Güncelleme Tarihi:
Bu kitap için yola çıkarken kendi babanızla ilgili bir sorunun peşine takılmış olabilir misiniz?
Belki de babamı erken kaybettiğimdendir baba öykülerine duyduğum merak, bilemiyorum. ‘Babalık’ mefhumunu da her daim sorguladığımdan... Annelikten bambaşka bir yerde duran ama anneden de ayrılamayan iki heceli bir etki-tepki konusudur bende ‘baba’. Kendi babamla ilgili sorularım oldu elbette ama zaman içinde hepsi bende bir şekilde cevabını buldu. Kendi hayatımı sağaltmak içindir ki başkalarının hayatına sarıldım.
ALİ NESİN: “SEVİYORDUK BİRBİRİMİZİ, KÜS KALAMIYORDUK.”
Bir gün çok kızdım babama. Odadan koridora çıktım, önden yürüyordum, karar vermiştim; konuşmayacağım. Ama böyle bir karar vermek için çok cesur olmak gerekirdi; babamla konuşmamak söz konusu bile olamazdı. Yine de konuşmama kararı almıştım. Babam da anladı küstüğümü. “Ali” dedi, cevap vermedim. Öyle bir terbiyesizlikti ki babam “Ali” dediğinde cevap vermemek, öte yandan bende açtığı yaranın da farkındaydım. Koridorda yürümeye devam ettim, yine “Ali” diye seslendi. Cevap alamayınca koştu, elini attı omzuma, öylece barıştık. Seviyorduk birbirimizi, küs kalamıyorduk.
SEVİNÇ ERBULAK: “BİR DAHA HİÇ BABAMLA PAPATYA TOPLADIĞIMIZ GÜNKÜ KADAR MUTLU OLMADIM.”
ECE TEMELKURAN: “BANA ZARAR VERECEK BİRİNİN KARŞISINA DİKİLDİĞİNİ GÖRMEK İSTERDİM.”
Bir tek şey isterdim. Amerikan filmlerinde olur ya şöyle sahneler; “O benim kızım, onu mutsuz edersen seni mahvederim,” Bana böyle bir duygu yaşatmasını isterdim. Bana zarar verecek birinin karşısına dikildiğini görmek isterdim. Bunu yapmasına bile gerek yoktu aslında. Böyle bir şey söyleyebilmesini isterdim. O güvenlik duygusunu tadabilmek... Çünkü benim hiçbir zaman özgüven sorunum olmadı ama hep bir güvenlik sorunum oldu.
BÜLENT ORTAÇGİL: “AKŞAM YEMEKLERİNİ MUTLAKA BİRLİKTE YERDİK.”
FAZIL SAY: “EVE KALE KURAR, PENALTI ÇEKİŞİRDİK.”
Çocukluğumda, baba-oğul oyunları vardır ya, onları oynardık. Eve bir tane kale kurar, şut çekerdik, penaltı çekişirdik. Bugün bakıyorum da, böyle şeyler hiç kalmamış. Çocuklar oyun oynamıyor.
MİNE SÖĞÜT: “BABA-KIZ GÖRÜNCE AĞLAMA KRİZİNE GİRİYORUM.”
Ne zaman bir babayla kız çocuğunun yakın ilişkisine şahit olsam, dehşet bir ağlama ve sinir krizine tutuluyorum. Babam o an bir daha ölüyor. Müthiş bir özlem ve iç yanması geliyor işte. Yerin dibine girmek istiyorum. Çok derin bir üzüntü ve hasret krizi.
TANSU OKAN: “TANSU DEĞİL, TANJU OKAN’IN OĞLUYDUM HERKES İÇİN, BU BENİ DELİRTİYORDU.”
Birisi, bilerek ısrar etmediği sürece, “Baban kim” diye sorduklarında annemin o zamanki eşini söylerdim. Babamdan hiç bahsetmezdim. Çünkü küçük yaşta bile, bunun beni rahatsız ettiğinin farkına varmıştım. Tansu değildim; Tanju Okan’ın oğluydum herkes için. Bu tanımlama beni delirtiyordu. (...) Üvey babam olan kişi, deliler gibi Tanju Okan hayranıydı. (...) Bir kere, beni yemeğe götürmek için evimize gelmişti babam. Üvey babam kıyametleri kopardı. Gelsin, tanışacağım diye tutturdu. Biz yemeğe gidemedik. Yukarı aldı babamı. Tanıştılar, oturup sohbet ettik.