpler Albümü’nde de aranjör-prodüktörlük Erener’in hayatındaki yeni kişi tarafından üstlenilmişti.
Bu beklentiler oldukça haksız olabilir. Zaman, müzik, insanlar değişmişken Sertab Erener’den aynı müziği yapmasını beklemek haksız bir nostalji düşkünlüğü olarak değerlendirilebilir. Ama herhalde ondan beklenen, aynı müziği yapmasından ziyade aynı dürüstlükte ve aynı vuruculukta bir albüm daha yapması oldu hep. En azından, kendi açtığı yenilikçi yoldan gitmesi...
NEREDEYSE BİR ‘KONSEPT ALBÜM’…
Bu beklentilerle, geçen hafta çıktığından bu yana, “Kırık Kalpler Albümü”nü dinliyorum. Erener, en kötü albümünde bile var olan müzikalitesine elbette sadık, albüm elbette keyifle dinleniyor. Albümün “Kime Diyorum” dışındaki neredeyse tüm şarkılarının sözleri ayrılık üzerine, dolayısıyla Erener içinden geçtiği sürece dair şarkılar seçmiş. “Olsun”da Can Bonomo “Bölüşülsün şiirler/ Arkadaşlar şehirler” diye yazıyor, “Karbeyaz”da Can Temiz “Kafam bir türlü susmuyor/ Yüzün neden silinmiyor” diye soruyor, Sibel Algan “Güçlü görünsem de/ Düştüğünde o maske/ Sarılmaya muhtaç/ İnsanım nihayetinde” itirafında bulunuyor. Ayrılık, sonrasında insanın kendisine dair sorgulamaları ve yeniden güç bulma arayışları şarkı sözlerinin genel teması. Yalnızca “Kime Diyorum”da yeni bir aşka yelken açma var, bu şarkı da ayrılık süreçlerinin sonunu imlediği belli olsun diye, albümün kapanış şarkısı olarak seçilmiş. Sözlerdeki bu bütünlük, albümü neredeyse bir konsept albüm haline getiriyor ve keyifle (ya da bir miktar acıyla) dinlenmesine büyük katkıda bulunuyor.
Müzik açısından da Erener, yine yeniden yeni sulara açılıyor. Hiçbir şey için değilse bile, bu yenilikçiliği için kutlamak gerekir Erener’i. Rengarenk ve Sade’de yer bulan Hint ezgilerinden ve ritmik poptan pek eser kalmamış. Onun yerine, belki Model ve Mor ve Ötesi’nin arasında bir yere koyabileceğimiz bir pop-rock soundunun peşinden gidilmiş. Özellikle “Olsun”un Mor ve Ötesi şarkılarını andırdığı, sosyal medyada da belirtildi zaten. Erener, albümde kullandığı vokal tekniğini de bu sound arayışıyla uyumlu olacak şekilde değiştirmiş: Rengarenk ve Sade’ye hakim duygusal ve sade teknik, yerini daha sert, iniş-çıkışları ve nefesleri daha ortada bir tekniğe bırakmış. Bu açıdan “Kırık Kalpler”, Erener’in uçsuz bucaksız vokal yeteneğinden bir başka rengi paylaştığı bir albüm olmuş.
DİĞER TÜM ALBÜMLERDEN BAŞKA
Peki ortaya çıkan sentez “olmuş” mu? Bunun kararını elbette zaman verecek. Şu an için söylenebilecek olan şu: Bu albüm, tam da yukarıda bahsettiğimiz sebeplerle müzik unsurları açısından “Sertab Gibi” albümü gibi değil. Düzenlemeler o ölçüde alternatif ve elektronik değil, daha akustik. Bazı şarkılarda çok keyifli bas yürüyüşleri duymak mümkün. Sözler (belki “Olsun” bir tarafa) o ölçüde vurucu değil. “İncelikler Yüzünden”in dürüstlüğünün yanında, “İnsanım Nihayetinde” biraz kuyruğu dik tutma çabası gibi kalıyor. Öte yandan, Erener’in “Sertab Gibi” ölçüsünde dürüstlük, arınma ve açıklık arayışında olduğu bir zamandan geçtiğimiz besbelli.
Albümdeki şarkılar seviliyor, dinleniyor, söyleniyor. Yıldız Tilbe ile Sertab Erener’in bir araya geldiği bir şarkı (“Aşk Beni”) dinlemek çok keyifli, Sarıkabadayı da oldukça keyifli bir şarkıyla (“Şiirin Bir Üstü”) albümün ritim ihtiyacının karşılanmasına katkıda bulunuyor. Albümde dört şarkıyla yer alan Ersel Serdarlı belli ki Erener’in favori şarkı yazarlarından biri haline geldi, ilk klip de Serdarlı’nın “Kime Diyorum” şarkısına çekildi. Yaz “Kime Diyorum”la geçiştirildikten (ve dinleyiciler bu kliple yaz konserlerine davet edildikten) sonra, albümün ruhuna daha uygun sonbahar ve kış aylarında arka arkaya üç şarkı klipler ve promosyon aracılığıyla patlayabilir.
Albüm, “Aşk Ölmez” ve “Sade” albümlerinden çok daha güzel, “Rengarenk”ten ve diğer tüm albümlerden başka. Bu dürüst yenilikçilik ve Erener’in müzik piyasasındaki (hak edilmiş) güçlü konumu bu albümün de bolca dinlenmesini ve Türkiye pop müziğinde önemli bir etki yaratmasını sağlayacak, hiç şüphesiz. Şarkıların ne ölçüde “uzun vadeli duygu ortaklığı” sağlayabileceğini ise, elbette zaman gösterecek.