Güncelleme Tarihi:
Teklİf yapıldığında, henüz Sibirya soğuklarının esamisi okunmuyordu. Ben ki ağustos güneşinde bile denize hov hov hov, huv huv huv diye bir saatte girerim; boşluğuma geldi, kabul ettim.
Hz. İsa Peygamber’in Ürdün denizinde vaftiz edilmesi anısına yüzyıllardır düzenlenen denizden haç çıkarma törenine katılacak ve bu deneyimimi gazetede kaleme alacaktım. 6 Ocak’ta!
Zaman su gibi aktı, spikerlerin “Sibirya soğukları geliyor” anonslarının eşliğinde Haliç’in buz gibi sularına dalma vakti geldi, çattı. Çoktan vazgeçer, üstüne de iki tur daha dönerdim ama “Ben caydım” demeyi de yiğitliğe de yediremedim.
TAM ‘ANA-BABA GÜNÜ’
Sabah 10 gibi Haliç sahilindeki çorbacılardan birine konuşlandım, cana can kana kan kattığına inandığım kelle-paçamı ısmarladım. Haliç normalde hiç tanık olmadığım bir kalabalığı ağırlıyor:
Turist otobüsleri polis otobüslerine karışmış; canlı yayın araçları, TOMA’lar köşe kapmaca oynuyor; Türkçe, Rumca, Rusça, İngilizce kelimeler birbirine karışıyor...
Soyunma zamanı gelince diğer yarışmacılarla soyunma minibüsünde mayolarımızı giydik. Patrik yerini alana kadar, üstümüzde mayo teknelerde bekliyoruz. Kollarıma bacaklarıma sıcak tutsun diye vazelin sürdüm ama ne fayda! Kar taneleri bedenime yapışıp eridikçe önce ayak parmaklarımdan can çıktı, sonra sıra ellerime geldi. Bartolomeos, gelmez Allah gelmez. Meğer kilisedeki tören uzamış. Nihayet Patrik kürsüdeki yerini aldı, uzaktan hayal meyal seçebiliyorum Patrik dua okuyor. Ama Patrik mi daha çok dua etti ben mi bilmiyorum: “Allah’ım yüzümü kara çıkarma, alnımın hakkıyla şu kıyıya varayım.”
‘BİR BAKTIM, ÖNÜMDE’
Haçın denize atıldığını görmedim bile. Teknedeki diğer yarışmacılar suya atlayınca ben de kendimi bıraktım. Can havliyle, nefes bile almadan çapada çupada kıyıya doğru yüzüyorum. İnanın, işin en kolay kısmı bu çünkü o anda beyniniz de donuyor, hiçbir şey hatırlamıyorsunuz. Bir ara ne yöne gittiğimi tayin için kafamı bir kaldırdım ki o da ne! Ahşap haç önümde yüzüyor. Tuttuğum gibi havaya kaldırdım. Sonra diğer yarışmacılar bana yetiştiler ve hepsi birden üstümle çullanınca suyun altına battım. Tekrar yukarı çıktığımda artık haçı diğer yarışmacılara verdim ve onlar galiba elden ele gezdirdiler.
Ve kürsüye davet
KIYIYA vardıktan sonra, beni Patrik’in kürsüsüne davet ettiler. Patrik tebrik edip adımı, nereli olduğumu sordu, titremekten söyleyemedim. Sonra bütün yarışmacılara birer küçük madalya verdiler. Soyunma minibüsüne dönerken ayaklarım kan içinde kaldığını farkettim. İskeleye çıkarken hepimizin ayaklarını midyeler kesmişti. Sevgili yarışmacı arkadaşlarım Selanikli Yorgo, Hataylı Simion ve Atinalı Vasili... Beni aranıza kabul ettiğiniz, Müslüman olduğumu bilmenize rağmen son derece misafirperverce davrandığınız, vazelininizi bile paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Ta Fota (Işıklar) bayramınız kutlu olsun.