Güncelleme Tarihi:
Kaan Müjdeci, festival direktörünün kendisi hakkında “Çok yetenekli bir yönetmen” ifadelerini kullanmış olmasına, “Bundan utanıyorum” diye karşılık verdi.
Kaan Müjdeci, bu yıl 27 Ağustos-6 Eylül arasında düzenlenen Venedik Film Festivali’nde ‘Altın Aslan’ ve genç yönetmenlerin ilk filmlerine verilen ‘Geleceğin Aslanı’ için olmak üzere iki dalda aday olarak bu yılın ‘sürprizi’ olarak nitelendi.
Festival öncesi seçilen filmlerle ilgili konuşan Venedik Film Festivali Direktörü Alberto Barbera da Müjdeci’den “Türkiye adına yarışacak ‘Sivas’ filmi olağanüstü bir yapıt. Genç bir yeteneği sinema dünyasına tanıtmak istedik. Bunu fazlasıyla hak ediyor” ifadeleriyle bahsetti.
Türkiye kökenli Alman Yönetmen Fatih Akın’ın ‘The Cut (Kesik)’ filmi de dahil ana yarışmada 19 esere karşı yarışacak olan ‘Sivas’, bugün dünya prömiyerini yapacak.
11 yaşındaki Aslan adlı bir çocuk ile Sivas isimli bir dövüş köpeğinin, bozkırda geçen hikâyesinin anlatıldığı filmin başrollerinde; Doğan İzci ve Çakır yer alıyor. Ana oyuncuların neredeyse tamamının, Yozgat Yerköy’de yaşayan halktan oluştuğu filmde; Muttalip Müjdeci, Hasan Özdemir, Ezgi Ergin, Furkan Uyar ve Hasan Yazılıtaş’a, profesyonel oyuncular Ozan Çelik, Banu Fotocan ve Okan Avcı eşlik ediyor.
İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar Atölyesi kapsamında 1000 Volt Post Prodüksiyonu Ödülü alan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün yapım desteği ile gerçekleştirilen “Sivas”ın senaryosu da Kaan Müjdeci’ye ait. Filmin görüntü yönetmenliğini ise Armin Dieroff ve Martin Hogsnes Solvang üstlendi.
MÜJDECİ: “BUNLAR KİŞİSEL BAŞARILAR”
Kaan Müjdeci gösterim öncesi, şehir olan Sivas'ı değil, Sivas Kangal'ını eksenine alan filmine ilişkin DHA’ya konuştu.
Türk sinemasının 100. yıldönümü olan bu yıl, Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’ta büyük ödülü alması ve kendisinin de Türkiye’den ilk filmiyle ana yarışmaya katılan ilk genç yönetmen olması hatırlatılan Müjdeci,
“Türk sinemasından ziyade yönetmenlerin kişisel başarısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türk sinemasının 100. yılı oldu diye böyle bir şey oldu diye düşünmüyorum. Çünkü bu önceden beri gelen bir geleneğin… Özellikle de şunu vurgulamak istiyorum: kişisel zorlamalarla” diye konuştu.
Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz gibi festivallerden ödüllerle dönen yönetmenlerin kendi parasıyla bunları gerçekleştirdiğini dile getiren Müjdeci, “Onların zorlanarak, ekiplerin paralarını yarı yarıya, çeyreğini ödeyerek yaptıkları filmlerle geldiği bir pozisyon olduğunu düşünüyorum. Bunları Türk sinemasının başarısından ziyade kişisel başarılar olarak görüyorum” dedi.
“BANA YETENEKLİ DENMESİNDEN UTANIYORUM”
Sivas’ın, İtalya’da festivalin kazananı hakkında yapılan bahislerde 20 film arasından en çok kazandıran 7’nci film olmayı başardığına ilişkin Müjdeci, “Kim izledi neye göre bahis yapıyor bilmiyorum. Belki festival başkanı benim hakkımda bir şeyler söyledi diye olabilir” dedi.
Müjdeci, Alberto Barbera’nın kendisi hakkında “Çok yetenekli” nitelemesini yapmasını ise, “Ben çok utanıyorum bundan. O, beni çok seviyor, ben de onu çok seviyorum. Sağolsun. Barbera’nın bunu söylemesinin nedeninin de beni işime teşvik etmek olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“BİR SONRAKİ FİLMİMNDE EMEK SÖMÜRÜSÜ YAPMAYACAĞIM”
Festivallerde boy göstermek istemediğinin altını çizen Müjdeci, bunun kendi işi değil, prodüktörün, distribütörün ya da oyuncunun işi olduğunu öne sürdü.
“Benim işim yeni senaryo yazmak ve onun filmini çekmek” diyen genç yönetmen, “Yeni filmim için bazı arkadaşlar kaynaklar arıyor, bazı arkadaşlar da senaryo yazımı için uğraşıyor. Ben kendi işimi, oyuncu, prodüktör kendi işini yapıyor” diye konuştu.
Genç bir yönetmen olarak sinema sektörünün prestijli festivallerinden birinde ana yarışmaya seçilmenin sinema kariyerini nasıl etkileyeceği sorusuna şöyle yanıt verdi: “Parasal olarak etkileyeceğini düşünüyorum. Bir de bir sonraki festivale daha rahat gireceğim. Bu kadar. Yani başka bir şeyi etkilemeyecek. Daha kolay fon bulabileceğim, filmimi daha rahat seviyede çekeceğim, insanların kaşelerini daha düzgün ödeyebileceğim, yani bir sonraki filmim emek sömürüsü olmayan bir film olacak. Dolayısıyla ekibin ve benim daha rahat ettiği, benim daha rahat hayaller kurabileceğim bir film olacak. Yoksa başka ne faydası olsun.”
“BİR HAYVAN VE BİR ÇOCUĞUN BAŞROLDE OLMASININ ZOR OLDUĞUNU SÖYLEDİLER DE İNANMADIM”
Bir çocuk ve bir hayvanı başrolde oynatarak, risk alıp almadığına, “No risk, no fun (risk yoksa eğlence de yok). Böyle bir İngiliz atasözü vardır” ifadeleriyle karşılık veren Müjdeci, “Ben bunun açıkçası çok farkında değildim. Bazı arkadaşlarım bana söyledi, ama genelde arkadaşlarımın sözünü çok dinlemem. Filmi çekerken fark ettim. Ön hazırlık sürecinde, ne yapıyorum ben diye çaktım durumu. Sonra filmi çekmeye başlayınca Allah’ım dedim. Ondan sonra da artık çok geçti. Söylüyorlardı da inanmıyordum tam olarak” diye konuştu.
“KANGAL KÖPEĞİNDEN LESSIE ROLÜ BEKLEMEDİM”
Çocuğun ve köpeğin ne tür davranışları olduğuna iyi çalışarak, ön hazırlık dönemini çok iyi yaptığını dile getirerek, “Bence bu filmin dramaturjisi, şusu busu ilginç olabilir bir sürü insan için, ama benim kişisel görüşüm; işçiliği çok iyi” diyen Müjdeci, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir halı gibi dokundu bu film. Hiçbir şey gözden kaçırılmadan yapılmaya çalışıldı. Yani film çekim aşamasından bahsediyorum, post prodüksiyon falan gibi bana bağlı olmayanlardan değil. Ben çok iyi bir hazırlık dönemi geçirdim, çünkü çok iyi hazırlandım. Köpekleri de çocukları da çok iyi tanıyordum. Kangal köpeğinden bir Lessie rolü beklemedim. Ondan Kangal köpeği gibi olmasını bekledim. O da dövüş köpeği rolünü çok iyi oynadı.”