Güncelleme Tarihi:
İnterseksüalite, halk arasında ‘çift cinsiyetli’, tıp literatüründeyse son dönemlere kadar ‘hermafrodit’ denilen ve farklı genital organlar, üreme organları ve/veya farklı kromozomlara sahip insanları kapsayan biyolojik bir durum. Aslında dünyada her 2 bin doğumda bir interseks vaka görülüyor. Ancak yalnızca Türkiye’de değil dünyada görünürlükleri çok azdı. Son yıllardaysa interseks bireylere uygulanan ‘normalleştirme’ ameliyatları tartışılıyor. İnterseks bireyler ve aileleri kendi fikirleri alınmadan yapılan bu ameliyatlara karşı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu da, geçen yıl işkenceyle ilgili yayınlanan raporunda üye ülkeleri interseks bireylerin ‘zorla cinsel organ normalleştirme’ ameliyatı olmalarına imkan sağlayan yasaları kaldırmasını istedi.
TÜRKİYE’DE İLK DEFA İNTERSEKSLER ANLATTI
İnterseks bireylerin görünürlüğünün ve toplum içinde bilinçlendirme çalışmalarının artması vesile olan en büyük etkenlerden biri LGBT hareketine kendilerini temsil eden bir ‘İ’ eklenmesi. Geçen ay düzenlenen LGBTİ Onur Haftası kapsamında da İstanbul’da ‘Türkiye’de İnterseks Olmak’ başlıklı bir panel düzenlendi. İnterseks bireyler ilk defa açıklık ve rahatlıkla kim olduklarını ve neler yaşadıklarını izleyicilerle paylaştı. Türkiye’deki interseksüel bireylerin örgütlenmesine ön ayak olan İnterseksüel ŞaLaLa blogunun kurucusu Tuna, “İnterseksüellik bugüne kadar hep tıp profesörleri tarafından tartışılıyordu. Bizzat bu durumu yaşayanları kimse dinlemiyordu” diyor: “Üç yıl önce ‘intersexualshalala’ adlı blogu kurdum. Amacım benim gibi diğer interseksüellerle tanışmaktı. Aslında sayımız fazla ama örgütlenme niyetinde olan kişi çok az. Herkes çekiniyor. LGBT hareketinin kanatları altında faaliyet gösteriyoruz.”
AİLELER ÇOCUKLARDAN SAKLIYOR
Türkiye’deki interseks bireylerle ilgili özel istatistik bir veri yok ama Tuna sokakta Türkiye’de de yüzbinlerce interseks birey olduğunu ama bunun çok büyük bir tabu olduğunu söylüyor: “Bu insanlar ikili cinsiyet sistemine dahil edilmeye çalışılıyor. Sokakta yürürken belki her gün interseks bireylerle karşılaşıyoruz ama onları herhangi bir erkek veya kadın zannedip geçiyoruz. Biyolojik bir farklılığın olması sizi toplumun gözünde ‘sakatlık’ sınıfına sokuyor. İnsanlar ‘ucube’ gibi görünmekten çekiniyor. Aileniz sizden bile saklıyor. Ben interseks olduğumu 18 yaşımda öğrendim.”
PSİKOLOJİ HİÇE SAYILIYOR
İnterseks bireylerle ilgili en büyük sorunlar tıp alanında yaşanıyor. Tuna bu durumu şöyle anlatıyor: “1960’lı yıllara kadar interseksüellere cerrahi müdahale yapılması geleneği yoktu. O dönemlere kadar yaşamış interseks bireyler cerrahi müdahalelere maruz kalmadan ve psikolojileri bozulmadan, toplumdan dışlanmadan yaşayabiliyordu. Sonraysa bireyin izni alınmadan, o kişinin psikolojisi düşünmeden zorla büyük travmalar yaratan cerrahi müdahaleler başladı. Oysa cerrahi müdahale kararının interseks bireylerin kendilerine bırakılması gerekiyor. Karar veremeyecekleri yaşta, çocuk ve ergenlerken fikirleri alınmadan geri dönülemeyecek müdahaleler yapmak yerine daha kapsayıcı olunmalı.”
CİDDİ İNSAN HAKKI İHLALİ
Peki örgütlenen interseks bireyler ne istiyor? “İntersekslerin fikir ve tercihleri dikkate alınarak, düzgün ve ulaşılabşilir sağlık hizmetleri istiyoruz” diye cevaplıyor Tuna: “Vakaların çoğunda tıbbi gereklilik yok. Geleneksel şekilde ‘Çocuk ileriki yaşta sıkıntı çekmesin’ diye düşünerek kozmetik ameliyatlar yapılıyor. İnterseks bireyler ameliyat olmadığında ölmüyor. Ufak tıbbi şeyler varsa kişinin tercihine göre ilaçlarla giderilebiliyor. Bedeninizin bir kısmına sizin izniniz alınmadan müdahale edilmesi, kesilip, biçilmesi çok büyük bir insan hakkı ihlali. Bazen yapılan müdahaleler bizim hormonlarımızı etkiliyor; kemik erimesi gibi problemler ortaya çıkabiliyor.”
EŞCİNSELLİKTEN BÜYÜK TABU
Tuna, interseks bireylerin gördüğü muamelenin Türkiye genelinde aynı olduğunu anlatıyor: “Büyükşehirde en eğitimli aile bile çocuğu dikkate almayarak davranabiliyor. İntersekslik, eşcinsellikten de büyük bir tabu. İnterseks bireyler kendilerini yalnız bırakmasınlar. Ancak örgütlenerek bir şeyleri düzeltebiliriz. Bu işin başını da tıp doktorları ve psikologların çekmesi gerekiyor. Onları bilinçlendirebilirsek devamı gelecek.”