Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları’nın ‘İstanbul’un Yüzleri Serisi’nden çıkan ‘İstanbul’un 100 Deyimi’ konulu kitaba göre, ilk ‘çapulcular’ da İstanbullu’ydu. Gezi eylemleri sırasında Başbakan Erdoğan’ın eylemcilere yönelik ifadesi ile popülerleşerek siyasi bir anlam da kazanan ‘çapulcu’ deyimi, yine ilk kez İstanbul’da kullanılmıştı. Kitapta ‘çapulcu’ deyiminin karşılığı şöyle veriliyor: “Vaktiyle tulumbacı takımlarına sızmış işsiz güçsüz adamlara çapulcu adı verilirdi. Bunlar, zaman içinde birtakım sınavlardan ve denemelerden geçerek takıma alınmalarına rağmen, bazıları ahlak düşkünlüğü sebebiyle yine ilk fırsatta yangın yerinden hırsızlığa kalkışırlar; durum fark edilirse polise teslim edilirler ve o semte bir daha adım atamazlardı (...) Çapulcu deyimi, günümüzde de işsiz güçsüz dolaşıp neyle geçindiği bilinmeyen ve düzen bozan kişiler için kullanılmaktadır.” Kaynağı İstanbul olan veya olduğu düşünülen deyimlerden bir seçkiyi içeren kitapta, çoğu dönemin yaşam tarzı veya ilginç anekdotlar dolayısıyla ortaya çıkmış deyimlerin ardındaki hikâyeler, olaylar kayda geçiriliyor. İşte Çilem Tercüman’ın editörlüğünde yayımlanan kitaptan deyimler ve onların ilginç hikâyelerinden bazıları...
Dingo’nun Ahırı
İstanbul’da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda, iki at ile çekilen tramvaylara, dik Şişhane yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşulurdu. Azapkapı’da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim’de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı’ya götürülürlerdi. Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın bu durumu dolayısıyla, girenin çıkanın belli olmadığı yahut her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler için “Dingo’nun ahırı” deyimi kullanılmaya başlanmıştır.
Eşref Saati
Eski İstanbul’da kişi sefer, savaş, düğün, seyahat gibi önemli bir işe girişmeden önce mutlaka dönemin astronomu sayılan bir müneccime başvurur, müneccim de yıldızların hareketlerinden ve gezegenlerin gökyüzündeki durumlarından bir mana çıkararak eşref (uğurlu) saat tayin ederdi.
Meteliğe kurşun atmak
Vaktiyle, çok küçük yaşında İstanbul’a gelerek yerleşmiş bir köylü çocuğu, talihin de yardımıyla meşhur ve zengin bir paşa olur. Aradan uzun yıllar geçer. Paşanın birkaç köylüsünün yolu İstanbul’a düşer ve arayıp sorarak köşküne ulaşırlar. Paşa, köşkün bahçesinde hedef diye karşısına sıraladığı mecidiyelere nişan alıp atış talimi yapmaktadır. Bunu gören fakir köylüler “Biz meteliğe kurşun atıyoruz, paşa mecidiyeye!” der.
Üsküdar’da sabah oldu
Üsküdar’da deniz kıyısındaki Valide Sultan ve Mihrimah Sultan camilerinin müezzinleri, karşı tarafta yaşayan padişaha seslerini duyurabilmek ve onlardan ihsan alabilmek, belki saray müezzinliğine yükselebilmek ümidiyle sabah ezanlarını mutlaka Beşiktaş’taki cami müezzinlerinden önce okurlarmış.