Güncelleme Tarihi:
Bugün birçok özel tiyatro ödenek kesintisi sıkıntısı yaşıyor. Siz kendi tiyatronuzu kurarken çekinmediniz mi?
Biz, özgür bir tiyatro olabilmek için devlet yardımı almıyoruz. Denetlenmek istemiyoruz. Seyircinin verdiği güç yeter. İyi bir iş yaparsanız, her zaman seyirci bulursunuz.
Devlet Tiyatrosu (DT) geçmişiniz var...
Hâlâ Devlet Tiyatrosu’ndayım ama oyun yapmayı reddediyorum. Şehir Tiyatrosu’nda da öyle... Birtakım kötü anılarımız var. Avrupa’da oldukça kayda değer bir yönetmen haline geldim. Daha üç ay önce Drakula’nın kalesinde ‘Hamlet’ yönettim. Orada yaptığım ‘Romeo ve Juliet’ sekiz sezondur oynuyor; Polonya’da yaptığım ‘Aşk-ı Hürrem’e de devam... Yani Avrupa’da senede bir oyun yapayım, Türkiye’de de kendi tiyatromu kurup çağdaş tiyatro yapayım istedim.
Peki oyun yapmayıp ne yapıyorsunuz Devlet Tiyatrosu’nda? Neden oradasınız?
Şu aralar emeklilik hazırlığındayım. DT’yi çok sıkıntılı görüyorum. .
Neden böyle düşünüyorsunuz?
DT, Almanya’dan kaçan Yahudilerin buraya geldiği 1941’de Carl Ebert’in yol gösterdiği şekilde Alman ekolüyle kuruldu. Onun taklidinin taklidinin taklidi bugün tiyatroymuş gibi sunuluyor. Türk tiyatrosunun orijini ortaoyunudur; bundan Brecht besleniyor, Pirandello besleniyor ama bizim snob’lar beslenmiyor. DT senelerce Amerikan müzikallerinin rejilerini taklit etti. Örneğin yakın zamanda İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda bir müzikal yapıldı, bir Amerikan müzikalinin tıpatıp taklidiydi! Büyük prodüksiyon, kalabalık kadro ve onun bunun taklidi demek değildir; büyük yaratı demektir.
Devlet Tiyatrosu’nun hiç mi iyi tarafı yok sizin gözünüzde?
DT, Türkiye’nin en faydalı kurumlarından biri. Aydınlanma anlamında Hakkâri’ye kadar gidiyor. Benim eleştirim üsluba. Ben o kurumun içinde doğdum, herkesten daha fazla severim.
ÖPÜŞME VAR DİYE OYUNUMU KALDIRDILAR
‘Shakespeare’in Bütün Eserleri (Hafif Kısaltılmış)’ı neden Türkiye’de sahnelemek istediniz?
Oyunu Londra’da seyrettim ve beynimden vuruldum. Tiyatronun bütün öğeleriyle dalga geçiyor; bu da benim fikirlerime uygun. Her üslubu eleştiren, yenilik arayan üç oyuncu, rejisörsüz bir oyun yapmışlar. Metin, 1. Elizabeth üzerineydi; ben baştan sona Türk tiyatrosuna uyarladım. Niyetim, kamyondu, attı, şunu bunu sahneye sokmadan büyük bir iş yapılacağını göstermekti. Akşamdan sabaha ünlü olmanın çok kolay olduğu, çabaya, bilgiye ve deneyime saygının azaldığı ve herkesin her şeyden anladığı bir ortamda üç gerizekâlının Vikipedi bilgileri dahi olmadan Shakespeare’in bütün eserlerini birden oynamaya kalkması Türkiye’nin durumuyla örtüşüyor.
Bir Shakespeare oyununu rap’le ya da yemek tarifiyle anlatmak nereden çıktı?
Benim şaklabanlığımdan çıktı, nereden çıkacak? Othello’nun hikâyesi sapık bir olaydı / Severdi güzel kadınları ve ıstakozları / Oh yeaaah!
Oyunla ilgili nasıl yorumlar geliyor?
Ben oyunları önce kendime sonra da seyirciye yaparım. Üçüncü bir şahıs yok. Seyirci çok beğeniyor. Cef Tiyatro’yla da ‘Hamlet’i yapmıştım. Şehir Tiyatroları çok sıcak davranıyor, bakalım...
Programa mı alacaklar yani?
Kendileri bilir. Daha önce, beş yıl kapalı gişe oynayan ‘Romeo ve Juliet’i “Öpüşüyorlar” diye kaldırdılar. “N’oluyor” dedim, cevap yok, bir daha sordum yine cevap yok. Basın bildirisi yazdım,
Neden beş sezon beklediler kaldırmak için?
O sanat yönetmeni yeni gelmişti. Ben basın bildirisi yayımlayınca üç sezondur oynayan ‘Çığ’ oyunumu da kaldırdılar.
“Oyunculuk öğretilir bir şey değilken ileri oyunculuk öğretmeyi vaat edenlere gıpta ediyorum” demişsiniz.
Evet.
Ama sizin de atölyeleriniz var?
Oyunculuk eğitimi veremezsiniz, oyunculuk yolunda kilometre taşları arasındaki mesafeyi kısaltacak çeşitli bilgileri verebilirsiniz. Eğitimlerimizi çok önemsiyoruz. Başarılı bulduklarımızı yapımlarda oynatıyor, dizi ve filmlere gönderiyoruz.